Bu hafta başında ekonomide
iki önemli gelişme yaşandı. Pazartesi günü TÜİK Ocak dönemi işgücü piyasası
istatistiklerini açıkladı. Dün de Para Politikası Kurulu hem politika faizinde
hem de faiz koridorunun alt ve üst limitlerinde şok indirime gitti. Bu iki
gelişme doğrudan bağlantılı olmasa da ekonomik gidişata dair bir durum
saptaması yapmaya izin veriyor.
Düşen büyümeye rağmen işsizlik cephesinde gidişat korkulduğu
kadar vahim değil. Mevsim etkilerinden arandırılmış işsizlik oranları ılımlı
bir yükselişin ardından bir kaç dönemdir yatay seyrediyor; Toplam işsizlik
oranı yüzde 9,4, tarım dışı işsizlik oranı da yüzde 11,8 düzeyinde. Bu oranlar
2012 Ocak döneminde sırasıyla yüzde 9 ve yüzde 11,2 düzeyindeydi. 2,5 milyonun altına gerileyen işsiz sayısı da
3 milyona yaklaştı.
İşsizlik bıçak sırtında
Herhangi bir iktisatçıya sadece işsizlik ile büyüme
oranlarının gelişimi ile bilgi verseniz ve “ne düşünüyorsunuz” diye sorsanız,
size vereceği yanıt, “bu çok normal bir gelişme, işsizlik düşük büyümenin
sınırladığı istihdam nedeniyle artmıştır” olacaktır. Oysa tam böyle değil. Bu
köşede son aylarda sık sık vurguladığım gibi düşük büyümeye rağmen istihdam
artışları yüksek seyretti ama aynı zamanda işgücü artışı da yüksek oldu. İstihdam
artışları çok büyük ölçüde hizmet sektöründe gerçekleşti. Ne ki, son rakamlar
hizmet sektöründe istihdam artışının durduğunu gösteriyor. Bu kez artış uzun
süredir durgun olan sanayi istihdamında meydana geldi. Kesin yargıda
bulunabilmek için bir iki dönem daha beklemek gerekiyor ama son manzara bana
iki şey düşündürüyor: Bir, hizmetlerdeki olağandışı yüksek istihdam artışının
sonuna gelinmiş olabilir. İki, sanayi üretimi artsa da, gelecekte bu sektörde
yüksek istihdam artışları beklememek gerekir. Bu da rekabet gücü açısından
iyidir.
Şimdilik göründüğü kadarıyla büyüme oranı henüz yüzde 3’e
ulaşabilmiş değil. Bir miktar daha güçlenmesi bekleniyor. Bununla birlikte
düşük büyüme-yüksek istihdam mucizesinin önümüzdeki dönemde tekrarlanacağını
sanmıyorum. İşsizlikte artışın daha belirgin hale gelmesini bekliyorum.
Negatif faize merhaba
Merkez
bankasının şok faiz indirimi negatif faizi gündeme getiriyor. Gösterge faiz
yüzde 5,5’a geriledi. Para Politikası Kurulu açıklamasında, faiz indirimini iç
talebi canlandırmak için değil, hızlanan sıcak para girişlerine set çekmek için
yaptığını ima ediyor. Reel kur düzeyi alarm veriyor. TCMB Türk Lirasının bir
miktar değer kaybetmesini istiyor. Kredi genişlemesi ise açıklamada
belirtildiği gibi çizilen sınırın üstünde seyrediyor. Bu koşullarda yıl sonu
enflasyonun yüzde 6’nın altına inmesi zor. Beklenen reel faiz negatif alana
geçmiş durumda. Kredi faizleri daha da gevşerse kredi artışı daha da güçlenebilir
ve artan talep fiyatlar üzerinde baskı oluşturabilir.
Mevcut makro ekonomik görünüm para
politikasının sınırlarına gelindiği izlenimini veriyor. Kredi gerilmesini
dizginlemek için sıcak para girişlerinin dizginlenmesi yetmeyebilir. Merkez
Bankası’nın elindeki aletlerle bir yandan reel kuru bir miktar aşağıya çekmesi,
diğer yandan da kredi genişlemesini ve enflasyon artışını frenlemesi zor.
Haziran 2011’de olduğu gibi BDDK’nın devreye girerek kredi artışını doğrudan
frenlemesi gerekiyor. Gelecek günlerde bu yönde bir hamle sürpriz olmaz.
Türkiye
ekonomisi dar bir alana sıkışmış durumda. Büyüme dengeli olmak zorunda. Ama
aynı zamanda dengeli büyüme büyüye oranının işsizlik artışını kontrol altına
alacak düzeylere çıkmasını engelliyor. Bana göre bu ikilem mevcut gidişatın
özüdür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder