10 Temmuz 2013 Çarşamba

10. planın ekonomiyle imtihanı

10. plan hedefleri 2023 hedefleri ile tutarlı ama gerçekçi değil
Beş Yıllık Kalkınma Planı (2014-2018), birkaç köşe yazısını saymazsak, hak ettiği gürültüyü koparmadan kabul edildi. 1963 yılından itibaren yapılmaya başlayan kalkınma planları aslında Demokrat Parti iktidarının son demlerinde gündeme gelmişti. Batı, müttefikinin keşmekeş içindeki ekonomisi biraz hesaba ve de kitaba gelsin istemişti. Ünlü Hollandalı iktisatçı Tinbergen’in temellerini attığı birinci beş yıllık plan iyi hazırlanmıştı ve hedefleri tutturma açısından en başarılısıydı. Sonra Süleyman Demirel, “Bize plan değil pilav lazım” özdeyişini patlattı ve planlar fazla ciddiye alınmaz oldu. Daha sonra ise Türkiye ekonomisi öyle çalkantıların içine düştü ki kimsenin planlarla ilgilenecek hali kalmadı. 

Bundan önceki planla ilgili yazı yazıp yazmadığımı doğrusu hatırlamıyorum. Beş yıl önceydi ve düşük büyüme henüz önemli bir sorun olarak temayüz etmemişti. Dahası, AK Parti iktidarı aşırı iddialı ekonomik hedeflerin peşinde koşmaktan çok askeri vesayet rejimi ile boğuşuyor, bu arada ekonomiyi de, özellikle mali disiplinin meyveleri sayesinde, iyi götürüyordu. Oysa şimdi 2023 hedefleri var ve hükümetin damgasını vurduğu bir kalkınma planı da elbette bu hedeflerle uyumlu olmak zorunda.
Cuma günü 10. planı tartışmak için davet edildiğim bir TV kanalında girizgâh olarak şu iki soruya yanıt vermem istendi: Bir, 10. Kalkınma Planı’nın büyüme hedefini (yüzde 5,5) gerçekçi buluyor musunuz? İki, planın hedefleri 2023 hedefleri ile uyumlu mu? Şöyle yanıtladım: “Gerçekçi bulmuyorum ama hedefler 2023 hedefleri ile uyumlu.” Şöyle de söyleyebiliriz: Plan hedefleri 2023 hedefleri ile uyumlu olmak zorunda olduklarından gerçekçi değiller. 

İki kritik öğe: Kur ve iç tasarruflar 

Lafı fazla uzattım. Sadede gelelim. Hedeflenen ortalama büyüme yüzde 5,5. Halen yüzde 3-4 arası tahmin edilen güncel büyüme hızına kıyasla oldukça iddialı bir hedef. Peki, bu yüksek hedef nasıl gerçekleşecek? Talep bileşenleri açısından iç ve dış talep dengeli artacak, o kadar ki halen yüzde 6 civarında olup artma eğiliminde olan cari açık oranı yüzde 5’e gerileyecek. Ama aynı zamanda Türk Lirası usul usul değerlenmeye devam edecek, ki 2018’de 1,3 trilyon dolarlık GSYH’ye ulaşabilelim. Tabii makro ekonomik denge açısından cari açığın yüzde 5’e düşmesi için iç tasarruf oranının da yüzde 14,4’ten yüzde 19’a çıkması gerekiyor.

Planda bu olağanüstü artışın 1 puanının kamu tasarruflarından gelmesi öngörülüyor. Olabilir; peki, geri kalan 3,6 puan? Finans piyasaları gelişecek, vatandaş finansal okuryazarlıkta büyük ilerleme kaydedecek, devletin özel emeklilik teşviki etkili olacak. Hepsi bu. Bu arada doğrudan yabancı sermaye yatırımları da 2018’de 28 milyar dolara yükselecek ve böylece zaten bir miktar azalmış olan cari açığı da sürdürülebilir kılacağız. 

Üretim faktörleri yönünden ise en kritik varsayım toplam faktör verimliliğinin büyümeye yapması beklenen katkı. Bu kalemden 1,1 yüzde puanlık katkı bekleniyor. Son yıllarda Türkiye ekonomisinin büyüme performansını üretim faktörleri yönünden inceleyen araştırmaların sayısı arttı. Bu araştırmaların tümü bize şunu gösteriyor: Büyümeye en büyük katkıyı sermaye birikimi yapıyor. Bu doğal ama yeterli değil. Türkiye’nin gelişmiş ülkeler ile arasındaki kişi başına gelir uçurumunu nispeten hızlı kapatabilmesi için ya da günümüzün moda deyişiyle orta gelir tuzağına takılmaması için yüksek verimlilik artışlarına ihtiyaç var. Yüksek verimlilik artışları da ancak reform dönemlerinde görülüyor. 10. planda doğrusu oldukça zengin bir reform ajandası mevcut. Ama ben havada reform kokusu alamıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder