27 Şubat 2013 Çarşamba

İtalya sil baştan


İtalya’da geneli seçimlerin ardından ortaya çıkana siyasal tablonun vahameti son derece ürkütücü. İtalya yönetilmez durumda. Kamu borcunun GSYH’nın yüzde 127’sine ulaştığı Avrupa’nın 3. büyük ekonomisi yönetilmez  durumda ise, Euro Alanı da ciddi tehdit altında demektir. Yaklaşık bir buçuk yıl önce Berlusconi’nin yönetimindeki İtalya Avrupa’ya soğuk terler döktürmüştü. Sonrasını biliyorsunuz. Almanya’nın baskısıyla Berlusconi hükümeti istifaya zorlandı ve yerine eski bir Avrupa Komiseri olan Monti’nin başkanlığında teknokratlar hükümeti kuruldu. Bu hükümet de kendisinden beklendiği gibi vergileri arttırdı, sosyal harcamaları kıstı ve tatsız yapısal reformlar yaptı. Tam piyasalar biraz sakinleşmişti ki, Berlusconi Monti’ye verdiği desteği çekerek İtalya’yı erken seçimlere götürdü.

Siyasal istikrarsızlık

Seçimlerden ise had safhada siyasal istikrarsızlık çıktı. Eski komünist Bersani’nin liderliğindeki sol koalisyonun Meclis oy oranı yüzde 29,6, Berlusconi’nin liderliğindeki sağ koalisyonun oranı ise cüzi bir farkla yüzde 29,2 oldu. Bununla birlikte, 2005 yılında yönetim istikrarı garanti edilsin diye getirilen “çoğunluk kuralı” sayesinde sol koalisyon Meclis’te 630 sandalyenin 340’ına sahip oldu. Kural birinci gelen partiler ittifakına  milletvekili sayısının yüzde 54’ünü garanti ediyor. Bu saçmalık ayrı bir tartışma konusu. Ancak bu kural işe yaramadı çünkü İtalya’da yasaların Senato’dan da geçmesi gerekiyor. Oysa Senato seçimlerinde çoğunluk kuralı bölge düzeyinde uygulandığından, ne sol ne de sağ koalisyon Senato’da çoğunluğu sağlayabildi. Dahası, oy oranı yüzde 10’da kalan Monti’nin Partisi’nin senatör sayısı da herhangi bir çoğunluk sağamaya yetmiyor.

Oyların gerisi nerede derseniz, onların büyük bölümünü İtalya’nın Cem Yılmaz’ı sayılan komedyen Beppo Grillo’nun yoktan var ettiği Beş Yıldız Hareketinin topladığını belirteyim. Mevcut siyasal sınıfın İtalya’yı batırdığını iddia eden bu taban hareketi, kemer sıkmaya karşı çıkıyor ve İtalya’nın Euro’da kalıp kalmayacağının halka sorulmasını istiyor. Gayet tutarlı bir şekilde de “ben bunların hiçbiriyle koalisyon yapmam” diyor. Aslında Monti’nin uygulamalarını ters yüz etmek için hemen herkes görüş birliği içinde. Berlusconi Monti’nin topladığı yeni Gayrimenkul vergisini kuruşuna kadar geri ödeyeceğini söylüyor. Radikal soldan, ılımlı sola tam bir yamalı bohça niteliğindeki sol koalisyon ise tahmin edeceğiniz gibi, bu işin içinden kemer sıkmayla değil büyümeyle çıkarız diyor ama büyümenin nasıl yaratılacağını tutarlı bir şekilde açıklayamıyor.

Sorun çok reçete yok

Bana sorarsanız sol ya da sağ koalisyon parlamentonun iki kanadında da çoğunluğu sağlasaydı bir şey fark etmeyecekti. İster sağ ister sol olsun, hiç birinin İtalyan ekonomisini kıskaca alan ağır kamu borcu ve rekabet yetersizliği sorunlarının üstesinden gelebilecek bir yol haritasına sahip değiller. Rakipleri tarafından popülizmle suçlanan Beppo Grillo daha tutarlı. Euro’dan çıkalım, ücretleri arttıralım diyor. Borçların üzerine yatalım da diyor mu öğrenemedim, ama tutarlı olmak için mutlaka diyordur. Yani Grillo bir çeşit İzlanda reçetesi savunuyor. Tabi 300 bin nüfuslu bir ülkenin yaptıklarını Avrupa’nın 3. büyük ekonomisi yapmaya kalktığında nasıl bir kıyamet kopacağını tahmin edersiniz.

            Bu köşede üç yıldır Euro Alanı’nın iki temel sorununu statükoyu savunarak ve klasik reçeteleri kullanrak çözülemeyeceğini iddia ediyorum. Rekabet gücü olmayan ülkeler Euro’dan çıkmalı, buna karşılık da kamu borçlarının önemli bir bölümü silinmeli. Bana göre reçetenin özü bu ama buraya nasıl gelineceğini de bilmiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder