Son bir iki hafta içinde Dolar kuru beklenmedik ölçüde
düştü. Bir yandan FED’in para basmayı giderek azaltacağına dair açıklamaları,
diğer yandan nüfuz ve rüşvet skandallarının yarattığı siyasal belirsizlik,
Aralık ayının sonlarından itibaren TL’ye yönelik güçlü bir spekültaif hareket
başlatmıştı. Ocak ayı için bir ara Dolar kuru 2,40 dayanmıştı ki, Merkez
Bankası’nın (TCMB) sert faiz artışı geldi. Fiili faiz 2,5 puan, pek
kullanılmayan ama artık kullanılacağı belirtilen politika faizi de (bir
haftalık repo) 5,5 puan arttırılarak spekülasyon durduruldu.
Mart
ayında dolar kuru 2,20 civarında istikrara kavuşmuş görünüyordu. 2003 yılında
100 kabul edilen Reel Kur Endeksi 102 civarına kadar gerilemişti. Kurun ekonominin
rekabet gücüne katkısı bakımından bu fazlasıyla yeterli bir düzeydi. Geçen on
yıl içinde endeksin zaman zaman 130’un üzerine çıkmasıyla TL’nin aşırı
değerlendiği dönemlerin yaşandığını hatırlatmak isterim. TCMB bir süredir reel
kuru da gözetiyor. TL’nin ne aşırı değerli ne de aşırı değersiz olmasını
istemiyor. Kurun nispeten rekabetçi olduğu düzeyi de zımnen endeksin 120’yi
aşmaması olarak kabul ediyor. Dolayısıyla, reel kurun düzeyi TCMB açısından
oldukça rahatlatıcıydı ve yükselen enflasyona odaklanmasına izin veriyordu.
Kurun
önlenemez düşüşü
Son bir
ay içinde işler değişti. 30 Mart seçimlerinde iktidar partisinin oy kaybetse de
çoğunluğunu koruyabilecek düzeyde destek görmesi, FED’in de faiz arttırmakta fazla
aceleci davranmayacağını söylemesi riski primlerini düşürerek TCMB’nin bir
bakıma rahatını bozdu. Dolar kuru Nisan
ayında 2,15 civarına geriledi. Enflasyon da yüzde 8’in üzerine çıkınca reel kur
endeksi 108’e yükseldi. Rekabet gücü için hala manevra alanı vardı. Ancak Mayıs
ayında Dolar kuru 2,08’e geriledi. Bu beklenmedik düşüşte Rusya’dan kaçan 160
milyar Avronun (Draghi söylüyor) bir kısımın bize gelmesi rol oynamış olabilir.
Bu olaya geçici gözüyle
bakabiliriz ama Haziranda Avrupa Merkez Bankası’nın miktar gevşemesine gitmesi
bekleniyor. Önümüzdeki haftalarda Dolar kuru pekala düşmeye devam edeblir. Buna
bir de önümüzdeki bir kaç ay beklenen yüksek enflasyonunu ekleyin, reel kur
endeksinin ticari ortaklarımızla olan enflasyon farkı nedeniyle 2,20’ye
yaklaşacağını sonbaharda dai geçeceğini kolaylıkla hesaplayabilirsiniz.
Faiz indirmi şart
Bu gidişata TCMB seyirci mi
kalacak, yoksa TL’nin aşırı değerli hale gelmesini önlemeye mi çalışaşacak? Düşük
nominal kurun enflasyondaki tedirgin edici yükselişin geri döndürülmesine büyük
katkı yapacağına kuşku yok. Ancak net ihracatın pozitif katkı yapmasıyla bu yıl
büyümenin dengeli olması isteniyorsa TL’nin aşırı değerlenmesinin engellenmesi
gerekiyor.
TCMB şimdiden günlük döviz
satışlarını yarıdan fazla düşürdü ama belli ki daha fazlası gerekiyor. TCMB beklenendan
daha erken bir faiz indirimine gidebilir mi? TCMB yakın geçmişte benzer
koşullarda faiz koridorunu aşağıya doğru genişleterek, yani boçlanma fazini
düşürerek yanıt vermişti. Bu kez de aynı şeyi yapabilir ama bu da yeterli
olmayabilir. Koridoru genişletmenin yanı sıra bir miktar aşağıya çekmesi, yani
hem borç verme faizini hem de yüzde 10 olan politika faizini bir miktar
azaltması gerekebilir.
Son enflasyon raporunda
“enflasyonun görünümünde belirgin bir iyileşme olmadan” faizlere dokunulmayacağı
söylenmişti. Ama sanırım nominal kurun da bu kadar hızlı düşme eğilimine
gireceği beklenmiyordu. Uzun lafın kısası, TCMB enflasyonunun tahmininden daha
hızlı düşeceğini öngörerek faiz indirmini fazla beklemeden bu ayki Para
Politikası Kurulu’nda yapabilir. Bu tür hamlelere “önden yüklemeli” deniyor..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder