18 Haziran 2014 Çarşamba

Ortak adayın şansı

Bugün yazmaya değer önemli ekonomi konuları vardı. Örneğin, Erdem Başçı’nın Konya sunumunda sergilediği dik duruş ya da Irak krizinin ihracat ve petrol üzerinden Türkiye ekonomisine vereceği muhtemel tahribat yazılabilirdi. Ama siyaset tüm ağırlığıyla gündeme oturdu. Ümidi kesmek üzereydim ki CHP-MHP muhalefeti ortak bir aday çıkarmayı başardı.
Ekmeleddin İhsanoğlu
            Cumhurbaşkanlığı seçimi gündeme girdiğinden bu yana muhalefetin ancak ortak adayla seçime ortak olabileceğini tereddütsüz savundum. Ayrı adaylarla Tayyip Erdoğan’ın seçimi ikinci turda kazanacağı gün gibi aşikardı. Bu öngörünün gerekçelerine dönmeye artık gerek yok. CHP-MHP yönetimi Ekmelettin İhsanoğlu’nu aday göstererek doğru bir hamle yaptı. Ama aynı zamanda risk de aldı. Tayip Erdoğan aday olur da -bu artık o kadar kesin değil- seçimi açık ara kazanacak olursa CHP’nin ulusalcı kanadı bu başarısızlığı Kılıçdaroğul’na pahalıya ödetebilir.
Samimi oy-Stratejik oy

            Seçim yazınında oy davranışları konusunda iki önemli kavram vardır: “Samimi oy” (sincere voting) ve “Stratejik oy” (strategic voting). İlk kavram seçmenlerin hiç bir siyasal hesap yapma zorunda kalmadan birinci tercihleri olan adaya vermelerini tanımlar. İkinci kavram ise seçimin siyasal sonuçlarının öne çıktığı durumlarda seçmenin birinci tercihi yerine istediği siyasal sonucu doğuracak adaya oy vermelerini tanımlar.
10 Ağustos’da da genel olarak sol, sosyal demokrat ve kemalist çevreler böyle bir seçimle karşı karşıyalar. İhsanoğlu, Osmanlıdan bu yana islamcı aynı zamanda da meşruiyetçi, o zamanın ölçüleriyle demokrat ve liberal bir damarın temsilcisi olan Hurriyet ve İtilaf geleneğinin - Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile devam etmiştir- bir temsilcisi olarak tanımlanabilir. İttihat ve Terakki geleneğine mensup bir bölüm CHP’linin İhsanoğlu seçimine büyük tepki göstermesi bu bakımdan şaşırtıcı değil. Buna karışılık İhsanoğlu’nun Erdoğan’ın otoriter tavrını giderek sorun olarak görmeye başlayan AKP’nin bağımsız seçmenlerinin desteğini alabilecek en iyi adaylardan biri olduğuna kuşku yok.

İhsanoğlu kazanabilir

İhsanoğlu seçimi kazanabilir mi? Evet kazanabilir. Biraz seçim aritmetiği yapmak iyi olur. AKP 30 Martta ülke genelinde yüzde 43 oy aldı. İlk adımda bu seçmenlerin tümünün Erdoğan’a oy vereceklerini kabul edelim. Yabancı ülkelerdeki seçmenlerin ağırlıklı tercihleri bu oy oranının bir puan kadar artacağını gösteriyor. Eder yüzde 44. CHP seçmenin bir bölümü seçimi boykot edecektir. Bugün için tepki geniş görünüyor ama seçime doğru giderek azalacaktır. Her beş CHP seçmeninden biri sandığa gitmezse, ki bu 5 yüzde puan eder, Erdoğan’ın oy oranı otomatik olarak yüzde 46’yı geçer. HDP adayının yüzde 6-7 oyu olduğunu varsayarsak İhsanoğlu’nun potansiyel oy oranı yüzde 47-48 çıkıyor.
İhsanoğlu bu potansiyel orana ulaşabilir mi? Bunun için CHP seçmeninin yüzde 80’ninin, MHP, SP ve BBP’in de firesiz desteği gerekiyor. Bu son üç partinin seçmenlerinden az da olsa bir bölümün sandığı gitmeyeceğini, küçük bir bölümünün de Erdoğan’a oy verebileceğini düşünebiliriz. Ama çok büyük bölümü İhsanoğlu’nu destekleyecektir. Bu da İhsanoğlu seçiminin isabetinin bir başka kanıtıdır. Bu ilk hesap birinci turun başa baş geçecebileceğini gösteriyor. Oysa İhsanoğlu AKP seçmeninden kesinlikle oy alacaktır. Ne kadar oy alır kestirmek şimdilik zor. Bir puan bile alsa bu oy kayması iki aday arasındaki farkın iki puana çıkması anlamına gelir.

Sözü uzatmayalım. Eğer İhsanoğlu seçimin iktidar mücadelesi olmadığı, “fiili başkanlık” zorlaması ile parlamenter rejime saygılı istikrar arasında geçeceği, her türden bireysel özgürlüklere ve hukuk devletine sahip çıkacağı, sahip olduğu denetim yetkisini etkili kullanacağı mesajını iyi verebilirse, seçimi daha ilk turdan kazanabilir.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder