23 Nisan 2014 Çarşamba

AKP yüzde 50 desteği nasıl yakaladı?

AKP’nin 2003 Kasım seçimlerindeki yüzde 35’lik seçmen desteğini Haziran 2011 seçimlerine kadar yüzde 50’ye yükselttiği herkesin malumu. Bu başarıyı nasıl yakaladığı konusunda ise derin görüş ayrılıkları var. Ana muhalefet yıllarca kafasını kuma gömdü. Kimi zaman yüksek gelir artışlarının yapay olduğundan, dış borçla elde edildiğinden, kimi zaman iktidar partisinin kömür dağıtarak oyları satın aldığından dem vurdu. Oysa Hatice değil netice önemliydi.
            AKP’nin trımanışı benim için hiç bir zaman bilmece teşkil etmedi. Bu yükselişte esas olarak iki etken rol oynadı: Bir, son on yılda tüm halkın, özellikle de düşük gelirli kesimlerinin refahında hatırı sayılır iyileşme oldu. İki, AKP, MHP dışındaki tüm diğer sağ partilerin seçmenlerini büyük ölçüde bünyesinde toplamayı başardı. Bu ikinci etkende birincinin önemli payı olduğunu da belirteyim.
            Bu tartışmaya TÜİK’in geçen hafta yayınladığı 2013 yılı Yaşam Memnuniyeti Anketinin (YMA) farklı bir açıdan ışık tutuyor. Medya daha çok “mutluluk” ile ilgilendi. Türkiye hakının yüzde 59’u geçen yıl “mutlu” olduğunu beyan etmiş. 2003’ten bu yana yapılan YMA sonuçları zaman içinde bu oranın pek değişmediğini gösteriyor; 2003’te oran yüzde 61. Dahası mutlu vatandaş sayımız göreli olarak yüksek sayılmaz. Yeni yayınlanan “OECD Toplumsal Göstergeler 2014” raporuna göre Türkiye mutluluk endeksinde 42 ülke arasında 31. sırada ve yüzde 70’e yaklaşan OECD ortalamasının bir hayli altında. Şaşırtıcı değil. Gelişmişlik ve özgürlük düzeyeleri ile sıralama arasında yüksek bir korelasyon olduğu hemen göze çarpıyor: Brezilya, Çin, Rusya ve Suudi Arabistan en alt sıraları, İsviçre, İsveç, Norveç, Danimarka en üst sıraları işgal ediyorlar.

Esas sağlığa bak

            Oysa, YMA sonuçlarının üzerinde pek durulmayan daha ilginç bir boyutu var: Kamu hizmetlerinden memnuniyet düzeyi. Önemli saydığım üç temel alanda, sağlık, eğitim ve adli hizmetlerden memnuniyetin AKP döneminde nasıl geliştiğine bir göz atalım. 2003’te vatandaşın yüzde 39,5’i sağlık hizmetinden memnunmuş. Bu oran 2013 yılında yüzde 74,7’ye yükseliyor. Eğitim hizmetinde bu oran yüzde 48,7’den 69,7’ye, adli hizmette yüzde 45,7’den 52,8’e çıkıyor. Genelde belirgin artış var ama en dramatik artış sağlık hizmetlerinde.
            Öte yandan YMA mutluluk kaynağı olan değerler arasında en önemlisinin uzak ara sağlık olduğunu söylüyor.  Vatandaşın yaklaşık yüzde 70’i sağlığı işaret ediyor. Sevgi yüzde 15 ile ikinci, başarı ve para yüzde 8 ve yüzde 4 ile bayağı arkadan geliyorlar. “Parayla saadet olmaz” atasözü ile Kanuni’nin “Olmaya Cihan’da Devlet bir nefes sıhhat gibi” dizesi böylece doğrulanmış oluyor. Bu olgulardan vatandaş açısından sağlık hizmetlerinin ne kadar önemli olduğunu kestirmek zor değil. Sağlık hizmetlerindeki çarpıcı iyileşmeye düşük gelirli grupların reel gelirinin son on yılda yüzde 50 kadar arttığı olgusunu ekleyin, AKP’nin yüzde 35’ten yüzde 50’ye nasıl tırmandığı konusunda kafanızı fazla yormanıza gerek kalmaz.

Bundan sonra ne olur? Önce ilginç bir bulguyu not edelim. Sağlık hizmetinden memnuniyet oranı 2010’dan bu yana yüzde 70 civarında dalgalanıyor, yani yerinde sayıyor. Dramatik memnuyet artışı ilk yedi yılda olmuş. Düşen reel faizler, AKP iktidarına küçük bir kesimin devlet tahvillerinden elde ettiği yüksek faiz gelirini önemli ölçüde azaltma, ortaya çıkan kaynağı da alt yapıya, eğitime, sağlığa ve sosyal yardımlara harcama fırsatını verdi. Son dönemde bu kaynak transferinin sınırlarına ulaşılmış gibi duruyor. Reel fazilerin daha fazla düşecek yeri yok. Bundan böyle ancak gelir vergisi artışları ile sosyal harcamalarda reel artışlar sağlanabilir. Bu ise daha zor bir iş. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder