7 Mayıs 2014 Çarşamba

AKP’den iki önemli karar

Gül ile de zor Gül süz de zor
Geçen Cuma AKP yönetimi Türkiye siyasetinin geleceği açısından iki önemli karar aldı. “En fazla üç dönem” kuralı kesinleşti. Böylelikle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da cumhurbaşkanlğı adaylığı kesinleşmiş oldu. İkinci olarak AKP seçim sisteminde değişikilk yapmamaya karar verdi. Bu beklenmedik bir karar oldu. Muhtemel nedenleri ve sonuçları üzerinde son bir kez durduktan sonra konuyu uzun bir süre için kapatabiliriz.
            Başbakan Tayyip Erdoğan çok büyük ihtimalle ikinci turda seçilecektir. AKP’nin kuruluşunda yer alan, on küsür yıldır ülke yönetiminde deneyim kazanan ve kamuoyu tarafından tanınan pek çok AKP ağır topu 2015 milletvekili seçimleriyle birlikte siyaset sahnesinden çekilecekler. Bu kadronun 2015 seçim kampanyasında aktif olarak görev almayacağını tahmin edebiliriz. Bu olgu iki önemli soruyu gündeme getiriyor. 2015 seçimlerinde AKP’ye kim liderlik edecek? 30 Mart seçimlerinde 6 küsur puan oy kaybeden AKP’nin daha fazla oy keybetme riski yok mu?
Rejim krizi

            Bunlar AKP’nin sorunları deyip geçebiliriz ama bu riske karşı AKP’nin ne gibi bir sigorta düşünmeke olduğunu da soruşturabiliriz. Bu sigorta bana göre ancak Abdullah Gül olabilir. Abdullah Gül’ün dışında yeni bir liderin mevcut koşullarda AKP’yi sırtlaması bana zor görünüyor. Düne kadar sayın Gül’ün tasfiyesi gündemdeyken, bugün AKP’yi gelecekte yönetecek kişi olması ihtimali bir hayli artmış durumda.
            Bu durumda Abdullah Gül 2015 Haziran ayında seçim kazanmış bir lider olarak başbakanlık koltuğuna oturacaktır. AKP sözcüleri istedikleri kadar cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle birlikte Türkiye’nin fiili başkanlık rejimine geçeceğini idda etsinler, Türkiye halen başbakanın yürütmenin başı olduğu bir parlamenter rejime sahip. Cumhurbaşkanının hükümet toplantılarına başkanlık etmesi bu olguyu değiştirmez. Yürütmenin kararlırından başbakan sorumludur. Halk değişiyle davul başbakanın sırtındadır. Cumhurbaşkanı “tokmak bende olacak” diye ısrar edecek olursa rejim krizi çıkar.

AKP siyasal riskleri göze alamadı

            Peki 2015 seçimlerinden sonra başabakanlık rejimine geçilemez mi? Mevcut seçim sistemi ile devam kararı ile birlikte bu ihtimal bana göre sıfırlandı. AKP’nin seçim sistemi değişikliğini gündeme getirmesinin amacı gelecek seçimlerde referandum çoğunluğunu (330 üzeri miletvekili) elede etmekti. Aynı zamanda barajı yüzde 5’e indirerek (daraltılmış bölge alternatifinde) ya da sıfırlayarak (dar bölge alternatifinde) BDP’ye de parlamentonun ve Hazine yardımının yolu açılmış, bir bakıma bir taşla iki kuş vurulmuş olacaktı. Son haftalarda bu köşede açıklamaya çalıştığım gibi AKP’nin oy oranı yüzde 44’ün altına gerileyince daraltılmış bölge alternatifi referandum çoğunuluğu için yetersiz hale geldi. Barajın yüzde 5’e düşürüleceği bu opsiyonda amacın hasıl olma ihtimali azalınca sanırım AKP risk almak istemedi. Dar bögle alternatifinde referandum çoğunluğu garantideydi ama bu kez de sistem BDP ile MHP arasında ortaya çıkacak büyük dengesizlik nedeniyle çok zorlanacaktı. Anayasa Mahkemesi’nin dar bölgeyi iptal etmesi kuvvetle muhtemeldi. Sanırım bu kez de AKP dar dar bölgenin siyasal risklerini göze alamadı.

            Sonuçta yeni bir anayasa ile birlikte başkanlık sistemi hayali noktalandı. Mevcut seçim sistemde referandum çoğunuluğu için AKP’ye yüzde 50 oydan biraz daha fazlası gerekiyor. Bu arada yüzde 10 barajı kalmış oldu. BDP’nin bu karara nasıl bir tepki vereceğini, barış sürecinin olumsuz etkilenip etkilenmeyeceğini henüz bilmiyoruz. Ama görünen  o ki BDP bu konuyu pek önemsemiyor. “Yine bağımsız adaylarla gireriz, önemli değil” diyor olmalılar. Anlaşılan başka öncelikleri var!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder