11 Ağustos 2014 Pazartesi

Otomobil piyasasında durgunluk devam ediyor

Bugün ilk kez cumhurbaşkanını halk oyuyla seçiyoruz. Bu seçim sadece demokrasimizin geleceği açısından değil, ekonominin geleceği açısından da çok önemli. Oyumuzu mutlaka kullanalım. Sonuçları perşembe günü yorumlayacağım.
Bugün mikro bir konuya, otomobil piyasasındaki durgunluğa değinmek istiyorum. Yılbaşından bu yana iç piyasada otomobil satışları geçen yıla kıyasla düşük seyrediyor. Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD), bu hafta ilk yedi ayın satış rakamlarını yayınladı. Geçen yılın aynı dönemine göre otomobil satışları yüzde 22, hafif ticari araç satışları ise yüzde 30 daha düşük gerçekleşmiş durumda. Oldukça istisnai bir durum söz konusu. Nitekim, dünya otomotiv pazarında bu yıl yüzde 3,4’lük büyüme bekleniyor. Türkiye ekonomisi ise ilk çeyrekte yüzde 4,3 büyüdü.
    ODD, otomotiv piyasasındaki durgunluğu 4 nedenle açıklıyor: 1) Kur ve faizlerdeki yükselişler, 2) Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) artışı, 3) BDDK’nın banka kredilerine getirdiği sınırlamalar, 4) Özel sektör yatırımlarındaki yavaşlama. Bu sonuncu etken oldukça muğlak. İlk üç etken üzerinde biraz duralım.
       Bilindiği gibi Türk Lirası bu yılın başında FED’in banka sistemine boca ettiği parayı giderek sıfırlayacağını açıklamasının ardından benzer ülkelerin para birimleriyle birlikte hızla değer kaybetti. Ardından Merkez Bankası’nın zorunlu faiz artışıyla kayıpların bir kısmını geri aldı ama sonuçta yüzde 10’un üzerinde reel değer kaybı gerçekleşti. Merkez Bankası’nın efektif faizini fiilen 250 baz puan kadar artırması sonucunda kredi faizleri de yükseldi. Aynı zamanda hükümet vergi gelirlerini artırmak ve ithalatı kısmak amacıyla ÖTV’yi artırdı. Bu gelişmelerin sonucunda hem reel otomobil fiyatları hem de finansman maliyeti yükseldi. Dolayısıyla iç talepte daralma olması şaşırtıcı sayılmaz.
    Yerli ve ithal ayırımını dikkate alarak rakamlar incelediğinde talebin fiyat esnekliği ile ilgili ilginç saptamalar yapmak mümkün. Yerli otomobil satışlarında yılın ilk yedi ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 11 azalma var. Buna karşılık ithal otomobil satışları ise yüzde 25 gerilemiş durumda. İthal otomobil fiyatı üzerinde daha etkili olan kur artışının faiz artışlarına ve kredi kısıtlamalarına kıyasla ithal otomobil talebini daha olumsuz etkilediği anlaşılıyor.
    Hafif ticari araç talebinde bu ayrışma gözlemlenmiyor: Yerli ürünlerde satışlar yüzde 32, ithal ürünlerde ise yüzde 27 gerilemiş durumda. Yatırım malı olarak kabul edilen ticari araç pazarında durgunluğun daha derin olmasının altı çizilmeli. Bu piyasada faiz artışının kur artışından daha etkili olduğunu düşünebiliriz. Durgunluğun bir diğer ilginç özelliği de otomobil piyasası motor gücüne göre alt piyasalara ayrıldığında ortaya çıkıyor. Motor gücü 1600 cc altında olan araba satışları yüzde 21 düşerken, 1600-2000 cc arasındaki araçların satışları yüzde 40 düşmüş. Bu ayrışmanın başlıca nedeninin ÖTV artışının yüksek silindirli araçlarda daha yüksek olmasından kaynaklandığını tahmin ediyorum.
    Buna karşılık lüks otomobil piyasası ne fiyattan ne de kredi maliyetinden etkilenmiş gibi duruyor. 2000 cc’nin üzerindeki otomobillerin satışı geçen yıla kıyasla sadece yüzde 3 kadar gerilemiş durumda. Şaşırdığımı söyleyemem. Zenginlerin fiyat-talep esnekliğinin çok düşük olduğu İktisata Giriş derslerinde okutulur.

    Otomotiv sektörünün tek tesellisi ihracat. İlk yedi ayda otomotiv ihracatı yüzde 10, AB pazarına ise yüzde 18 artmış durumda. Eğer otomotiv dış pazarının dörtte üçünü oluşturan AB yeniden durgunlaşırsa ki böyle bir ihtimal ufukta belirmiş durumda, sektör yegane tesellisini de kaybedebilir.
(bu yazı Zaman'da 10 Ağustos 2014 tarihinde yayınlanmıştır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder