24 Temmuz 2013 Çarşamba

Ak Parti, barajı indirmekten neden korkuyor?

Seçim barajının kalkması için yürüyor; yolu uzunu olabilir
Seçim barajının barış sürecinin başlıca anahtarından biri olduğunu uzun uzun açıklamaya sanırım gerek yok. Bir yandan PKK’yı silah bırakıp demokratik mücadeleye davet edeceksiniz, diğer yandan Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) TBMM’de temsilini yüzde 10 barajı ile engelleyeceksiniz. Olacak iş değil! Gerçi Haziran 2011 seçimlerinde BDP’nin bağımsız adaylar aracılığı ile 36 milletvekili kazandığı bir vakıa. Baraj olmasaydı zaten bu kadar milletvekili çıkaracaktı. Ancak bağımsız adaylar aracılığıyla parlamentoya girmek için zor ve riskli manevralar gerekiyor. Dahası, BDP parti olarak seçimlere katılmadığından devletin dağıttığı bol kepçe yardımlardan yararlanamıyor. Mevcut sistemin adil olmadığı aşikâr.

Eğer Ak Parti iktidarı barış sürecinde yol almak istiyorsa eninde sonunda seçim barajı sorununa el atmak zorunda. Bu zorunluluğun ilk sinyalleri geçen hafta basına yansıdı. Çeşitli medya organlarında Ak Parti’nin seçim sistemi reformu konusundaki düşüncelerine dair haberler çıktı. Resmi bir açıklama yok ama bu haberlerden Ak Parti’nin kafasında genel hatlarıyla şöyle bir plan olduğu anlaşılıyor: Barajı en fazla yüzde 7’ye indirmek, buna karşılık seçim çevrelerini en fazla 5 ya da 6 milletvekiline sahip olacak şekilde daraltmak.

BDP yüzde 7’yi geçer 

Bu, tuhaf bir plan. BDP’nin son seçimlerdeki bağımsız adayları yüzde 6 civarında oy aldılar. Anketler BDP’nin oy oranını halen yüzde 6,5 civarında tahmin ediyor. Ak Parti barajı yüzde 7’ye indirirse BDP, barajı büyük olasılıkla geçer. Ben de Tarhan Erdem gibi düşünüyorum. Ak Parti’nin Kürt seçmenlerinin bir bölümünü, hatta oy verecek parti bulamayan Türk seçmenlerin de bir bölümü bu koşullarda BDP’ye oy verir. Dolayısıyla barajı yüzde 7 gibi yine yüksek bir düzeyde tutmanın BDP’yi engellemeye yönelik olduğunu düşünmüyorum. Böyle bir niyet varsa, tüm sonuçlarına katlanarak, Ak Parti’nin barajı yüzde 10’da bırakması gerekir.

Şubat ayında Betam’dan ‘Türkiye için seçim sistemi reformu’ adlı bir rapor yayımladım. Bu çalışmada mevcut seçim sistemini, barajı sıfırlayan ancak buna karşılık seçim çevrelerini en fazla 6 milletvekili ile sınırlayan alternatif sistemi simülasyon modelleri aracılığı ile karşılaştırıyorum. Tercihim olan bu ikinci alternatifte daha fazlası da var ama bu yazının esas meramını ilgilendirmediğinden konunun bu tarafını es geçiyorum. Simülasyon modelleri açıkça şu iki sonucu ortaya koyuyor: Bir, seçim çevreleri daraltıldığında Ak Parti’nin çoğunluk oy oranı yüzde 40 civarına yükseliyor. Son anketlerin en kötümseri dahi Ak Parti’nin oy oranını yüzde 40’ın bir hayli üzerinde tahmin ettiğini akılda tutalım. İki, halen referandum çoğunluğu olan 331 milletvekili için mevcut sistemde Ak Parti’ye en az yüzde 50 gerekirken önerdiğim alternatif sistemde bu oran yüzde 46 civarına düşüyor.

Kritik soru 

Mevcut sistem ile sıfır ya da çok düşük barajlı daraltılmış bölge sisteminin karşılaştırılmasının sonucu açık: Barajı yüzde 7’ye çekmek BDP’yi engellemez. Zaten Ak Parti’nin de böyle bir amaç güttüğünü sanmıyorum. Aksi takdirde barış sürecinde samimi olduğuna kimseyi inandıramaz. Öte yandan milletvekili sayısı açısından Ak Parti’nin barajı büyük ölçüde indirmekle, hatta sıfırlamakla kaybedeceği bir şey yok. Aksine yüzde 45 üzerindeki oy oranlarında avantajlı görünüyor. Yüzde 40’ın altında tek başına iktidar olmak ise ne Ak Parti’ye yarar ne de Türkiye’ye. Dolayısıyla kritik soru şu: Ak Parti barajı indirmekten neden korkuyor? Bu soruya bir yanıtımın olduğunu düşünüyorum. Ama yerim bitti. Yanıt gelecek çarşambaya kaldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder