Yoksuluk azaldı ama halen yüksek |
Türkiye’de bu soruya verilen yanıtın mensup olunan siyasal kampa
göre değiştiğini biliyoruz. İktidar yoksulluğun azaldığını iddia ediyor.
Muhalefette ise ‘yoksulluğun her geçen gün arttığı’ sloganı içselleştirilmiş
bir klişe haline gelmiş durumda. Yoksulluk konusundaki ekonomi yazınına aşina
olmayan okurlar haklı olarak “Peki bunun nesnel bir ölçütü yok mu?” diye
sorabilirler. Aslına bakarsanız evrensel kabul gören tek bir ölçüt yok. Farklı
ölçütler söz konusu, çünkü yoksulluğu ölçmek zor ve tartışmalı.
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (betam) 1 Ağustos’ta başlıktaki soruya yanıt arayan bir araştırma notu yayımladı (‘Türkiye’de yoksulluk tartışması’). Araştırma yoksulluğu ölçmenin zorluklarını ve bu ölçüm için geliştirilen alternatif ölçütleri özetledikten sonra üç farklı yoksulluk ölçütünü kullanarak 2005-2010 döneminde Türkiye’de yoksulluğun azaldığı sonucuna varıyor.
Doğal olarak esas zorluk yoksulluğun nasıl tanımlanacağında düğümleniyor. Kimlerin hangi kriterler kullanılarak yoksul kabul edileceği, tahmin edeceğiniz gibi farklı gelişmişlik düzeyleri itibariyle önemli farklılıklar gösterecektir. Ayrıca yaklaşık aynı gelir düzeyine ama farklı yaşam tarzlarına ve kültürlere sahip ülkeler için aynı yoksulluk kriterlerini kullanmak yanıltıcı sonuçlar doğurabilir. Bu tartışmaları merak eden okurlar Betam’ın notuna göz atabilirler.
TÜİK uzun süredir Hanehalkı Bütçe Anketi (HBA) verilerini kullanarak çeşitli parasal yoksulluk oranlarını yayımlıyor. Bu ölçütlerin içinde en önemlisi olan ‘Gıda + Gıda dışı’ yoksulluğu yayımlamayı 2009’da bıraktı. Ölçüt mustarip olduğu yöntemsel sorunlar nedeniyle anlamsız sonuçlar vermeye başlamıştı. Halen 4,35 doları parasal yoksulluk sınırı kabul eden rakamları yayımlamaya devam ediyor. Fazla bir anlamı yok. Ayrıca HBA bölgesel düzeyde geçerli değil. TÜİK 2006’dan itibaren Avrupa Birliği İstatistik Kurumu’nun benimsediği ve 12 bölge düzeyinde anlamlı Gelir ve Yaşam Koşulları (GYK) anketlerini 2006’dan itibaren (gelirler 2005 yılına ait) uyguluyor. Bu anket verilerini kullanarak da ‘Göreli Yoksulluk’ oranlarını (ülke genelinde medyan gelirin yüzde 60’ının altında eşdeğer gelire sahip kişiler yoksul kabul ediliyor) yayımlıyor.
TÜİK’in yoksulluk sınırını ulusal düzeyde belirleyen Göreli Yoksulluk (GY) oranında 2005’ten 2009’a yüzde 25,2’den 23,6’ya sınırlı bir düşüş söz konusu. Bu ölçütün temel sorunu, yoksulluk gelirini Türkiye genelinde saptadığından İstanbul’da yoksulluk oranını çok düşük (yüzde 5 civarı), Güneydoğu’da ise çok yüksek (yüzde 60’ın üzeri) saptaması. Bu tuhaf sonucun bölgeler arası büyük gelir farklarından kaynaklandığını tahmin etmişsinizdir.
Betam bu ölçüte alternatif olarak her bölge için hesaplanan yoksulluk oranlarının toplulaştırılması sonucu belirlenen GY oranını hesaplıyor. GY her bölge için hesaplanıp toplulaştırıldığında GY oranı 2005’te 21,9, 2009’da yüzde 19,8’e geriliyor. Ancak bu kez de Güneydoğu’da yoksulluk oranının aşırı düşük çıktığını not edelim. Bu da normal çünkü GY ölçütü son tahlilde mutlak yoksulluktan ziyade gelir eşitsizliğini ölçüyor.
Son yıllarda yoksulluğu parasal sınırlar yerine doğrudan ölçen yöntemler geliştirildi. Bunlara ‘maddi yoksunluk’ da deniyor. Betam bu çerçevede ‘Temel Maddi Yoksunluk’ adını verdiği şu ölçütü öneriyor: Günaşırı et, tavuk ve balık yiyemeyen, evini yeterince ısıtamayan ve eskimiş giysileri yenileri ile değiştiremeyen kişileri yoksul kabul edelim. Bu ölçüte göre 2006’da yüzde 29 olan yoksulluk oranı 2010’da yüzde 21’e düşüyor. Yoksulların bölgesel dağılımı da oldukça gerçekçi. En az yoksulluk Batı Anadolu’da, en fazlası da Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da görülüyor.
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (betam) 1 Ağustos’ta başlıktaki soruya yanıt arayan bir araştırma notu yayımladı (‘Türkiye’de yoksulluk tartışması’). Araştırma yoksulluğu ölçmenin zorluklarını ve bu ölçüm için geliştirilen alternatif ölçütleri özetledikten sonra üç farklı yoksulluk ölçütünü kullanarak 2005-2010 döneminde Türkiye’de yoksulluğun azaldığı sonucuna varıyor.
Doğal olarak esas zorluk yoksulluğun nasıl tanımlanacağında düğümleniyor. Kimlerin hangi kriterler kullanılarak yoksul kabul edileceği, tahmin edeceğiniz gibi farklı gelişmişlik düzeyleri itibariyle önemli farklılıklar gösterecektir. Ayrıca yaklaşık aynı gelir düzeyine ama farklı yaşam tarzlarına ve kültürlere sahip ülkeler için aynı yoksulluk kriterlerini kullanmak yanıltıcı sonuçlar doğurabilir. Bu tartışmaları merak eden okurlar Betam’ın notuna göz atabilirler.
TÜİK uzun süredir Hanehalkı Bütçe Anketi (HBA) verilerini kullanarak çeşitli parasal yoksulluk oranlarını yayımlıyor. Bu ölçütlerin içinde en önemlisi olan ‘Gıda + Gıda dışı’ yoksulluğu yayımlamayı 2009’da bıraktı. Ölçüt mustarip olduğu yöntemsel sorunlar nedeniyle anlamsız sonuçlar vermeye başlamıştı. Halen 4,35 doları parasal yoksulluk sınırı kabul eden rakamları yayımlamaya devam ediyor. Fazla bir anlamı yok. Ayrıca HBA bölgesel düzeyde geçerli değil. TÜİK 2006’dan itibaren Avrupa Birliği İstatistik Kurumu’nun benimsediği ve 12 bölge düzeyinde anlamlı Gelir ve Yaşam Koşulları (GYK) anketlerini 2006’dan itibaren (gelirler 2005 yılına ait) uyguluyor. Bu anket verilerini kullanarak da ‘Göreli Yoksulluk’ oranlarını (ülke genelinde medyan gelirin yüzde 60’ının altında eşdeğer gelire sahip kişiler yoksul kabul ediliyor) yayımlıyor.
TÜİK’in yoksulluk sınırını ulusal düzeyde belirleyen Göreli Yoksulluk (GY) oranında 2005’ten 2009’a yüzde 25,2’den 23,6’ya sınırlı bir düşüş söz konusu. Bu ölçütün temel sorunu, yoksulluk gelirini Türkiye genelinde saptadığından İstanbul’da yoksulluk oranını çok düşük (yüzde 5 civarı), Güneydoğu’da ise çok yüksek (yüzde 60’ın üzeri) saptaması. Bu tuhaf sonucun bölgeler arası büyük gelir farklarından kaynaklandığını tahmin etmişsinizdir.
Betam bu ölçüte alternatif olarak her bölge için hesaplanan yoksulluk oranlarının toplulaştırılması sonucu belirlenen GY oranını hesaplıyor. GY her bölge için hesaplanıp toplulaştırıldığında GY oranı 2005’te 21,9, 2009’da yüzde 19,8’e geriliyor. Ancak bu kez de Güneydoğu’da yoksulluk oranının aşırı düşük çıktığını not edelim. Bu da normal çünkü GY ölçütü son tahlilde mutlak yoksulluktan ziyade gelir eşitsizliğini ölçüyor.
Son yıllarda yoksulluğu parasal sınırlar yerine doğrudan ölçen yöntemler geliştirildi. Bunlara ‘maddi yoksunluk’ da deniyor. Betam bu çerçevede ‘Temel Maddi Yoksunluk’ adını verdiği şu ölçütü öneriyor: Günaşırı et, tavuk ve balık yiyemeyen, evini yeterince ısıtamayan ve eskimiş giysileri yenileri ile değiştiremeyen kişileri yoksul kabul edelim. Bu ölçüte göre 2006’da yüzde 29 olan yoksulluk oranı 2010’da yüzde 21’e düşüyor. Yoksulların bölgesel dağılımı da oldukça gerçekçi. En az yoksulluk Batı Anadolu’da, en fazlası da Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da görülüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder