19 Şubat 2014 Çarşamba

Başbakan Köşk’e çıkar mı?

Bu sorunun yanıtı AKP’nin 30 Martta alacağı oy oranına bağlı. AKP yeni anayasa ile birlikte Türkiye koşullarına uyarlanmış bir tür Latin Amerika başkanlık sistemi getirmek, bu sistemin ilk başkanının da lideri Tayyip Erdoğan olmasını istiyor. Düne kadar hesap şuydu: Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan yüzde 50’yi aşan bir seçmen desteğiyle Köşke mevcut sınırlı yetkilerle çıkar. Sonbaharda yapılacak erken seçimde AKP referandum çoğunluğu olan 330 sandalye sınırını aşar. Başkanlık sistemini içeren kendi anayasasını yapar ve referanduma götürür.
            Ne var ki evdeki hesabı çarşıya uymaktan çıkaran gelişmelere tanık olduk. AKP nüfuz skandallarıyla sarsıldı. Gülen cemaatiinn desteğini tümüyle yitirdi. Ekonomik kriz yok ama Haziran 2011 seçim zaferinin temel öğesi yüksek büyüme, düşen yoksulluk yerini düşük büyüme duran refah artışına bıraktı. Artık AKP’nin 30 Martta oyu ne kadar düşeri tartışıyoruz. Seçmen desteğinin düzeyi AKP’yi zor seçimler yapmaya zorlayacak. İki temel senaryo sözkonusu: AKP’nin oy oranı yüzde 45’in altına inerse Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmaktan vazgeçer. Buna karşılık, AKP oy oranını herşeye rağmen yüzde 45’in üzerinde tutmayı başarırsa, kimi risklere rağmen Tayyip Erdoğanlı başkanlık sistemi kurgusunda ısrar edeceğini tahmin ediyorum.
Başbakanlığa devam
            Birinci senaryoda başbakanın cumhurbaşkanlığına talip olması doğasına aykırı. AKP’nin oy desteği yüzde 40’a dahi düşse Tayyip Erdoğan ikinci turda cumhurbaşkanı seçilmesine seçilir ama başkanlık sistemi de hayal olur. AKP seçim sistemini değiştirse bile yüzde 45’in altında referandum çoğunluğunu elde etmesi olanaksız. Bu kritik konuya birazdan döneceğim. Başbakan’ın partisiz ve sınırlı yetkili bir cumhurbaşkanı olarak kendini Çankaya’ya hapsetmesini herhalde bekleyemeyiz. Bu durumda başbakan başbakan olarak devam etmek isteyecektir. Yegane sorun 3 dönem kuralı. AKP şimdiden bu kuralı gerekirse iptal etmek için zemin oluşturmaya başladı bile.
            Bu senaryoda kritik soru AKP’nin cumhurbaşkanı adayının kim olacağıdır? Sanırım Abdullah Gül iktidar partisi açısından en az riskli çözümdür. Sayın Gül’ü dışlayarak başka bir aday çıkarmak AKP’nin bölünme riskini arttırır. Ayrıca böyle bir adayın kazanma şansı da tartışılır.
Başkanlıkta ısrar
            AKP 30 Martta yüzde 45’in üzerinde oy alırsa durum farklı. Mevcut seçim sisteminde referandum çoğunluğu için AKP’ye yüzde 50’nin de yetmediğini son seçimden biliyoruz. Ancak seçim çevreleri AKP’nin düşündüğü gibi daraltılırsa, benim simülasyon modeli yüzde 46’dan itibaren AKP’nin 330’u aşabildiğini gösteriyor. Şu sıralar gündemde değil ama AKP seçim sistemi reformunu zulada tutuyor. Barajın yüzde 5’e düşürülmesi karşılğında seçim çevrelerinin 5 miletvekili ile sınırlandırılması AKP açısından riskli ama izlemeye değer bir strateji gibi duruyor.

            Bu senaryoda Başbakan cumhurbaşkanlığına aday olur ve Çankaya’ya mevcut kurallarla çıkar. Ancak başkan olarak Türkiye’yi yönetmeye başlaması için bir yıldan fazla beklemesi gerecektir. Seçim yasasında değişikliğin geçerli olması için genel seçimden en az bir yıl önce yapılması şart. AKP Seçim yasası değişikliğini en erken Nisan sonunda yapabilir. Genel seçimler de en erken Mayıs 2015’te yapılabilir. Bu arada AKP bir dizi riski de göze almak durumunda kalacaktır. Bu ara dönemde başbakan kim olacak? Referandum çoğunluğu elde edilse bile başkanlık sistemini içeren yeni anayasa referandum sınavını geçebilir mi? Tabi bir de şu soru önemli: Hangi senaryo Türkiye demokrasisi için daha hayırlı olur? Tartışmaya bir başka yazıda devam ederiz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder