8 Eylül 2014 Pazartesi

hükümet programında büyüme ve işsizlik

Türkiye ekonomisi halen büyük bir sorunla karşı karşıya. Enflasyon fazlasıyla yüksek, büyüme ise düşük. Perşembe günkü yazımda enflasyonla mücadeleye öncelik vereceğini söyleyen Davutoğlu hükümetini yüzde 10’a yaklaşan enflasyonu yüzde 5’e düşürmek konusunda fazla ikna edici bulmadığımı belirtmiştim. Mali disiplinin sürdürülmesi enflasyonun alıp başını gitmesine engel olabilir ama düşürmeye yetmez. Bunun için kur istikrarı, kur istikrarı için de yüksek verimlilik artışları, yüksek verimlik artışları için de esaslı yapısal reformlar şart. Bu reformlar büyüme hızını yükseltmek için de gerekli.
2012 yılından itibaren uygulanmaya başlanan ‘dengeli büyüme’ stratejisini başından beri destekledim. Bu strateji özetle iç talebin dizginlenmesini, buna karşılık ihracatın ithalattan daha hızlı artması sağlanarak yüzde 10 gibi rekor düzeye çıkan cari açık/GSYH oranının aşağıya çekilmesi şeklinde tanımlanıyor. Orta Vadeli Program’a göre salt iç talebe dayalı yüzde 8’i aşan büyüme dengeleme politikaları ile yüzde 4’e düşürülecek, ardından da Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme kapasitesi olarak kabul edilen yüzde 5 patikasına oturtulacaktı.
Bu amaçla para politikasında, kredi arzında ve bütçede bir dizi önlemler alındı. Bununla birlikte, büyümenin hem dengeli hem de istenilen düzeyde seyretmesi için bu önlemlerin yanı sıra pek çok alanda kapsamlı reformlar gerekiyordu. Bu reformlar OVP’de etraflı şekilde tanımlanmıştı. Peki sonuçta ne oldu? Kredi artışı düşürüldü, TL’ye kontrollü şekilde değer kaybettirildi. Bu sayede iç talep kontrol altına girdi, ihracat ithalattan daha hızlı artmaya, cari açık oranı da düşmeye başladı. Ancak reformlar yapılmadı. Sonuçta büyüme yüzde 3-4 arasında kaldı. Halen yüzde 5’lik dengeli büyümenin oldukça uzağındayız.
Düşük büyüme ile son dönemde artışa geçen işsizliği hükümet programının vaat ettiği gibi on yılda yüzde 5’e düşürmek imkansız gibi. Bu gidişle işsizliği yüzde 10’un altında tutmak bile başarı sayılmalıdır. Yüksek işsizlikle mücadele bir yandan daha yüksek büyüme (hiç olmazsa yüzde 4’ün üzeri) diğer yandan da kayıtlı işgücü piyasasındaki mevcut katılıkların ortadan kaldırılmasını gerektiriyor.
Hükümet programı rakamsal büyüme hedefleri konusunda hayli ketum. Yeni büyüme hedeflerini ekim ayında OVP yayınlandığında göreceğiz. Buna karşılık ekonomide nelerin değişmesi gerektiği konusunda program oldukça net: Yurtiçi tasarrufları, işgücü ve enerji verimliliğini artıracağız deniliyor. Bu amaçla, üretimde verimliliğin artırılması, işgücü piyasasının etkinleştirilmesi, kayıt dışı ekonominin azaltılması, enerji verimliliğinin geliştirilmesi programlarından söz ediliyor. Bu programların içerikleri ile ilgili kapsamlı bilgi yok ama bazı ilke ve vaatler var.
Büyümenin kalıcı bir şekilde yüzde 5 civarına yükseltilmesi, bir yandan iç tasarrufların artmasına, diğer yandan verimlilik artışlarına bağlı. Kamu tasarrufları belli bir sınıra geldi. Hanehalkı tasarrufları nasıl artırılacak? Özel emeklilik birikimlerine verilmeye başlanan kamu destekleri yetmez. Reel mevduat faizinin 0 civarında olduğu, buna karşılık konut fiyatlarının arttığı bir ortamda tasarruflar artar mı? Ya firma tasarrufları? Bu konuda tek bir satır yok.

Programda, “işi değil insanı koruma” ilkesi çerçevesinde işgücü piyasasında “güvenceli esnekliğin” sağlanacağı, kayıtdışılığı azaltmak için denetimlerin etkinleştirileceği aynı zamanda da sigorta primi teşviklerinin artırılacağı vaat ediliyor. Hiç bir itirazım yok. Ama işgücü piyasasının anahtar reformu Kıdem Tazminatı Fonu’nun nasıl rafa kaldırıldığını yakından bilen birisi olarak bu vaatlerin sözde kalmasını doğrusu çok muhtemel görüyorum. Umarım yanılırım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder