büyüme ve istihdam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
büyüme ve istihdam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ekim 2012 Çarşamba

Vizyonda ekonomik reformlar yok


Ak Parti genel başkanı Tayip Erdoğan’ın kongre konuşmasının duygusal ve hamaset yanının ağır bastığı, siyasal içerik açısından ise zayıf kaldığı konusunda çok geniş bir görüş birliği var.  Buna karşılık “Ak Parti 2023 Siyaset Vizyonu” başlıklı 70 sayfalık ‘manifesto’ iddialı hedefler ve kapsamlı reform önerileri içeriyor. Şahsen manifestoyu ciddiye alma taraftarıyım.

 Manifesto demokrasimizin  sağlamlaşması ve derinleşmesi bakımından çok önemli siyasal reformlar içeriyor. Siyasal partiler yasasının demokratikleştirilmesi, seçim sisteminde köklü değişiklikler yapılması, Kürtçe’nin savunmada ve kamu hizmetlerine erişimde kullanılabilmesi, darbe mevzuatının ilgası ile birlikte askeri okullarda eğitim mevzuatının demokrasi ilkeleri ışığında gözden geçirilmesi... Liste uzayıp gidiyor.

İddialı ekonomik hedefle

Siyasal reformlara sözüm yok. Bundan böyle bu vaatlerinin yakın takipçisi olacağız. Yeri geldikçe bu konularda topa girmeye de hevesliyim. Ancak ekonomi alanında manzara oldukça farklı. 2023’e yönelik bir dizi iddialı hedef var ama bu hedeflere ulaştıracak net ve tutarlı bir yol haritası yok. GSYH en az 2 trilyon dolara, ihracatımız 500 milyar dolara çıkacak, kişi başına gelir 25.000 dolara yükselecek, işsizlik oranı yüzde 5 düşerken, istihdam oranı en az yüzde 50’ye, kadınların işgücüne katılımı da yüzde 38’e çıkacak. Yoksu kalmayacak, kayıt dışılık yüzde 15’e geriletilecek

İyi güzel de bunlar nasıl gerçekleştirilecek? Hedefler afaki değiller, ama mevcut gidişatla da ulaşılabilir değiller. GSYH’dan başlayalım. Yıl sonu GSYH’nı 760 milyar dolar kabul edebiliriz. 2023’de 2 trilyon doları yakalamak için her yıl dolar bazında yüzde 9 büyümek gerekiyor. TL’nin mevcut değerini normal kabul edelim ve her yıl verimlilik artışı etkisinden kaynaklanacak 1 yüzde puan değerlenmeyi düşelim. Yüzde 8 büyüme ediyor. Yıllık yüzde 2 dolar enflasyonunu da düşelim, 2 trilyon için son tahlilde yüzde 6, bilemedin yüzde 5 reel büyüme gerektiği ortaya çıkıyor. 2 trilyona ulaşırsak, 500 milyar dolar ihracat ile kişi başı 25 bin dolar gerçekçi duruyor.

Tüm yollar yüzde 5 büyümeye çıkıyor


Ne yazık ki, böyle bir büyüme şimdilik ufukta gözükmüyor. Ama mümkün. “Nasıl derseniz?” yanıt hiç karmaşık değil. İhracata dayılı, yani ihracatın her yıl ithalattan daha hızlı arttığı bir büyüme rejimi gerekiyor. Yani bugünkü büyüme rejiminin 11 yıl daha devam etmesi gerekiyor. Oysa sorun herkesin malumu. Bugünkü büyüme istenilen nitelikte ama çok düşük: Yüzde 3 civarında. Bunu yüzde 5’e yükseltmemiz için sanayinin rekabet gücünü arttırmamız şart. Manifestoda buna dair sadece daha çok Ar-Ge ve daha fazla eğitim vaadi var. Bunlar gerekli ama yetmez. Mutlaka işgücü ve enerji piyasalarında maliyetleri düşürecek, verimliliği artıracak reformlar gerekiyor. Ama manifestoda bu reformlardan bahis yok.

İşgücü piyasası hedefleri için de aynı durum geçerli. İşsizliğin yüzde 5’e inmesi için yüzde en az yüzde 5 büyüme şart görünüyor. Biraz hesap yaptım. Yer olmadığından kestirmeden gideceğim. Mevcut eğilimler 2023’te işgücünün 36 milyona yükseleceğini gösteriyor. İşsizlik oranının yüzde 5 olması için istihdamın da yaklaşık 34 milyona yükselmesi gerekiyor. 25 milyondan 11 yılda 34 milyona çıkmak için gereken ortalama yıllık istihdam artışı yaklaşık yüzde 3,3. Son 7 yılda istihdam artışı yüzde 3’te kaldı. Hadi iyimser olalım ve büyümenin daha fazla istihdam yaratacağını kabul edelim. Nereden baksak yine en az yüzde 5 büyüme gerekiyor.

Gördüğünüz gibi, tüm yollar nasıl Roma’ya çıkıyorsa, 2023 hedefleri de ihracata dayalı yüzde 5 büyümeye çıkıyor. Ama bunu nasıl başaracağımız bana göre meçhul. 

21 Eylül 2012 Cuma

Büyüme-istihdam paradoksu


Bir hafta önce TÜİK ikinci çeyrek GSYH rakamlarını yayınladı. Yıllık büyüme oranı yüzde 2,9 çıktı. Birinci çeyrekte de büyüme yüzde 3,2 idi. Bu rakamlar Türkiye ekonomisinin düşük büyüme patikasına saptığının açık kanıtları. Hafta başında ise Haziran dönemi işgücü piyasası rakamları yayınlandı. Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 9 civarında seyrederken yüzde 8,9’a düştü. Betam’ın tarım dışı işsizlik tahmini de aynı yönde: Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 11,2’den 11’e geriledi.

            “İyi işte, daha ne istiyorsun?” diyebilirsiniz. İyi de bu işte bir tuhaflık var.  Büyüme ile istihdam artışı arasında “büyüme-istihdam esnekliği” denilen bir ilişki vardır. Bir yüzde puanlık büyümenin istihdamda kaç puanlık artışa neden olduğunu ölçer. Bu ilişki kısa dönemde fazlasıyla oynak olabilir. Uzun dönemde de büyümenin yapısal özelliklerindeki değişimlere bağlı olarak önemli değişiklik gösterebilir. Ama orta vadede fazla oynak olmaması gerekir. Oysa son üç çeyrektir yıllık büyüme ile istihdam artışı arasında mantıklı bir ilişkinin kalmadığını gözlemliyoruz.

Ortalama verimlilik azalmış

            Tabloda görüldüğü gibi yıllık tarım dışı istihdam artışı son üç çeyrektir GSYH artışının üzerinde seyrediyor. Büyüme-İstihdam esnekliği de haliyle 1’in bayağı üzerinde çıkıyor. Üç çeyrek üst üste istihdamın büyümeden daha fazla artması normal değil. Bu anormallik, GSYH’nın küçüldüğü kriz dönemi hariç 2005’ten bu yana ilk kez gözlemleniyor. Bunun anlamı 9 ay boyunca tarım dışı genelinde ortalama verimliliğin düştüğüdür; kulağa hiç de hoş gelmiyor.

            Bu paradoksu nasıl açıklayabiliriz? Bir kaç varsayım öne sürülebilir. TÜİK son bir kaç dönemdir istihdamı iyi ölçemiyor olabilir. Doğrusu bana göre bu oldukça düşük bir ihtimal. Böyle olsa bile çok yakında rakamlarda çok sert bir düzeltme olacak demektir. Daha mantıklı bir varsayım, bazı istihdam türlerinde geçici olarak çok yüksek artışların gerçekleşmesidir. Bu bakımdan tarım dışını oluşturan sektörlere yakından bakmakta yarar var. Hemen belirteyim inşaatta istihdam artışları aşırı yüksek ama bu sektörün payı düşük olduğundan toplam istihdam artışı üzerindeki etkisi sınırlı. İnşaatı bir başka sefere bırakıp, sanayi ve hizmetler üzerine odaklanalım.
 
Anormallik hizmetlerde

            Tabloda görüldüğü gibi sanayide büyüme-istihdam ilişkisinde bir anormallik yok. Son üç çeyrekte sanayide yıllık GSYH artışı yüzde 5,8 ile 3,1 arasında, buna karşılık sanayi istihdam artışı da yüzde 0,7 ile -0,4 arasında değişmiş.  Büyüme-istihdam esnekliği sanayide ortalama 0,15 gibi oldukça düşük bir rakam. Sanayide büyümeyi verimlilik artışları taşımış. Bu iyi haber, çünkü rekabet gücümüz artmış demektir. Hizmetlerde ise, durum tam tersi. Bu sektörde son üç çeyrekte GSYH  ortalama yüzde 4,1 artarken, istihdam ortalama yüzde 6,8 artmış.

Demek ki anormallik hizmetlerden kaynaklanıyor. Kamu istihdamı aşırı arttırmış olabilir mi?. Rakamlar bunu doğrulamıyor. Kestirmeden gideyim, son 9 ayda bir önceki yıla kıyasla ortalama kamu çalışanı sayısı 3 milyon 39 binden 3 milyon 123 bine 84 bin kişi artmış. İstihdam miktarı 12 milyonu geçen hizmet sektörü için bu çok düşük bir rakam. Peki hizmetlerin alt sektörlerinde aşırı istihdam artışları var mı? Evet var. Yersizlikten rakamları veremiyorum ama şu kadarını belirteyim, Eğitim, Sağlık, İdari destek (içinde bol miktarda güvenlikçi var), Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler, Gayrimenkul faaliyetleri sektörlerinde çok yüksek istihdam artışları söz konusu. Bu artışların sürekli olacağını sanmıyorum. Bir kaç dönem içinde düşük büyümenin istihdama yansıması gerekiyor. Teoriye göre... Ya da TÜİK hizmet katma değerini iyi ölçemiyor. Yani büyüme daha yüksek.

GSYH ve İstihdam artışları (%)

Tarım dışı GSYH (1)
Tarım dışı İstihdam (2)
Esneklik (2)/(1)
Sanayi GSYH (3)
Sanayi İstihdamı (4)
Sanayi esneklik (4)/(3)
Hizmet GSYH (5)
Hizmet İstihdamı (6)
Hizmet esneklik (6)/(5)
2010/2011 (4)
5.7
6.4
1.13
5.8
0.7
0.12
5.5
8.4
1.52
2011/2012 (1)
3.4
4.0
1.17
3.1
0.7
0.22
3.6
6.1
1.70
2011/2012 (2)
3.1
4.1
1.33
3.6
-0.4
-0.10
3.2
6.0
1.92