20 Ocak 2015 Salı

İşsizlikte geçici soluklanma

Bu hafta açıklanan ekim dönemi işgücü piyasası rakamları aylardır devam eden işsizlik artışının durduğunu gösterdi.
Mevsim etkilerinden arındırılmış rakamlara baktığımızda işsizlik oranının yüzde 10,6’da, tarım dışı işsizlik oranının da yüzde 12,7’de kaldığını görüyoruz. Bir yıl önce bu oran yüzde 11,1 idi. Bir yıl öncesine kıyasla tarım dışı işgücü 1 milyon 692 bin (yüzde 7,7), istihdam da 1 milyon 128 bin (yüzde 5,8) artmış. Halen 3 milyon işsiz var.
Tarım hariç sanayi, inşaat ve hizmetlerde eylül ayına kıyasla istihdam artışları söz konusu. İnşaatta temmuza kadar istihdam düşüyordu ardından artmaya başladı. Aynı olgu sanayide de ağustostan bu yana söz konusu. İnşaatta durgunluktan, sanayide ise çok düşük büyümeden söz edilirken istihdamın artmaya devam etmesi ilginç. Bu artışlar bir canlanmanın öncü göstergeleri olabilirler mi? İstihdamın ekonomik faaliyeti gecikmeyle takip ettiğini unutmayalım. Bunu Ekim sonrası rakamlardan anlayacağız.
İşgücü ve istihdamdaki olağanüstü artışların ekonomik büyümenin yüzde 3 civarında kaldığı bir ortamda şaşırtıcı olduğunu belirtmeliyim. Özellikle Şubat 2014’ten beri böyle gidiyor. Bu tarihte TÜİK’in istatistik serilerde yaptığı değişikliklerin bir etkisi olabilir ama krizden bu yana işgücü ve istihdam ekonomik büyümenin üzerinde artıyor. Bunun böyle devam etmesi mümkün değil çünkü emek verimliliği sürekli azalıyor. Halen tartıştığımız “orta gelir tuzağı” olgusunun en önemli yapısal nedeni emek verimliliğindeki bu azalma. Bu tuhaf durumun daha uzun süre devam etmeyeceğini düşünüyorum. Ekonomik büyüme yüzde 4-5’lere yükselmedikçe işsizliğin de artmaya devam edeceği kanaatindeyim.
İşsizlik konusunda bazı yapısal sorunları ihmal ediyoruz. Bu sorunlardan bir tanesine bugün kısaca değinmek istiyorum. İşsizlikte cinsiyet farklılığı çok büyük. Bu özellikle eğitimli bireyler için böyle. İlkokul ve altı düzeyinde işsizlik oranında cinsiyet farkı çok sınırlı: Yüzde 7 civarında. Ancak lise düzeyine gelince işsizlik oranı farkı muazzam artarak kadınlarda yüzde 19,1’e çıkarken erkeklerde yüzde 8,9’da kalıyor. Yüksekokul mezunları arasında da benzer büyüklükte bir fark var: Bu eğitim düzeyinde kadın işsizlik oranı yüzde 18,1, erkek oranı yüzde 8,2. Dahası bu fark son iki yılda özellikle yüksekokul düzeyinde arttı. Bu oranlar 2012’de sırasıyla yüzde 14,7 ve 7,2 idi. Özellikle eğitimli kadınlarda işsizlik artışı dikkat çekici.
Yüksekokul düzeyindeki işsizlikte cinsiyet farkı Avrupa ülkelerinde büyük farklılık gösteriyor. Hatta bazı ülkelerde (Birleşik Krallık, Fransa, Bulgaristan) kadın işsizlik oranı erkeklerin oranından biraz daha düşük ama çoğu ülkede kadın işsizlik oranları yüksek. Ancak Yunanistan ve Makedonya hariç hiçbir ülkede oran farkı bizim kadar yüksek değil. Avrupa İstatistik Enstitüsü Türkiye için bu farkı 2013’te 7 yüzde puan olarak veriyor. Bizden hemen sonra gelen İspanya’da fark 3,2 yüzde puana düşüyor ve diğer ülkeler için azalarak devam ediyor.
Bildiğim kadarıyla Türkiye’de bu konuda yapılmış araştırma yok. Dışarıda yapılan araştırmalar bu farklılığı genelde başlıca iki nedene bağlıyorlar. Rezervasyon ücretinin farklılığı ve kadınlara yönelik ayırımcılık. Kadınlar çalışmaya daha uzak olduklarından çalışmlk için kabul edecekleri en düşük ücret (rezervasyon ücreti) nispeten yüksek oluyor. Bir de malumunuz çeşitli ayrıcalıklar nedeniyle kadın emeği daha pahalı olabiliyor, bu da ayırımcılığı getiriyor. Ancak mesele bunlardan mı ibaret emin değilim.

Kadın erkek işsizliği arasında bu kadar büyük farkı mutlaka araştırmak gerekiyor.
(Zaman, Ocak 2015)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder