26 Şubat 2015 Perşembe

Faiz savaşı bitmedi

Para Politikası Kurulu (PPK) beklenen “ölçülü” faiz indirimini yaptı. Politika faizi yüzde 7,75’ten 7,50’ye 25 baz puan, faiz koridorunun üst sınırı ise yüzde 11,25’ten 10,75’e 50 baz puan düşürüldü.
PPK bu indirimleri şöyle gerekçelendiriyor: “Kurul, çekirdek enflasyondaki düşüşün devam edeceğini öngörmektedir. Bununla birlikte, enflasyondaki düşüşün kalıcı olması için para politikasında temkinli bir yaklaşım gerekmektedir. Gıda ve enerji fiyatlarındaki artan oynaklığı da dikkate alan Kurul, faiz oranlarındaki indirimin ölçülü tutulmasını uygun görmüştür.”
Üst bandının 50 baz indirilmesine itirazım yok. Merkez Bankası fiili faizi politika faizine yakın tutuyor. Yüzde 11,25 FED’in faiz artırmaya başlamasının yaratacağı şoka karşı zaten fazlasıyla marj sağlıyordu. Yüzde 10,75 de yeterince marj bırakıyor. Merkez Bankası banka sistemine borç verirken faizi fiilen yüzde 10,75’e kadar yükseltebilir. Enflasyon durumu itibarıyla bu artış Türk Lirası’na karşı spekültaif hareketi caydırmak için yeterli olur.
Buna karşılık, sınırlı da olsa politika faizinde yapılan indirim bence doğru olmadı. Merkez Bankası ağır siyasal baskılara direnebildiğini göstermek için politika faizine dokunmamalıydı. Neyse... Piyasada kıyamet kopmadı. Bu karar zaten fiyatlanmıştı. Buna karşılık Cumhurbaşkanı’nın liderliğini yaptığı “negatif reel faiz lobisi” bu indirimi beklendiği gibi yeterli bulmadı. Başbakan Davutoğlu, Budapeşte’den faiz indirimini “yeterli bulmadığını” açıkladı. Sanayi Bakanı Işık da “Üst bantta 50 baz puanlık indirim oldu ama beklentilerimizi karşılamadı. Daha fazla indirim bekliyorduk.” diyor.
Bunlar ölçülü çıkışlar. Merkez Bankası’nın bağımsız olduğu her ülkede iktidar mensupları para politikasına itiraz edebilir. Sorun para politikasına fiilen karışılması. Henüz Cumhurbaşkanı’ndan ses yok. Ama bugün yarın sert bir tepkiye tanık olabiliriz. Ya da daha önceki demeçlerinde belirttiği gibi Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası Başkanı’nı görüşmeye davet ederek hesap sorabilir. Cumhurbaşkanı’nın son haftalarda tanık olduğumuz çıkışları açıkça gösterdi ki enflasyon-faiz oranı ilişkisinde çok temel bir görüş ayrılığı var. Cumhurbaşkanı’na göre faizler düştükçe enflasyon da düşer. Ekonomi biliminde yeri olmayan bu görüşü tartışmaya gerek olduğundan emin değilim. Yine de şu sorunun yanıtını merak ediyorum. Enflasyon faizi takip edeceğine göre Merkez Bankası faizini hangi seviyeye indirmeli?
Merkez Bankası’na yönelik siyasal baskıların temelinde 7 Haziran seçimleri var. Cumhurbaşkanı, ne pahasına olursa olsun başkanlık sistemini getirmek istiyor. Bunun için 330 küsur milletvekili lazım. Bu da yüzde 50 oy gerektiriyor. Bu kadar oy ise hiç garanti değil; eğer HDP bir yanlış yapmazsa. Bu nedenle Cumhurbaşkanı ekonominin bir an önce canlanmasını istiyor. Bunun da Merkez Bankası’nın büyük çaplı faiz indirimi ile mümkün olduğunu düşünüyor. Bu tür politikalar artık kısa vadede bile pek mümkün değil. Bunu hükümetin bir kesimi de iyi biliyor ve üstü kapalı da olsa Merkez Bankası’na destek çıkıyor.
Ancak bu destek yetersiz kalabilir. PPK’nın yazılı açıklaması, faiz indirimlerinin sonuna gelindiğini ima eder gibi. “Önümüzdeki dönemde para politikası kararları enflasyon görünümündeki iyileşmenin hızına bağlı olacaktır. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlar yakından izlenecek ve enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar getiri eğrisini yataya yakın tutmak suretiyle para politikasındaki temkinli duruş sürdürülecektir” deniyor. Bu ifadeden, enflasyon şubat ayında düşmezse, ki bu mümkün, mart toplantısında indirim yapmam anlıyorum. Kıyamet daha önce kopmazsa  mart ayında kopabilir.

NOT: Bu yazı kaleme alındığında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz kararına ilişkin henüz açıklama yapmamıştı.
(Zaman, Şubat 2015)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder