3 Nisan 2013 Çarşamba

İniş sert oldu


Geçen yıl bugünlerde iç talebe dayanan ve cari açığı sürdürülemez düzeye taşıyan yüksek büyümeden daha dengeli bir büyümeye geçişi tartışıyorduk. İniş şarttı. İktisatçıların çoğunluğu, ki bunlara ben de dahildim, yumuşak inişin mümkün olduğunu savunduk. İyi hatırlıyorum, IMF’in yüzde 2.2 olarak belirlediği ilk büyüme tahmini yayınlandığında burun kıvırmıştık. Bahar aylarından itibaren iyimser kampı terk ettim. Bu köşede “tatlı sert” inişten söz etmeye başladım. Sonbaharda ise pek çok tahminci gibi ben de büyümenin yüzde 3’ün altına düştüğünü savunmaya başladım. Sonuçta 2012 büyümesi beklenenden de düşük geldi. İniş sert oldu.

2012 için Orta Vadeli Program yüzde 4 büyüme öngörmüştü. Yine hatırlıyorum Hükümet ve iş çevrelerinden “bu büyüme bizi kesmez” diyenler olmuştu. Bununla birlikte çoğunluk nispeten düşük de olsa, dış talep ile iç talebin birlikte dengeli bir şekilde destekleyeceği bir büyümenin en iyi strateji olduğu konusunda hem fikirdi. Ama olmadı. İç talep geriledi. Özel tüketim yüzde 0,7, özel yatırımlar da yüzde 4,5 oranında azaldı. Kamu harcamalarındaki  artışa rağmen iç talep düştü. Büyümeyi çok büyük ölçüde ihracatın ithalattan hızlı artması sonucunda net ihracat kalemi sırtladı. Yüzde 2,2 ile büyüme beklenenin oldukça altında kaldı. Tek teselli cari açık oranının yüzde 10’dan yüzde 6’ya gerilemesi oldu.

Artık kalkışa bakalım

İniş tamamlandığına göre artık kalkışa bakalım. Oyun planı değişmiş değil. Hükümet ve zımnen Merkez Bankası bu yıl da yüzde 4 büyüme öngörüyor ve bu büyümenin dengeli olmasını arzuluyor. Merkez bankası Başkanı Erden Başçı, iç talebi canlandırmak istediklerini ama dış talep ne kadar katkı yaparsa o kadar iç talep artışına izin vereceklerini ifade etmişti. Geçen yıl beceremedik ama bu yıl daha umutlu olabilir miyiz? Doğrusu karamsarım. Büyüme yüzde 4 olabilir, ama dengeli olacağından şüpheliyim.

Merkez Bankası’nın Eylül’den itibaren para politikasını tedricen gevşetmesi ile kredi faizlerinin düşmesi sonucu, gecikmeli de olsa, iç talebi bir miktar canlandırması bekleniyor. 2012 son üç ayında beklenen canlanma olmadı. Bununla birlikte bu yılın öncü göstergeleri ılımlı bir canlanmaya işaret ediyor. Tüketim, özellikle de yatırımlar ne kadar artar? Bir öngörüde bulunmak için henüz erken. Esas endişelenmemiz gereken konu net ihracatın büyümeye geçen yıl olduğu gibi pozitif katkı yapmaya devam edip etmeyeceği?

İlk iki ayın dış ticaret rakamları  bu konuda ümit vermiyor. Kabaca da olsa fikir edinebilmek için basit bir hesap yaptım. TÜİK’in mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış 2013 Ocak-Şubat ihracat ve ithalat rakamlarını 2012 Kasım-Aralık rakamları ile karşılatırdım. İhracat yüzde 2,7, buna karşılık ithalat yüzde 10,5 artmış. Bu iyi haber değil. İç talep canlandıkça iyi bildiğimiz iç talebe dayalı büyüme patikasına geri dönüyoruz gibi duruyor. Dengeli büyüme için ihracatta hızlı ve kalıcı artışların gerçekleşmesi gerekiyor.

Bunun için kısa vadede iki yol var: Dış talepte güçlü artış ile Türk Lirası’nın reel kura rekabet gücü kazandıracak kadar değer kaybetmesi. Dış talepte güçlü artış zor görünüyor. Eski ağırlığını kaybetse de Avrupa en büyük pazarımız olmaya devam ediyor. Ama ne yazık ki Avrupa’nın bu yılda durgunluktan çıkmayacağı görülüyor. ABD daha umut verici. Ama bize etkisi dolaylı, dolayısıyla da sınırlı. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya ihracat artışları devam ediyor. Ortalık karışmazsa ihracat artışına esas destek bu bölgeden gelecek. Ancak yeniden canlanan ithalatı telafi etmeye yeter mi? Çok şüpheliyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder