8 Ocak 2014 Çarşamba

2014’te ekonomi

Eğer ekonominin üzerine siyasetin gölgesi düşmeseydi 2014 aşağı yukarı 2013’ün tekrarı olacaktı. Büyüme Orta Vadeli Program’ın (OVP) öngördüğü yüzde 4 civarında olurdu, bu yıl olduğu gibi. Geçen yıla kıyasla yatırımlar daha canlı olur, buna karşılık tüketimde bir miktar frene basılırdı. Kamu yine işi sıkı tutardı. OVP’nin 2014’te çok sıkı bir mali politika öngördüğünü hatırlatayım. 2014’te ekonominin zayıf noktası yine cari açık ve finansmanı olacaktı. Bununla birlikte cari açığın yüzde 7’nin altına inmesi pekala mümkündü. Tabi bir de enflasyonun öngörülen yüzde 5,3’e nasıl düşeceği tartışılabilirdi.
Oysa yıl biterken  yaşanan siyasal kriz ve kur şoku ekonomide taşları yerinden oynattı. 17 Aralık öncesinde iktidar partisinin oyları yüzde 50 civarında konsolide olmuş görünüyordu. İşsizlik artış eğiliminde olsa da, kişi başı gelir yüzde 2-3 civarında artıyordu. Bu koşullarda ard arda yapılacak üç seçimin siyasal istikrarı sorgulanır hale getirmesi söz konusu değildi. Gerçi başbakanın Köşk’e çıkıp çıkmayacağı, çıkarsa “Türk usulü başkanlık” sistemine geçilip geçilmeyeceği, barış sürecinin nasıl evrileceği, ertelenen yapısal reformların seçimlerin ardından gündeme gelip gelmeyeceği belirsizliğini koruyordu ama bu belirsizliklerin mevcut ekonomik gidişatı etkilemesi beklenmiyordu.
Büyüme düşer
Bu “business as usual” senaryosu artık mümükün değil. Her ne kadar iktidar partisinin sözcüleri aksini iddia etse de AKP’nin oylarında düşüş kaçınılmazdır. Tabi bu benim öngörüm. İktidar partisinin oy oranı yüzde 45’in altına düştüğü takdirde, ki bu çok muhtemeldir, bu sonuç Türkiye’yi yeni bir siyasal dengeye götürecektir. 2014 bu yeni dengenin oluşma sürecinin çalkantılarıyla geçecek. Bu çalkantılar ekonomiyi bir kaç kanaldan etkileyecektir.
Siyasal belirsizliğin en olmusuz etksinin yatırımlarda ortaya çıkması beklenmelidir. Özellikle yabancılar siyasal belirsizlikten çok etkilenmiy görünüyorlar. Yatırımları olmusuz etkileyecek bir diğer kanal da kur üzerinden olacaktır. Özel sektör firmalarının büyük miktarda net döviz borçlusu olduğu malum. Türk Lirası son iki haftada yüzde 8, son altı ayda da yüzde 15’e yakın değer kaybetti. Siyasal belirsizliklere FED’in bol kepçe likidite politikasının bitmekte olduğu olgusu da eklenirse, 2014’te TL’nin düşük değerini en azından bir süre daha koruması muhtemeldir. Bu durumda net döviz borçlusu firmaların bilançoluarının bozulması, bu bozulmaya bağlı olarak da yatırımlarını ertelemeleri, istihdamlarını kısmaları kaçınılmazdır. Ayrıca, düşük değerli TL ithal yatırım mallarının nispi fiyatlarının artması demektir. Bu artış da yatırımları olmusuz etkileyecektir.
Düşük değerli TL enflasyonla mücadeleyi de zorlaştırmıştır. 2013’ü yüzde 7,4 ile kapattık. Merkez Bankası’nın son tahmini yüzde 6,8’di. Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele iradesi ve kapasitesi sorgulanmanın eşiğindedir. Bu yıl enflasyon yüzde 6 civarına çekilemezse Merkez Bankası ciddi kredbilite kaybına uğrayabilir. Enflasyon beklentisi artmaya başlarsa işler iyice zorlaşır. Bu bakımdan Merkez Bankası’nın para poltikasını daha da sıkılaştırması mukadder görünüyor. Yatırım ve dayanıklı tüketim malı talebi bu kanaldan da olmusuz etkilenecektir.

Ez cümle, 2014’te durgunluk olmasa da yüzde 4’ün bir hayli altında, yüzde 2-3 arası bir büyümeye hazır olmalıyız. Bu düşük büyüme işsizlik artışını daha da hızlandıracaktır. Yegane iyi haber cari açık cephesinden gelir. Düşük iç  talep ile düşük değerli TL’nin cari açığı yüzde 5 civarına çekmesi şaşırtıcı olmaz.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder