3 Eylül 2014 Çarşamba

Hükümet programında ekonomi: Vaatler ve gerçekler

Başbakan Davutoğlu, tercihini Ali Babacan’dan ve mevcut ekonomi politikalarından yana yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan nasıl ikna edildi bilmiyorum. Son yazımda kapanmış gözüken ekonomi tartışmasının büyüme ve işsizlikteki gelişmelere bağlı olarak yeniden gündeme gelebileceğini belirtmiştim. Şimdilik bu ikazla yetinelim.
Ekonomide anlaştılar
 “Güçlü ekonomi” bölümünün girişinde, “Ekonomide fırsat eşitliği ve adaleti sağlayarak hiç kimseye imtiyaz veya ayrıcalık tanımadık... Yolsuzluklarla mücadelede güçlü bir irade gösterdik. Hiçbir yolsuzluğun üzerinin örtülmemesi, her türlü iddianın hassasiyetle incelenmesi, bu konulardaki yargı süreçlerinin sağlıklı olarak çalışabilmesi için yoğun bir gayret ortaya koyduk.” deniliyor. Bu fazlasıyla ironik ifadelerle ilgili ne denilebilir? Bundan sonra inşallah böyle olur deyip geçelim.
    Program Merkez Bankası bağımsızlığının, enflasyon hedeflemesinin ve esnek kur rejiminin devam edeceğini ilan ediyor. Hiçbir itirazım yok. Ancak Türkiye ekonomisi halen iki temel sorunla, yüksek enflasyon ve düşük büyüme ile karşı karşıya.
    Ağustosta enflasyon yüzde 9,5’e yükseldi. Her ne kadar gıda fiyatlarında yüzde 15’e varan artış bu yükselişte önemli bir paya sahip olsa da, çekirdek enflasyonda devam eden yatay seyir enflasyonun büyük ölçüde katılaştığını gösteriyor. Program “Önümüzdeki dönemde enflasyonla mücadeleye daha fazla yoğunlaşacağız.” diyor ama nasıl yüzde 5’e yaklaşılacağını somut olarak açıklamıyor.
    Katılaşan enflasyonun belini kırmak için düşük bütçe açıklarının devam etmesi şart ama yetmez. Program mali disiplinden taviz yok diyor, hatta “Sıfır tabanlı bütçelemenin uygulanması için idari kapasiteyi geliştireceğiz.” vaadinde bulunuyor. Bunu takip edeceğiz. Bununla birlikte, “Kamu harcamaları etkinlik ve verimlilik temelinde gerçekleştirilecek, şeffaf ve hesap verilebilirlik esas olacaktır.” iddiası Sayıştay raporlarının köşe bucak saklandığı bir ortamda havada kalıyor.
    Enflasyonun hedefe yaklaştırılabilmesi için mali disiplinin yanı sıra kurda istikrarın devam etmesi ve kurun fazla yükselmemesi gerekiyor. Oysa yüksek enflasyon reel kuru hızla aşındırıyor. Ayrıca FED’den beklenen faiz artışlarının da göğüslenebilmesi gerekecek. Merkez Bankası, zamanı geldiğinde faiz artışı yapabilecek mi göreceğiz.
    Enflasyonla mücadelenin esas silahı yüksek verimlilik artışları. Oysa, son iki yıldır emek verimliliğinin büyümeye katkısı sıfır oldu. (Bkz Betam: ‘Türkiye uzun yıllar orta gelir tuzağından kurtulamayabilir’). Verimlilik artışı ile büyümeyi yükseltmek, vergi sisteminde, işgücü, enerji ve ürün piyasalarında bir dizi yapısal reformun gerçekleşmesine bağlı. Programda “Hükümetimiz verimlilik artışının ve sanayileşmenin hızlandırılması gerektiğinin farkındadır.” deniliyor ve reformlar vaat ediliyor. Ne ki, söz konusu reformların geçmişte tüm programlarda yer aldığını ama bir türlü yapılamadıklarını biliyoruz. 2015 seçimlerinden önce yapılabileceklerini de doğrusu hiç sanmıyorum.
    Yapısal reformların dışında verimlik konusunda program Ar-Ge harcamalarının büyük ölçüde artırılacağını söylüyor. Bu doğru bir politika ancak özel firmaların teknolojik atılımlara hazır olması gerekir. Bunun için de işgücünün eğitim düzeyi ile firmaların ölçeklerinin hızla artırılması şart. Programda buna dair dişe dokunur bir şey göremedim. İşgücünün eğitim düzeyi ve kalitesi düşük. Kapsamlı bir eğitim reformu şart. Gerçi program “kapsamlı eğitim reformundan” söz ediyor ama müfredat değişimi dışında ne  kaliteli eğitimin anahtarı olan öğretmen kalitesinden ne de yükseköğretimde akademik ve mali özerkliği hayata geçirecek bir reformdan bahis var.

    Pazar günü büyüme ve işsizlikle devam edeceğim.
(Bu yazı 4 Ağustos 2014'de Zaman'da yayınlanmıştır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder