2023 hedefleri giderek uzaklaşıyor |
Orta gelir tuzağı son dönemin revaçta
kavramlarından. Özetle şunu söylüyor. Ekonomik kalkınmanın ilk aşamalarında
yatırımların yüksek getirisiyle tarımdan emek verimliliğinin daha yüksek olduğu
tarım dışına geçen işgücü sayesinde kişi başına gelirde yüksek artışlar
sağlamak kolay oluyor. Buna karşılık sermaye stoku büyüdükçe verimi düşüyor,
tarımdan tarım dışına işgücü transferi de azalıyor. Bu gelişmelerin sonucu
olarak da kişi başına gelir artışı yavaşlıyor. Kişi başına gelir artışlarını
yüksek düzeyde sürdürebilmek için emek verimliliğinin büyümeye daha fazla katkı
sağlaması şart. Aksi takdirde ‘Orta Gelir Tuzağı’ olarak adlandırılan bu
aşamadan çıkmak zorlaşıyor. Çıkışın yolu da teknolojik ilerlemeden, işgücünün
verimliliğinin artmasından ve ekonominin daha etkin işlemesinden geçiyor.
Türkiye ekonomik kalkınmanın ikinci aşamasına geçmiş durumda. Son on yılda kişi başına gelir hızla arttı. Kabaca 3000 dolardan 11.000 dolara geldik. Bu hızlı artışın ardında ortalama yüzde 6 civarındaki büyüme önemli rol oynadı. Ancak Türk Lirası’ndaki hızlı değerlenmenin de önemli payı var. Ak Parti hükümeti bu performansa güvenerek 2023 yılında kişi başına gelirin 25.000 dolara çıkacağını iddia ediyor. Pek çok iktisatçı gibi bu son derece iddialı hedefi yakalamanın olanaksız olduğu görüşündeyim. Aslında sorulması gereken soru şu: 25.000 dolar bir yana, dolar bazında kişi başına gelir önümüzdeki on yılda 20.000 doları yakalar mı? Şöyle de sorabiliriz: Önümüzdeki on yılda Türkiye orta gelir aşamasından çıkmayı başarabilir mi?
Büyümede üç farklı dönem
Betam’ın 28 Ağustos’ta yayımladığı ‘Türkiye Orta Gelir Tuzağının Eşiğinde’ başlıklı araştırmanın bulguları mevcut gidişat itibariyle bunu başaramayacağımızı söylüyor. Araştırma son sekiz yılın kişi başına gelir artışının basit bir ayrıştırmasını yapıyor. Teknik ayrıntılar için araştırma notuna bakılabilir. Basitleştirirsek, kişi başına GSYH artışını şu üç oranın artışının toplamı olarak ifade edebiliriz: Çalışabilir nüfusun toplam nüfusa oranı, istihdamın çalışabilir nüfusa oranı (istihdam oranı), GSYH’nin çalışan sayısına oranı ya da çalışan başına gelir. Çalışabilir nüfus oranı potansiyel istihdamı, istihdam oranı hane başına ortalama çalışan sayısını, çalışan başına gelir de emek verimliliğini ifade ediyor. Çalışabilir nüfus oranı artışının kişi başına gelir artışına düzenli ama çok marjinnal katkı yaptığını belirtip diğer iki faktöre odaklanalım.
2005’ten 2013’e kişi başına gelir artışı(*) bu açıdan incelendiğinde üç farklı dönem ortaya çıkıyor. Kriz öncesinde kişi başına gelir artışı tümüyle emek verimliliği artışından kaynaklanmış. İstihdam oranı artışı hemen hemen yok. Bunun nedeni tarım istihdamının bu dönemde hızla azalması. Bu sayede istihdamın ortalama verimliliği artıyor. Ama aynı zamanda tarım dışı sektörlerde emek verimliliği de artıyor. Sonuçta kişi başına gelir hızla artıyor. Kriz dönemi konumuz açısından anlamlı olmadığından geçiyorum. Kriz ertesinde 2011 yılının ikinci yarısında bilindiği gibi çok yüksek büyüme, dolayısıyla çok yüksek kişi başına gelir artışı söz konusu. Bu artışa istihdam oranı artışı ile emek verimliliği artışı hemen hemen eşit katkı yapıyorlar. Ancak son iki yılda emek verimliliği artışı duruyor hatta son çeyreklerde negatife dönüyor. Yine bu dönemde büyük ölçüde düşen büyümeyi salt istihdam oranındaki artış taşıyor. Sonuç, düşük büyümeye kıyasla fazlasıyla yüksek istihdam artışı, buna karşılık kişi başına gelir artışında durağanlaşma. Bu manzara tipik bir orta gelir tuzağı manzarısıdır.
* Çeyreklik istihdam serisi 2005’ten başladığından ne yazık ki analiz 2003’ten başlatılamıyor
Türkiye ekonomik kalkınmanın ikinci aşamasına geçmiş durumda. Son on yılda kişi başına gelir hızla arttı. Kabaca 3000 dolardan 11.000 dolara geldik. Bu hızlı artışın ardında ortalama yüzde 6 civarındaki büyüme önemli rol oynadı. Ancak Türk Lirası’ndaki hızlı değerlenmenin de önemli payı var. Ak Parti hükümeti bu performansa güvenerek 2023 yılında kişi başına gelirin 25.000 dolara çıkacağını iddia ediyor. Pek çok iktisatçı gibi bu son derece iddialı hedefi yakalamanın olanaksız olduğu görüşündeyim. Aslında sorulması gereken soru şu: 25.000 dolar bir yana, dolar bazında kişi başına gelir önümüzdeki on yılda 20.000 doları yakalar mı? Şöyle de sorabiliriz: Önümüzdeki on yılda Türkiye orta gelir aşamasından çıkmayı başarabilir mi?
Büyümede üç farklı dönem
Betam’ın 28 Ağustos’ta yayımladığı ‘Türkiye Orta Gelir Tuzağının Eşiğinde’ başlıklı araştırmanın bulguları mevcut gidişat itibariyle bunu başaramayacağımızı söylüyor. Araştırma son sekiz yılın kişi başına gelir artışının basit bir ayrıştırmasını yapıyor. Teknik ayrıntılar için araştırma notuna bakılabilir. Basitleştirirsek, kişi başına GSYH artışını şu üç oranın artışının toplamı olarak ifade edebiliriz: Çalışabilir nüfusun toplam nüfusa oranı, istihdamın çalışabilir nüfusa oranı (istihdam oranı), GSYH’nin çalışan sayısına oranı ya da çalışan başına gelir. Çalışabilir nüfus oranı potansiyel istihdamı, istihdam oranı hane başına ortalama çalışan sayısını, çalışan başına gelir de emek verimliliğini ifade ediyor. Çalışabilir nüfus oranı artışının kişi başına gelir artışına düzenli ama çok marjinnal katkı yaptığını belirtip diğer iki faktöre odaklanalım.
2005’ten 2013’e kişi başına gelir artışı(*) bu açıdan incelendiğinde üç farklı dönem ortaya çıkıyor. Kriz öncesinde kişi başına gelir artışı tümüyle emek verimliliği artışından kaynaklanmış. İstihdam oranı artışı hemen hemen yok. Bunun nedeni tarım istihdamının bu dönemde hızla azalması. Bu sayede istihdamın ortalama verimliliği artıyor. Ama aynı zamanda tarım dışı sektörlerde emek verimliliği de artıyor. Sonuçta kişi başına gelir hızla artıyor. Kriz dönemi konumuz açısından anlamlı olmadığından geçiyorum. Kriz ertesinde 2011 yılının ikinci yarısında bilindiği gibi çok yüksek büyüme, dolayısıyla çok yüksek kişi başına gelir artışı söz konusu. Bu artışa istihdam oranı artışı ile emek verimliliği artışı hemen hemen eşit katkı yapıyorlar. Ancak son iki yılda emek verimliliği artışı duruyor hatta son çeyreklerde negatife dönüyor. Yine bu dönemde büyük ölçüde düşen büyümeyi salt istihdam oranındaki artış taşıyor. Sonuç, düşük büyümeye kıyasla fazlasıyla yüksek istihdam artışı, buna karşılık kişi başına gelir artışında durağanlaşma. Bu manzara tipik bir orta gelir tuzağı manzarısıdır.
* Çeyreklik istihdam serisi 2005’ten başladığından ne yazık ki analiz 2003’ten başlatılamıyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder