13 Ocak 2015 Salı

Daha çok çocuk politikası

Bu hafta Başbakan Davutoğlu nihayet “3. çocuk” politikasını açıkladı. Malum, Recep Tayyip Erdoğan birkaç yıldır kadınlara 3. çocuğu yapmaları için ısrarlı taleplerde bulunuyor. Türkiye’de nüfus artışının azalmakta olduğunu, bu sebeple yaşlanmanın hızlandığını, bu gidişatın milli bir tehdit oluşturduğunu iddia ediyor. Bu söylemin kadınların çocuk sayıları üzerinde bir etkisi olduğunu sanmıyorum.
Halen 2’ye yaklaşan (dengeli nüfus için 2,1 gerekir) doğum oranını yükseltmek ve yüzde 1,3’e gerileyen ve gerilemeye devam eden nüfus artışının azalmasını önlemek için teşvikler gerekiyordu. Yakın vadede hükümetin ne gibi teşvikler düşündüğünü Davutoğlu’nun açıklamasından öğrendik.
    Teşvik paketi, evli kadınların çocuk sayısını artırmalarına yönelik teşviklerden ibaret değil. Daha çok doğum yapan çalışan kadınları istihdamda tutmayı amaçlıyor. Doğum yapan çalışan kadınların önemlice bir bölümünün, çocuklarına bakabilmek için doğum izninden sonra (16 hafta) işlerinden ayrıldıklarını biliyoruz. Eğer kimi kadının işlerini kaybetmemek için ilave çocuk doğurmak istemediğini kabul edersek bu teşviklerin çocuk sayısını artırmaya destek olacağını da kabul edebiliriz.
Aslında teşvik paketinde çocuk sayısının doğrudan artmasını amaçlayan tek bir önlem var. İlk bebek doğduğunda devlet anneye 300 TL verecek. İkinci bebekte rakam 400’e, üçüncü bebek ve sonrakiler için ise 600 TL’ye yükselecek. Bu paranın bir defalık olduğunu vurgulayayım. Çalışan anneyi işte tutmayı amaçlayan düzenlemeler daha etkili. Doğum izni bitiminde anne isterse part-time çalışabilecek. Bu süre ilk çocukta 2 ay, ikincide 4 ay üçüncü çocukta 6 aya çıkıyor. Bu esneklikte kritik unsur annenin yarı zamanlı çalışmasına rağmen ücretinin tamamını kazanacak olması. Ücretin yarısını işveren diğer yarısını da devlet verecek. Anne isterse çocuk okul çağına gelene kadar part-time çalışabilecek ama bu dönemde tam ücret yok.
Çocuklu kadınları çalışmaya teşvik eden bir diğer önlem kreş sayısının artırılması ve kreşlerin vergi indirimi ile teşvik edilmesi. Ayrıca belediyelere kreş açma zorunluluğu getirilecek. Bu önlemler kreş sayısını artırmaya, aynı zamanda da ucuzlatmaya hizmet eder. Bir de “çeyiz hesabı” diye bir politika var. Doğumda aile çocuğu için bir banka hesabı açacak, çocuk 18’ine gelene kadar hesapta para biriktirecek. Çocuk büyüyüp de evlenmek istediğinde devlet biriken paranın yüzde 15’ini çeyiz parası olarak verecek. Bunun çocuk sayısı ile ne ilgisi var anlamadım. Belki yoksul kesimde evliliği kolaylaştırır.
Bu önlemler doğum oranını artırmaya hizmet eder mi? Hiç sanmam. Kentte çocuk yetiştirmenin maliyeti o kadar yükseldi ki yoksul bir anne dahi bir defalık 400 ya da 600 TL için 2. ya da 3. çocuğu doğurmayı düşünmez. Yapacağı varsa yapar ve parayı cebine atar. Doğum yapan anneyi işte tutmaya yönelik önlemler ve nispeten düşük fiyatlı kreş olanağı, ek çocuğu teşvik eder mi? Araştırmak lazım. Önemli boyutta bir patlama oluşturacağını hiç sanmıyorum. Ama kadınların işe katılım oranını olumlu etkileyeceği muhakkak. Bu açıdan faydalı olur. Ancak pratikte kamu kesimi hariç işverenler yarı zamanlı anne çalıştırmaya nasıl “ikna” edilecek şimdilik açık bir sorun.

Düşünülen önlemler yasallaştıktan sonra etkilerini anlayabilmek için birkaç yıl istatistikler takip edilecek. Ancak bu etkilerin yaşlanan nüfus sorununa çare olacağını sanmıyorum. Avrupa ülkeleri bu sorunla yüz yüzeler. Ama bu tür önlemler alındığını duymadım.  Her ay ödenen çocuk parası uygulayanlar var. Bu politikanın gerek çocuk sayısını gerekse yoksulluğu etkilediğine kuşku yok. Benim kanaatim yaşlanan nüfusla mücadele etmenin en iyi yolunun planlanmış kontrollü göç politikası olduğu.
(zaman, 13,01.2015)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder