5 Mart 2015 Perşembe

Yoksulun enflasyonu

Salı günü açıklanan şubat enflasyon rakamları bir kez daha yüksek enflasyon diye bir sorunumuz olduğunu hatırlattı.
Aylık tüketici enflasyon artışı (0,7) geçen yılki artışa (0,4) kıyasla daha yüksek gelince, yıllık enflasyon yüzde 7,2’den 7,6’ya yükseldi. Mart ayında Para Politikası Kurulu’nun faizi ne yapacağı şimdiden merak konusu. Normalde faizlere dokunmaması lazım ama üzerindeki muazzam baskı elini kolunu bağlamış durumda. Bu konuda yeterince yazdım. Şubat enflasyonunun ilginç yönü gıda fiyatlarının yüksek çıkması. Oysa Merkez Bankası, bu kalemde normalleşme beklediğini açıklamıştı. Buna bir de nominal kurdaki malum nedenle artış eklenince Merkez Bankası’nın işi iyice zorlaştı.
Son yazımda “faiz kavgası artık son bulmalı” demiştim ama pek öyle durmuyor. Bir yandan Merkez Bankası başkanı istifa etmesin diye gayret sarf ediliyor, öbür yandan ‘kendine çekidüzen versin’ isteniyor. Bu konuda yeterince dil döktüm. Bugün enflasyonun farklı bir yönüne değinmek istiyorum. Pazartesi günü Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (Betam) benim de imzamı taşıyan “Yoksul ile zengin arasındaki enflasyon farkı rekor seviyede” başlıklı bir araştırma yayınladı. Araştırma 2003’ten bu yana düşük gelirli grup ile yüksek gelirli grubun özgün enflasyonlarını inceliyor.
2003 yılı fiyat seviyesi 100 kabul edilirse, TÜİK’in takip ettiği tüketici fiyat endeksi 250’ye, yani fiyat seviyesi 3,5 katına çıkmış durumda. Ancak bu enflasyon ortalama hanehalkının tüketim sepetinin enflasyonu. Oysa, tüketim sepetinin bileşimi gelire göre büyük değişiklikler gösteriyor. Örneğin en düşük yüzde 20 gelir grubunun ortalama tüketim sepetinde gıda harcamalarının payı yüzde 37. Buna karşılık en yüksek yüzde 20 gelirin ortalama sepetinde bu pay yüzde 14. TÜİK’in takip ettiği enflasyon sepetinde ise gıda payı yüzde 25. Keza diğer kalemlerde de büyük farklar var. Ulaştırma kalemi zengin sepetinde, konut harcamaları ise yoksulunkinde büyük paya sahip.
Tüketim sepetinde farklı ağırlıklar nedeniyle yoksul ile zenginin enflasyonu farklılaşıyor. Gıda fiyatları ortalama enflasyondan daha hızlı artarsa, ki son yıllarda durum bu, yoksulun enflasyonu daha yüksek oluyor. Enerji fiyatı artışı ise ulaştırma üzerinden zengin enflasyonunu, konut üzerinden de yoksul enflasyonunu etkiliyor. Sonuç olarak son 11 yılda yoksulun tüketici enflasyon endeksi 265’e yükselirken, zenginin endeksi 247’de kalmış durumda. Arada 18 puanlık bir fark var. Bu fark, son bir yılda 5 puan artmış durumda.
Gıda fiyatlarında artışın yüksek seyretmeye devam etmesi endişe verici. Enerji fiyatları zengin ile yoksulu farklı kanallardan aşağı yukarı aynı ölçüde etkiliyor ama gıda fiyatları yoksulu vuruyor. Gıda fiyatları böyle artmaya devam ederse yoksulun enflasyonu da resmi enflasyondan daha hızlı artmaya devam edecek. Hükümet, başta asgari ücret olmak üzere memur ve emekli maaşları gibi bazı önemli gelirleri enflasyona göre belirliyor. Oysa bu tür gelirlerle geçinenlerin çoğu düşük gelirli. Dolayısıyla enflasyonları daha yüksek.

Toparlarsak, Betam’ın hesapları 2003’ten sonra iki yıl kadar yoksulun enflasyonunun çok az da olsa resmi enflasyonun (ortalama enflasyon) biraz altında seyrettiğini gösteriyor. Ancak 2007’den itibaren yoksulun enflasyonu ortalamadan daha hızlı artıyor. 2007’den bugüne yoksulun tüketim sepetinin değeri ortalama sepete kıyasla yaklaşık yüzde 8 oranında artmış durumda. Dolayısıyla düşük gelirlilerin ücretleri ve maaşları en azından bu orandan daha yüksek olmalıydı.
(Zaman, Mart 2015)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder