16 Temmuz 2014 Çarşamba

Piyasaların iyimserliği

Şu sıralar piyasaların en gözde tartışması Para Poltikası Kurulu’nun (PPK) yarın yapacağı toplantıda faiz indirimine gidip gitmeyeceği, giderse de kaç puan indireceği. Pazartesi akşamı Bloomberg Tv’de Barış Esen’in programına davetliydim. Doğal olarak program faiz tartışmasıyla başladı. Programa katılan Denizbank’ın araştırmacısı Özlem Derici’den piyasaların PPK’nın yüzde 8,75 olan politika faizini 50 baz puan indirmesini beklediğini öğrendim. Barış Esen bana yöneldiğinde genç meslektaşımız Emre Deliveli’nin Hürriyet Daily News’taki son yazısında aktardığı bir anektod ile faiz topuna giriş yaptım.
Emre 2000’lerin ortasında bir finans kuruluşunun araştırmacısı olarak işe başladığında müdürü kendisine “akademik iktisatçı” ile “piyasa iktisatçısı” arasındaki farkı sormuş. Çaylak Emre duraksamış. Müdür farkı gayet yalın bir şekilde açıklamış: Akademik iktisatçı Merkez Bankası’nın ne yapması gerektiğine kafa yorar. Oysa bu bizim müşterilerimizi hiç ilgilendirmez. Onlar merkez Bankası’nın ne yapacağı ile ilgilidirler. Piyasa iktisatçısı da Merkez Bankası’nın ne yapacağı sorusuna yanıt ararar.

Faiz indirimi hata olur

Akademik iktisatçı olarak kendimi bu şekilde güven altına aldıktan sonra Merkez Bankası’nın bu kez faiz indirimine gitmemesi gerektiğini savundum. Bunu söylerken geçtiğimiz dönemde faiz indirimlerini savunduğumu, dolayısıyla faiz tartışmasında şahin kanatta yer almadığımı hatırlatmayı da ihmal etmedim. Piyasaların iyimserliği gösterge faizin (iki yıllık tahvilin faizi) politika faizinin yaklaşık 50 baz puan altında olmasına bağlanıyor. Bir de sanayi istihdamının son dönemde yüzde 1 düşmüş olması ileri sürülüyor. Olabilir. Ama Merkez Bankası’nın işi bu kadar basit olamaz. Son dönemde enflasyonda düşüş beklendiği kadar güçlü olmadı. Enflasyon beklentisinde de hafif artışlar görüldü. Dahası PPK geçen ayki 75 baz puanlık indirimden sonra iç talebin ılımlı seyrettiğini, enflasyonda düşüş belirginleşinceye kadar sıkı duruşun devam edeceğini belirtmişti.
Geçen Cuma Betam’ın yayınladığı son Ekonomik Görünüm notunda büyümenin ihracattaki yavaşlama ve yatırımlardaki durgunluk nedniyle büyümenin ikinci çeyrekte bir miktar zayıfladığı tahmin ediliyor. Ama dengeli büyüme devam ediyor ve cari açık düşüyor. Dahası kredi faizleri de politika faizindeki indirimlere paralel olarak 200 baz puan kadar düştü. Bu düşüşün talebe yansıması için zamana ihtiyaç var. Bunu görmeden PPK’nın yeni bir indirime gitmesi doğru olmaz.
Peki herşeye rağmen bir kez daha politika faizini indirir mi? Bunu yapabilir ama ben şahsen bu adımı siyasal baskı altında alınmış bir karar olarak yorumlarım. Bundan kaçınmak için PPK faiz korudorunu (yüzde 12 ile 8 arası) aşağıya çekebilir ve bunu bahane ederek belki politika faizini de 25 baz puan indirebilir. Bu ara çözüm makul görülebilir. Bakalım ne yapacaklar?
Abdullah Gül opsiyonu

Programda piyasaların orta vadede (piyasaların orta vadesi bir kaç ay oluyor) çok daha iyimser bir senaryoyu satın almakta olduğunu da öğrendim. Piyasalar Tayyip Erdoğan’ın birinci turda iyi bir oyla seçilmesini ardın da Abdullah Gül’ün AKP’nin başına geçmesini ve Babacan’ın ekonomi ekibi ile yola devam edilmesini bekliyormuş. Bu beklentide ciddi bir tutarsızlık gördüğümü söyledim. Eğer Erdoğan birinci turda nispeten yüksek bir oyla seçilirse yeni hükümette Babacan ekibine yer vermeyeceğini ve kendi ekonomik görüşleri ile uyumlu bir ekibin ekonominin başına geçeceğini düşünüyorum.

Benim iyimser senaryom farklı. Erdoğan’a destek birinci turda düşük kalırsa, AKP içindeki huzursuzluk artarken genel seçim endişesi tavan yapacaktır. Bu koşullarda AKP milletvekilleri genel seçimlere güçlü bir lider ile gitmek isterler. Abdullah Gül opsiyonu ancak bu koşullarda gündeme gelir. Erdoğan ikinci turda cumhurbaşkanı seçilirse hangi opsiyonu tercih eder bilemem. Yayın sırasında Gül’ü TOBB’da yaptığı konuşmada canlı olarak izledik. Ekonomi konusunda gayet mantıklı konuştu ve büyük alkış aldı. Bir kenara not edelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder