1 Kasım 2013 Cuma

Daha çok çocuk, daha çok çalışan kadın

Hem çalışırım hem bakarım
AK Parti hükümeti birbiriyle çelişen iki hedefi eşzamanlı gerçekleştirmek için kolları sıvamış durumda. Bir yandan düşmekte olan doğum oranını tersine çevirmek istiyor, diğer yandan çalışan kadın sayısının daha hızlı artmasını istiyor. Bu amaçla Aile ve Sosyal Politikalar ile Kalkınma bakanlıkları bir süredir bir teşvik paketi hazırlığı içindeler. Geçen hafta ilgili bakanlar Fatma Şahin ile Cevdet Yılmaz basına bir çalışma yemeği verdiler. Oldukça öğretici ve tartışmalı bir yemek oldu.

Daha önce de yazdım. ‘Daha çok çocuk’ ne kadar gerçekçi bir hedeftir tartışabiliriz ancak önemli bir stratejik sorunu gündeme getirdiğini inkâr edemeyiz. Türkiye nüfusu hızla düşmekte olan doğum oranı nedeniyle yaşlanıyor. Geçen yıl oran ‘nüfus yenileme oranı’ olarak bilinen 2,1’in (doğurganlık çağındaki kadın başına doğum oranı) biraz altına indi. TÜİK’in nüfus projeksiyonlarına göre bu oran 2030’ların sonuna doğru yüzde 1,65’e kadar gerileyecek. Bu gelişmeye bağlı olarak halen toplam nüfus içinde yüzde 8 olan 65+ nüfus aynı dönemde yüzde 16 civarına yükselecek. Yine aynı dönemde çalışabilir nüfusun payı tepe noktasına ulaşacak ve azalmaya başlayacak. Dolayısıyla halen yavaş bir tempoyla artmakta olan çalışan başına düşen yaşlı kişi sayısı hızla artmaya başlayacak.

Manevra alanı mevcut
Bu yaşlanma sorunu elbette Türkiye’ye özgü değil. Bununla birlikte Kalkınma Bakanı Sayın Yılmaz’ın vurguladığı gibi Türkiye bu sorunu daha ağır yaşayabilir çünkü yeterince zenginleşmeden yaşlanan nüfusun olumsuz ekonomik sonuçları ile yüz yüze gelecek. Hükümet bu sorunu doğurganlık oranını 2,1’de tutarak karşılamak istiyor. Yemekte yapılan sunumda, Avrupa’da bu konuda başarılı ülke örnekleri anlatıldı. Doğum yapan kadına yönelik daha fazla doğum izni, esnek çalışma gibi teşviklerle Türkiye de başarılı olabilir mi? Sunumda altı çizildiği gibi, bir manevra alanı var gibi duruyor. İdeal çocuk sayısı ile mevcut çocuk sayısı arasında eğitimli kadınlarda belirgin bir fark var. Yüksek eğitimde bu fark 2’ye 1: İdeal çocuk sayısı ortalama 2 olarak belirtilirken mevcutta ortalama bir çocuk var. Teşvikler bir miktar etkili olabilir. Ancak başarılı ülke örneklerinden de görüldüğü gibi doğum oranlarında elde edilen artışlar oldukça sınırlı.

Çalışmaya teşvik
Bakanların da kabul ettiği gibi daha çok çocuk konusunda bir miktar başarılı olunsa da ancak yaşlanma yavaşlatılabilir. Kişi başı gelir artışı açısından kazanılacak zaman küçümsenmemeli ama nihai çözüm nüfus politikalarında değil. Türkiye’nin Avrupa’dan farklı olarak elinde önemli bir fırsat var. Kadın işgücüne katılım oranı artıyor olsa da halen yüzde 30 gibi çok düşük düzeyde. Çalışan kadına olumlu bakmayan geleneksel zihniyetle mücadele, akılcı teşvikler ve kadını çalışmaktan caydıran mevcut düzenlemelerin iptali ile kadın katılım oranı 2030’lara kadar yüzde 55 olan İtalya düzeyine yaklaştırılabilir. Bu yolla istihdam artışı hızlandırılabilir, diğer koşulları da yerine getirmek şartıyla kişi başına gelir daha hızlı arttırılabilir. Hükümet bunun bilincinde. Teşvik paketinde çalışan kadın sayısını daha hızla arttırmak için de politikalar öngörülüyor. Ancak daha çok çalışan kadın demek, daha az çocuk demek. Sonuç olarak bazı kesimlerde doğurganlık oranında artış olurken bazı kesimlerde de düşüş olacaktır. Son tahlilde doğurganlık oranında düşüşü en iyi ihtimalle yavaşlatabilirsiniz.

Daha çok çocuk için teşviklere karşı değilim. Çalışan kadına yönelik teşvikleri de çok destekliyorum. Ancak yaşlanan nüfus sorunu için başka önlemler de düşünülmeli. Örneğin, tartışmada Eser Karakaş’ın hatırlattığı gibi dışarıdan vasıflı emek ithal etmek gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder