13 Ekim 2014 Pazartesi

Orta Vadeli Program bu kez başarır mı?

Merakla beklediğim Orta Vadeli Program (2015-2017) çarşamba günü Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından açıklandı.
Program incelendiğinde gerek öncelikler gerek politika tutarlılığı açısından güven veren ve aşikâr bir şekilde Babacan damgası taşıyan bir program söz konusu. Temel sorun şu: 2012-2014 döneminde gerçekleştirilemeyen hedefler, bu kez gerçekleştirilebilir mi? Bu soruya yanıtım gayet yalın: Evet gerçekleştirilebilir; eğer programın öngördüğü maliye politikası ve yapısal reformlar gerçekleştirilirse.
Program uçuk değil. Bu yıl GSYH artışı yüzde 3,3’te kalıyor. Gelecek yıl yüzde 4’e yükseliyor, ardından yüzde 5 patikasına oturuyor. Önceki programlarda olduğu gibi. Verimlilik artışlarının büyümeye katkısı artırılabilirse ki program bunu öngörüyor, yüzde 5 civarında büyüme mümkün. OVP enflasyonun yılı yüzde 9,4’te bitireceğini tahmin ediyor. Buna rağmen gelecek yıl yüzde 6,3’e düşürmeyi, son iki yılda da yüzde 5 olan hedefle buluşturmayı öngörüyor. Bu hedefler fazlasıyla iyimser görülebilir. Ancak öngörüldüğü gibi bütçe açıkları sıfırlanmaya yönelecek, reel kur da mevcut düzeyinde seyredecekse, enflasyon yüzde 5’e yaklaşır.
İşsizlik hedefi mütevazı sayılır. Bu yılın ortalama işsizlik oranı tahmini yüzde 9,6. Haziran döneminde yüzde 9,9 olmuştu. Yıl sonuna kadar artmaya devam eder. Gelecek yıldan itibaren azalmaya başlaması ve 2017’de yüzde 9,1’e gerilemesi öngörülüyor. Büyüme hedefleri gerçekleşir ve örtük olarak 0,7 civarında kabul edilen büyüme-istihdam esnekliği dikkate alınırsa işsizlik oranı 0,5 puan düşebilir. 2017’de işsizlik oranının yüzde 9,5 civarında olması kuvvetle muhtemel. Büyük başarı sayılmaz ama gerçekçi.
Son kritik hedef cari açık. Açığın gelecek 46 milyar dolarda kalması, 2017’de ise 51 milyar dolara çıkması hedefleniyor. Cari açık oranı da yüzde 5,2’ye kadar geriliyor. Bu hedeflerin ardında dengeli büyüme var: İhracat ithalattan biraz daha hızlı artıyor. OVP’nin en zayıf noktası burası olabilir. Yıllık olarak yüzde 8 civarında artması hedeflenen ihracatın bu performansı yakalaması için Avrupa ekonomisinin az da olsa canlanması, Ortadoğu’daki kaosun da son bulması gerekir. Her ikisinin de garantisi yok. Bir de tabii öngörülen maliye politikasından ve kontrol altında tutulan özel tüketimden taviz verilmemesi gerekiyor.
Tüm bu oldukça iddialı hedeflerin gerçekleştirilebilmesi iki kritik öngörüye bağlı: Son derece sıkı maliye politikasının izlenmesi ve kapsamlı reformların yapılması. OVP’nin kamu kesimi rakamlarını biraz kurcalayınca şaşırtıcı ölçüde sıkı bir maliye politikası ile karşılaşıyoruz. Bu yıl bütçe açığının GSYH oranının (açık oranı) yüzde 1,4’te kalması bekleniyor. Geçen yıl yüzde 1,2 idi. Biraz artış var ama sorun değil. Ancak gelecek yıl kamu sert bir şekilde frene basıyor. Açık oranı yüzde 1,1’e geriliyor. Ardından bütçe açığı azalmaya devam ediyor ve 2017’de yüzde 0,3’e düşüyor. Üç yıl içinde neredeyse denk bütçe hedefleniyor. Düşen bütçe açıkları öngörülen büyüme hedefleri ile birlikte ele alındığında kamu borcunun GSYH’ya oranı da yüzde 33’ten yüzde 28’e geriliyor.
Maliye politikasının sıkılığını daha iyi görebilmek için kamu harcama ve gelirlerinde öngörülen reel değişimleri hesaplayarak tablolaştırdım. Gelecek yıl nominal faiz dışı harcama artışı yüzde 5,5 ile sınırlı. Yüzde 6,3’lük enflasyon hedeflendiğine göre devlet kamu hizmetleri ve yatırımlar için reel olarak yüzde 1,1 daha az harcama yapacak demektir. Dahası kamunun toplam gelir artışı da yüzde 6,6 olarak öngörülüyor. Yüzde 0,3 reel artış söz konusu. 2016 ve 2017’de gelir artışı hızlanıyor: Yüzde 3,6 ve 3,8. Keza harcamalar da artıyor ama gelir artışının altında kaldıklarından bütçe açığı azalmaya devam ediyor.
Bu fazlasıyla sıkı maliye politikasına neden ihtiyaç duyuluyor sorusu akla geliyor. Sanırım iddialı enflasyon ve cari açık hedeflerini tutturmak için çok sağlam bir maliye çıpasına ihtiyaç var. Çünkü Merkez Bankası’na güven son dönemde bir hayli yıprandı. İkinci soru hedefler gerçekçi mi? Gelecek yılın gelir artışı yüzde 4 büyüme varsayımı altında gerçekçi. Sonraki yıllarda öngörülen yüksek artışlar için esaslı vergi reformu lazım. Babacan, yapacağız diyor.
Ancak maliye politikasında kafamı kurcalayan esas soru, gelecek yılda öngörülen sert harcama freni. Başkanlık rejimi ihtirasının geleceğinin oylanacağı genel seçim yılında iktidar partisi maliye politikasında toplam 1,4 yüzde puanlık bir sıkılaştırma öngörüyor. Yapabilirlerse doğrusu şapka çıkartırım.
İddialı hedeflerin gerçekleşebilmesi için sıkı maliye politikasının yetmeyeceği bilindiğinden ek olarak çok geniş kapsamlı yapısal reformlar vaat ediliyor. Beşeri sermayenin kalitesi yükseltilecek. Yani eğitimin her kademesinde esaslı reformlar yapılacak. Bugün düğmeye basılsa sonuçlar on yıl sonra gelmeye başlar. İşgücü piyasası etkinleştirilecek. Yani esnekleştirilecek. Kıdem tazminatı reformunun raftan inmesi, işgücü üzerindeki prim ve vergi yüklerinin azaltılması, kayıt dışılığın geriletilmesi gerekiyor. Sonra üretici sektör yenilik ve teknoloji açısından daha fazla teşvik edilecek. Bir de ekonomik kurumların işleyişi etkinleştirilecek.

Hiçbirine itirazım yok. Ama bu vaatler son üç yıldır yapılıyor ama pratikte hiçbir şey yapılmıyor. Hülasa, eğer öngörülen maliye politikası uygulanır vaat edilen reformlar da yapılırsa, hedefler gerçekleşir ve Türkiye orta gelir tuzağından çıkmaya başlar.
Orta Vadeli Program: Büyüme, enlasyon, bütçe açğı ve örtük reel harcama ve gelir hedefleri

2014
2015
2016
2017
Büyüme oranı
3,3
4,0
5,0
5,0
Bütçe açığı GSYH oranı
-1,4
-1,1
-0,7
-0,3
FD Harcama
Reel değişimi*
1,8
-1,1
3,1
2,4
Rele Gelir değişimi*
-0,6
0,3
3,6
3,8
Enflasyon
9,4
6,3
5,0
5,0
*Hedelenen enflasyon – Nominal degişim   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder