Avrupa Birliği serüveni tüm
iniş çıkışlara rağmen devam ediyor. Ama Suriye krizinden ve Kürt sorunun
tırmandığı şiddet boyutundan ortalık o kadar toz duman ki Avrupa Birliği
konuşulmaz oldu. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar
Merkezi’nin (Betam) dün yayınladığı bir çalışmayı bahane ederek Türkiye’nin
geleceği olduğuna inandığım AB’yi yeniden gündeme getirmek istiyorum.
Siena Üniversitesi’nden Stefano Braghiroli Betam’da
misafir araştırmacı olarak son derece ilginç bir araştırmaya imza attı.
“Euro-legislators’ perspective on Turkey: Easier said than done...” başlığını
taşıyan araştırma, son üç yılda Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye ile ilgili
yapılan oylamalarda parlamenterlerin Türkiye’ye ilişkin kararlarda
kullandıkları oyun rengi ile 2009-10
yılarında gerçekleştirilen eğilim anketinde aynı parlamenterlerin ifade
ettikleri Türkiye’ye bakışları eşleştirilerek analiz ediliyor.
Destekler ve köstekler
Bu eşleştirmeden çıkan sonuçlar son derece ilginç.
Braghiroli önce 0 en aleyhte 1 en lehte olmak üzere nümerik bir cetvele
yerleştirdiği oylama sonuçlarını üye ülkeler ve siyasal aidiyet düzlemlerinde
ayrı ayrı belirliyor. Üyeler düzeyinde
Türkiye’ye en yüksek destek Malta’dan geliyor! Cetvelde puanı 0,7.
Basitleştirmek için isterseniz yüzde 70 d estek diyelim. Bu beklenmedik sonucu
bir yana bırakırsak ikinci sırada İsveç var; yüzde 67 destek. Burada bir
sürpriz yok. Üçüncü sırada İspanya geliyor.
En
aleyhtekiler ise beklendiği gibi Kıbrıs Cumhuriyeti ile Yunanistan: Puanları
0,2 ve 0,27. Yine basitleştirerek yüzde 80 ve yüzde 77 köstek diyebiliriz.
Aleyhimize oyda üçüncü sırayı Avusturya işgal ediyor. Sürpriz yok. Ama ardından
Macaristan geliyor. Doğrusu bunu beklemiyordum. Alman ve Fransız
parlamenterlerin oylarının rengine gelince: Fransa’dan yüzde 51 köstek,
Almanya’dan yüzde 55 destek var. Hiç de sanıldığı kadar kötü değil; Hele
Birleşik Krallık desteğinin yüzde 56’da kaldığını dikkate alırsak.
Aslan
sosyal demokratlar
Oyların
rengi siyaset düzleminde irdelendiğinde uçlarda sürpriz yok: Sosyal Demokrat
grup yüzde 87 destek, aşırı sağcı grup ise yüzde 78 köstek vermiş. Yeşillerin
desteği yüzde 71. Buna karşılık radikal soldan yüzde71 köstek var. Elbette
Aşırı sağ ile Radikal Sol’un Türkiye’ye karşı oy kullanmaları ortak bakıştan
kaynaklanmıyor. Aşırı sağ Avrupalı saymadığı Müslüman bir ülkeyi dışlamak
isterken Radikal Sol Demokrasimizin kalitesini sorguluyor.
Braghioli
bu saptamalardan yola çıkarak ilginç bir soruyu gündeme getiriyor. Avrupalı
parlamenterlerin Türkiye’ye şahsi bakışları ile ülke ve siyasal aidiyetleri
arasında ne ölçüde tutarlılık var? Örneğin bir Yunanlı parlamenter AB
çerçevesinde Türkiye’ye şahsen olumlu bakarken Yunanlı ya da Yeni Demokrasi
mensubu olduğu için mi olumsuz oy kullanıyor? Ya da bir Alman sosyal demokrat
Türkiye’ye pek de olumlu bakmazken parti disiplini nedeniyle mi olumlu oy
kullanıyor? Ülke aidiyeti ile oy davranışı arasında büyük tutarsızlıklar yok.
Yine de iki uç örneği vereyim. Polonya’dan destek yüzde 46 (yüzde 54 köstek)
ama parlamenterlerin Türkiye’ye bakışı yüzde 54 olumlu. Buna karşılık Birleşik
Krallıktan yüzde 56 destek var ama parlamenterlerden bireysel destek yüzde 45
ile sınırlı. Yani parti disiplini olmasa aleyhte oy ağır basacak .Siyasal aidiyet
düzeyinde tutarsızlık ise çok daha belirgin. Sosyal Demokrat gruptan yüzde 87
destek varken, bireysel bakışta destek yüzde 64: Yaşasın Real Politik! Aşırı
sağda köstek yüzde 78 ama olumsuz bakış yüzde 61’de kalıyor. Yani aşırı sağcılar
o kadar da Türkiye karşıtı değiller!
Bu
sonuçlar Türkiye’nin AB üyeliğinin umutsuz olmadığı mesajını veriyor. Daha
demokrat, daha kalkınmış, aynı zamanda daha vazgeçilmez olmuş bir Türkiye’nin
üyelik şansı bana göre oldukça yüksek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder