Merakla beklediğim Orta Vadeli Program (2015-2017) çarşamba günü Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan tarafından açıklandı.
Program
incelendiğinde gerek öncelikler gerek politika tutarlılığı açısından güven
veren ve aşikâr bir şekilde Babacan damgası taşıyan bir program söz konusu.
Temel sorun şu: 2012-2014 döneminde gerçekleştirilemeyen hedefler, bu kez
gerçekleştirilebilir mi? Bu soruya yanıtım gayet yalın: Evet gerçekleştirilebilir;
eğer programın öngördüğü maliye politikası ve yapısal reformlar
gerçekleştirilirse.
Program
uçuk değil. Bu yıl GSYH artışı yüzde 3,3’te kalıyor. Gelecek yıl yüzde 4’e
yükseliyor, ardından yüzde 5 patikasına oturuyor. Önceki programlarda olduğu
gibi. Verimlilik artışlarının büyümeye katkısı artırılabilirse ki program bunu
öngörüyor, yüzde 5 civarında büyüme mümkün. OVP enflasyonun yılı yüzde 9,4’te
bitireceğini tahmin ediyor. Buna rağmen gelecek yıl yüzde 6,3’e düşürmeyi, son
iki yılda da yüzde 5 olan hedefle buluşturmayı öngörüyor. Bu hedefler
fazlasıyla iyimser görülebilir. Ancak öngörüldüğü gibi bütçe açıkları
sıfırlanmaya yönelecek, reel kur da mevcut düzeyinde seyredecekse, enflasyon
yüzde 5’e yaklaşır.
İşsizlik
hedefi mütevazı sayılır. Bu yılın ortalama işsizlik oranı tahmini yüzde 9,6.
Haziran döneminde yüzde 9,9 olmuştu. Yıl sonuna kadar artmaya devam eder.
Gelecek yıldan itibaren azalmaya başlaması ve 2017’de yüzde 9,1’e gerilemesi
öngörülüyor. Büyüme hedefleri gerçekleşir ve örtük olarak 0,7 civarında kabul
edilen büyüme-istihdam esnekliği dikkate alınırsa işsizlik oranı 0,5 puan
düşebilir. 2017’de işsizlik oranının yüzde 9,5 civarında olması kuvvetle
muhtemel. Büyük başarı sayılmaz ama gerçekçi.
Son kritik
hedef cari açık. Açığın gelecek 46 milyar dolarda kalması, 2017’de ise 51
milyar dolara çıkması hedefleniyor. Cari açık oranı da yüzde 5,2’ye kadar
geriliyor. Bu hedeflerin ardında dengeli büyüme var: İhracat ithalattan biraz
daha hızlı artıyor. OVP’nin en zayıf noktası burası olabilir. Yıllık olarak
yüzde 8 civarında artması hedeflenen ihracatın bu performansı yakalaması için
Avrupa ekonomisinin az da olsa canlanması, Ortadoğu’daki kaosun da son bulması
gerekir. Her ikisinin de garantisi yok. Bir de tabii öngörülen maliye
politikasından ve kontrol altında tutulan özel tüketimden taviz verilmemesi
gerekiyor.
Tüm bu
oldukça iddialı hedeflerin gerçekleştirilebilmesi iki kritik öngörüye bağlı:
Son derece sıkı maliye politikasının izlenmesi ve kapsamlı reformların
yapılması. OVP’nin kamu kesimi rakamlarını biraz kurcalayınca şaşırtıcı ölçüde
sıkı bir maliye politikası ile karşılaşıyoruz. Bu yıl bütçe açığının GSYH
oranının (açık oranı) yüzde 1,4’te kalması bekleniyor. Geçen yıl yüzde 1,2 idi.
Biraz artış var ama sorun değil. Ancak gelecek yıl kamu sert bir şekilde frene
basıyor. Açık oranı yüzde 1,1’e geriliyor. Ardından bütçe açığı azalmaya devam
ediyor ve 2017’de yüzde 0,3’e düşüyor. Üç yıl içinde neredeyse denk bütçe
hedefleniyor. Düşen bütçe açıkları öngörülen büyüme hedefleri ile birlikte ele
alındığında kamu borcunun GSYH’ya oranı da yüzde 33’ten yüzde 28’e geriliyor.
Maliye
politikasının sıkılığını daha iyi görebilmek için kamu harcama ve gelirlerinde
öngörülen reel değişimleri hesaplayarak tablolaştırdım. Gelecek yıl nominal
faiz dışı harcama artışı yüzde 5,5 ile sınırlı. Yüzde 6,3’lük enflasyon
hedeflendiğine göre devlet kamu hizmetleri ve yatırımlar için reel olarak yüzde
1,1 daha az harcama yapacak demektir. Dahası kamunun toplam gelir artışı da yüzde
6,6 olarak öngörülüyor. Yüzde 0,3 reel artış söz konusu. 2016 ve 2017’de gelir
artışı hızlanıyor: Yüzde 3,6 ve 3,8. Keza harcamalar da artıyor ama gelir
artışının altında kaldıklarından bütçe açığı azalmaya devam ediyor.
Bu
fazlasıyla sıkı maliye politikasına neden ihtiyaç duyuluyor sorusu akla
geliyor. Sanırım iddialı enflasyon ve cari açık hedeflerini tutturmak için çok
sağlam bir maliye çıpasına ihtiyaç var. Çünkü Merkez Bankası’na güven son
dönemde bir hayli yıprandı. İkinci soru hedefler gerçekçi mi? Gelecek yılın
gelir artışı yüzde 4 büyüme varsayımı altında gerçekçi. Sonraki yıllarda
öngörülen yüksek artışlar için esaslı vergi reformu lazım. Babacan, yapacağız
diyor.
Ancak
maliye politikasında kafamı kurcalayan esas soru, gelecek yılda öngörülen sert
harcama freni. Başkanlık rejimi ihtirasının geleceğinin oylanacağı genel seçim
yılında iktidar partisi maliye politikasında toplam 1,4 yüzde puanlık bir
sıkılaştırma öngörüyor. Yapabilirlerse doğrusu şapka çıkartırım.
İddialı
hedeflerin gerçekleşebilmesi için sıkı maliye politikasının yetmeyeceği
bilindiğinden ek olarak çok geniş kapsamlı yapısal reformlar vaat ediliyor.
Beşeri sermayenin kalitesi yükseltilecek. Yani eğitimin her kademesinde esaslı
reformlar yapılacak. Bugün düğmeye basılsa sonuçlar on yıl sonra gelmeye
başlar. İşgücü piyasası etkinleştirilecek. Yani esnekleştirilecek. Kıdem
tazminatı reformunun raftan inmesi, işgücü üzerindeki prim ve vergi yüklerinin
azaltılması, kayıt dışılığın geriletilmesi gerekiyor. Sonra üretici sektör
yenilik ve teknoloji açısından daha fazla teşvik edilecek. Bir de ekonomik
kurumların işleyişi etkinleştirilecek.
Hiçbirine
itirazım yok. Ama bu vaatler son üç yıldır yapılıyor ama pratikte hiçbir şey
yapılmıyor. Hülasa, eğer öngörülen maliye politikası uygulanır vaat edilen
reformlar da yapılırsa, hedefler gerçekleşir ve Türkiye orta gelir tuzağından
çıkmaya başlar.
Orta
Vadeli Program: Büyüme, enlasyon, bütçe açğı ve örtük reel harcama ve gelir hedefleri
|
2014
|
2015
|
2016
|
2017
|
Büyüme oranı
|
3,3
|
4,0
|
5,0
|
5,0
|
Bütçe açığı GSYH oranı
|
-1,4
|
-1,1
|
-0,7
|
-0,3
|
FD Harcama
Reel değişimi*
|
1,8
|
-1,1
|
3,1
|
2,4
|
Rele Gelir değişimi*
|
-0,6
|
0,3
|
3,6
|
3,8
|
Enflasyon
|
9,4
|
6,3
|
5,0
|
5,0
|
*Hedelenen
enflasyon – Nominal degişim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder