17 Nisan 2013 Çarşamba

Para politikasının sınırları


Bu hafta başında ekonomide iki önemli gelişme yaşandı. Pazartesi günü TÜİK Ocak dönemi işgücü piyasası istatistiklerini açıkladı. Dün de Para Politikası Kurulu hem politika faizinde hem de faiz koridorunun alt ve üst limitlerinde şok indirime gitti. Bu iki gelişme doğrudan bağlantılı olmasa da ekonomik gidişata dair bir durum saptaması yapmaya izin veriyor.

            Düşen büyümeye rağmen işsizlik cephesinde gidişat korkulduğu kadar vahim değil. Mevsim etkilerinden arandırılmış işsizlik oranları ılımlı bir yükselişin ardından bir kaç dönemdir yatay seyrediyor; Toplam işsizlik oranı yüzde 9,4, tarım dışı işsizlik oranı da yüzde 11,8 düzeyinde. Bu oranlar 2012 Ocak döneminde sırasıyla yüzde 9 ve yüzde 11,2 düzeyindeydi.  2,5 milyonun altına gerileyen işsiz sayısı da 3 milyona yaklaştı.

İşsizlik bıçak sırtında

            Herhangi bir iktisatçıya sadece işsizlik ile büyüme oranlarının gelişimi ile bilgi verseniz ve “ne düşünüyorsunuz” diye sorsanız, size vereceği yanıt, “bu çok normal bir gelişme, işsizlik düşük büyümenin sınırladığı istihdam nedeniyle artmıştır” olacaktır. Oysa tam böyle değil. Bu köşede son aylarda sık sık vurguladığım gibi düşük büyümeye rağmen istihdam artışları yüksek seyretti ama aynı zamanda işgücü artışı da yüksek oldu. İstihdam artışları çok büyük ölçüde hizmet sektöründe gerçekleşti. Ne ki, son rakamlar hizmet sektöründe istihdam artışının durduğunu gösteriyor. Bu kez artış uzun süredir durgun olan sanayi istihdamında meydana geldi. Kesin yargıda bulunabilmek için bir iki dönem daha beklemek gerekiyor ama son manzara bana iki şey düşündürüyor: Bir, hizmetlerdeki olağandışı yüksek istihdam artışının sonuna gelinmiş olabilir. İki, sanayi üretimi artsa da, gelecekte bu sektörde yüksek istihdam artışları beklememek gerekir. Bu da rekabet gücü açısından iyidir.

            Şimdilik göründüğü kadarıyla büyüme oranı henüz yüzde 3’e ulaşabilmiş değil. Bir miktar daha güçlenmesi bekleniyor. Bununla birlikte düşük büyüme-yüksek istihdam mucizesinin önümüzdeki dönemde tekrarlanacağını sanmıyorum. İşsizlikte artışın daha belirgin hale gelmesini bekliyorum.

Negatif faize merhaba

Merkez bankasının şok faiz indirimi negatif faizi gündeme getiriyor. Gösterge faiz yüzde 5,5’a geriledi. Para Politikası Kurulu açıklamasında, faiz indirimini iç talebi canlandırmak için değil, hızlanan sıcak para girişlerine set çekmek için yaptığını ima ediyor. Reel kur düzeyi alarm veriyor. TCMB Türk Lirasının bir miktar değer kaybetmesini istiyor. Kredi genişlemesi ise açıklamada belirtildiği gibi çizilen sınırın üstünde seyrediyor. Bu koşullarda yıl sonu enflasyonun yüzde 6’nın altına inmesi zor. Beklenen reel faiz negatif alana geçmiş durumda. Kredi faizleri daha da gevşerse kredi artışı daha da güçlenebilir ve artan talep fiyatlar üzerinde baskı oluşturabilir.

 Mevcut makro ekonomik görünüm para politikasının sınırlarına gelindiği izlenimini veriyor. Kredi gerilmesini dizginlemek için sıcak para girişlerinin dizginlenmesi yetmeyebilir. Merkez Bankası’nın elindeki aletlerle bir yandan reel kuru bir miktar aşağıya çekmesi, diğer yandan da kredi genişlemesini ve enflasyon artışını frenlemesi zor. Haziran 2011’de olduğu gibi BDDK’nın devreye girerek kredi artışını doğrudan frenlemesi gerekiyor. Gelecek günlerde bu yönde bir hamle sürpriz olmaz.

Türkiye ekonomisi dar bir alana sıkışmış durumda. Büyüme dengeli olmak zorunda. Ama aynı zamanda dengeli büyüme büyüye oranının işsizlik artışını kontrol altına alacak düzeylere çıkmasını engelliyor. Bana göre bu ikilem mevcut gidişatın özüdür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder