Dün açıklanan işgücü piyasası temmuz dönemi istatistikleri mayıs ve haziran
dönemlerinde görülen işsizlikteki yüksek artışın devam ettiğini gösterdi.
Temmuz
döneminde (haziran-temmuz-ağustos) işsizlik oranı yüzde 9,1’den 9,8’e, tarım
dışı işsizlik oranı da yüzde 11,1’den 12,0’ye sıçradı. İşsizlik cephesinde ne
olup bittiğini anlamak için son ayların mevsim etkilerinden arındırılmış
rakamlarına bakmak gerekiyor.
Geçen
yılın aralık ayında mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 9,1’e
gerileyerek son yılların en düşük seviyesine inmişti. Ardından aşağı yukarı
yatay seyreden işsizlik oranı nisan döneminde yüzde 9,2 idi. Mayısta yüzde
9,6’ya, haziranda yüzde 10’a, temmuzda da yüzde 10,4’e yükseldi. Üç ay içinde
işsizler ordusuna tam 363 bin kişi katıldı ve işsiz sayısı 3 milyona çıktı.
Kriz dönemi hariç 2002’den bugüne hiçbir dönemde işsizlikte bu kadar hızlı bir
artış yaşanmamıştı. Böyle bir gelişme her demokratik ülkede birinci sayfaya
manşet olur. Bakalım bizim medya, özellikle hükümet yanlısı medya haberi nasıl
verecek!
İşsizlik
neden bu kadar hızlı arttı, artış devam eder mi, soruları hem toplumsal hem de
siyasal açıdan büyük önem kazandı. Son üç ayda gözlemlenen yüksek işsizlik
artışının birincil nedeni basit: Nisan ve mayısta yerinde sayan istihdam,
haziran ve temmuzda yüzde 0,7 oranında geriledi. İstihdam edilenlerin sayısı 25
milyon 961 binden 25 milyon 791 bine düşerken işgücü sayısı 28 milyon 709 binden
28 milyon 792 bine yükseldi.
Toplam
işgücü artışı normal. Tarım dışı işgücünde son dönemde 133 binlik güçlü bir
artış var. Tarım dışı istihdam da yerinde saymış durumda. İnşaat ve sanayide
büyük istihdam kayıpları söz konusu. Mayıs-temmuz döneminde sanayi 130 bin
istihdam kaybetti. İnşaatta ise Mart döneminde başlayan istihdam kayıpları 218
bini buluyor. Sanayi üretimi yavaş da olsa artmaya devam ederken istihdam
kayıpları işgücü verimliliğinin artmakta olduğunu gösteriyor. Büyümenin
kalitesi açısından iyi ama işsizlik açısından kötü. İnşaattaki büyük istihdam
kaybı ise bu sektörde bir süredir hüküm süren durgunluğa bağlanabilir. Konut
sektöründe arz fazlası olduğunu biliyoruz. Hizmet sektöründe istihdam artışı
devam ediyor ama bu artış işsizlik artışını engellemeye yetmiyor.
İstihdamdaki
bu olumsuz gelişme ne ölçüde zayıf büyümeye, ne ölçüde Ortadoğu’daki kanlı
savaşın ve göç dalgasının Güneydoğu Bölgesi ekonomisine yaptığı olumsuz etkiye
bağlı bilmiyoruz. TÜİK, bölgesel işgücü istatistiklerini yıllık olarak
yayınlıyor. Elimizde en son 2013 rakamları var. Bu yıl bölgede neler olduğunu
çok geç öğreneceğiz. Ancak nedenleri ne olursa olsun işsizliğin kısa süre
içinde bu ölçüde artması hayra alamet değil. Büyüme düşük kaldığı sürece
önümüzdeki dönemlerde bu kadar olmasa da işsizliğin artmaya devam etmesi çok
muhtemel. Düşük büyüme-yüksek istihdam artışı dönemi kapanmış görünüyor.
Bu
gelişmenin toplumsal ve siyasal sonuçları olacağı aşikâr. Eğer tahmin ettiğim
gibi özellikle Güneydoğu’da büyük bir işsizlik patlaması yaşanıyorsa, son
günlerde bölgede yaşanan toplumsal gerginliğin gelecekte şiddetlenmesini teşvik
edecek bir zemin de gelişiyor demektir. Bu durum Kürt sorununa ve barış
sürecine oyalama yerine elle tutulur gerçekçi adımlarla yaklaşmanın aciliyetini
hatırlatıyor.
İşsizlikte
güçlü artışa AKP hükümetinin, özellikle de Cumhurbaşkanı’nın nasıl bir tepki
vereceği de önemli bir gündem maddesi haline geldi. Başkanlık ihtirası
nedeniyle AKP açısından son derce kritik kabul edilen genel seçimlere giderken
işsizlik artışına seyirci kalınması düşünülemez. Cumhurbaşkanı ne der? Hükümet
ne yapabilir? Bu da başka bir yazının konusu.
Not: bu yazı Zaman'da 16 Ekim 2014'te yayınlanmıştır