9 Ekim 2013 Çarşamba

IMF'nin ocağına düşer miyiz?

IMF'den "kurtulduk" diye biraz erken mi seviniyoruz?
IMF, 4. madde gereği rutin değerlendirmesini geçen ay sonu yaptı, önerdiği reçeteyi de geçen hafta yayımladı. Temel sorun olan büyüme ile ilgili teşhis hepimizin malumu: İç talebe dayalı büyüme cari açığı ve enflasyonu attırmaktadır, dolayısıyla sürdürülebilir değildir. FED’in para politikasını sıkılaştırmasına paralel olarak uluslararası likidite daraldığında Türkiye ekonomisi de ciddi daralma riskiyle karşı karşıya kalır. Türkiye ekonomisinin yüzde 4-5’lik büyüme patikasına oturabilmesi için mevcut ekonomi politikalarında önemli değişiklikler gerekmektedir. 

Negatif reel faiz 
Buna karşılık reçete ağır. Ama merak etmeyin IMF’ye halen muhtaç değiliz, dolayısıyla da reçeteye uymak zorunda değiliz. Ancak soru şu: Uymazsak ve de IMF haklı ise yarın öbür gün IMF’nin ocağına düşer miyiz? Sorunun yanıtı kolay değil. IMF ne buyuruyor bir bakalım. IMF, TCMB’nin para politikasından hoşnut değil. Eleştirinin odak noktası reel faiz. Halen yüzde 4,50 olan politika faizi enflasyon hedefinin (yüzde 5) biraz, yüzde 7-8 aralığındaki güncel enflasyonun ise bir hayli altında. Yani reel faiz negatif. Bu durumda enflasyonu aşağıya çekmek olanaksız. Faiz yükseltilmeli. Dahası IMF’nin ‘çok hedefli’ para politikasına dair kuşkuları var. Açıkça belirtmese de belirli bir reel kur hedefinin takip edilmesini doğru bulmuyor. 

Öte yandan IMF, maliye politikasını yeterince sıkı bulmuyor. Bir defalık gelir artışlarının gelirleri yüksek tuttuğunu, bu sayede 2013 bütçe açığı hedefinde sorun olmadığını ancak harcama kısmında yüksek artışların sağlıklı olmadığını ve gelecekte sorun yaratacağını söylüyor. Önerisi ise gelirler yüksekken harcamaları kısarak daha yüksek faiz dışı fazla verilmesi. IMF açısından maliye politikasını sıkılaştırmanın bir diğer erdemi de kamu tasarrufunu arttırarak iç tasarruf açığının azaltılmasına katkı yapması. 

Büyümeyi düşürün 
IMF sürdürülemez olduğunu düşündüğü mevcut para ve maliye politikalarıyla Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3,8, gelecek yıl da yüzde 3,5 büyüyeceğini tahmin ediyor. Buna karşılık önerdiği gibi para ve maliye politikaları sıklaştırılırsa büyüme ne olur? IMF söylemiyor ama ne olacağı belli. Orta vadede -önümüzdeki bir iki yıl- büyüme yüzde 3’ün de altına düşer. IMF’nin beklentisi, daha sonra daha düşük enflasyon ve cari açık ile Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme patikasına kalıcı biçimde oturması. Tabii vergi tabanını genişletecek, işgücü piyasasını esnekleştirecek, mal piyasalarında rekabeti yoğunlaştıracak ve işgücünün uzun dönemde verimliliğini arttıracak yapısal reformların yapılması koşuluyla. 
Yapısal reformlar konusunda IMF haklı ama bu ayrı bir konu. Tartışılması gereken, önerilen kemer sıkmanın gerekli olup olmadığı, eğer gerekliyse siyaseten mümkün olup olmadığı. Harcamaların kontrol altına alınarak kamu tasarruflarının arttırılması eleştirisine katılıyorum. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de bu görüşü desteklediği basında yer aldı. Seçimler yılı olan 2014’te Ak Parti Hükümeti bunu yaparsa bize de helal olsun demek düşer. Para politikasına gelince. TCMB negatif reel faizin geçici olduğunu, enflasyonun yüzde 7’nin altına düşeceğini hesaplıyor. Bu durumda fiilen uyguladığı yüzde 7 civarındaki faizin yeterince yüksek olduğunu düşünüyor. Bu sayede TL’nin aşırı değerlenmesinin de önünü kesmiş oluyor. Umarım haklı çıkar. IMF bu aşırı değerlenme riski ve özel tasarrufların nasıl arttırılabileceği konusunda bir şey söylemiyor. Anladığım kadarıyla “Bir süre için yüzde 3’ün de altında büyümeye razı olup temel dengesizliklerinizi düzeltin, sonra yolunuz açık olur” diyor. Haklı olabilir ama bu reçetenin siyaseten uygulanması olanaksız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder