Genç okurlar hatırlarlar mı bilemiyorum.
1990’ların başında sıcak ekonomi tartışmalarından biri emeklilik yaşıydı. O
sıralar sendikalar ‘mezarda emeklilik’ sloganı ile bastırıyorlardı. Süleyman Demirel’in
liderliğini yaptığı dönemin hükümeti DYP-SHP koalisyonu da ‘gençlere yer açma’
gerekçesiyle sendikalara uydu ve zaten oldukça düşük olan ortalama emeklilik
yaşını daha da düşüren düzenlemeler yaptı. Bu popülist düzenlemeler elbette
sürdürülebilir değildi. Nitekim, 1999’da Türkiye ekonomisinin devasa kamu
açığının ve raydan çıkan enflasyonun altında ezildiği bir sırada IMF ile
imzalanan kredi anlaşmasının önkoşulu olarak DSP-MHP-ANAP hükümeti emeklilik
reformu yapmak zorunda kaldı.
Ama olan olmuş, Türkiye genç emekliler ülkesi haline gelmişti. Bilindiği gibi kazanılmış haklar geri alınmaz. Dolayısıyla genç emekliliğe hak kazananlar genç yaşta emekli olmaya devam ettiler ve ediyorlar. Ancak Demirel’in ‘gençlere yer açma’ projesi fos çıkmış görünüyor çünkü hatırı sayılır miktarda emekli halen çalışıyor. Betam TÜİK’in 2006’dan itibaren yayımladığı Gelir ve Yaşam Koşulları anketi verilerini kullanarak emekliliğin fotoğrafını çeken iki araştırma notu açıkladı (“Artık daha geç emekli oluyoruz” ve “Her üç emekliden biri çalışıyor”). Durum kuşaklar arası adalet açısından hiç iç açıcı değil.
Emekli yükü artıyor
2010 yılında 45-54 yaş nüfusunda yaklaşık her dört kişiden biri emekli maaşı alıyordu. 1999’da yapılan reform, etkisini yeni yeni göstermeye başladı. 2006’da aynı yaş grubunda emekli oranı yüzde 24,9’dan 2010’da ancak 0,2 puan gerileyerek yüzde 24,7’ye düştü. Genç emeklilerin (55 yaş altı) çağ nüfusa oranı tedrici ölçüde azalmaya devam edecek ama buna karşılık emeklilerin sayısı ve toplumsal yükü hızla artacak. 2006’da 5,8 milyon olan emekli sayısının toplam istihdama oranı yüzde 28,3’tü. 2010’da emekli sayısı 7,1 milyona, istihdama oranı da yüzde 31,6’ya çıktı. Bu artışın istihdamda yüksek artışların gerçekleştiği bir dönemde meydana geldiğini kaydetmek isterim.
Bu arada ‘mezarda emekliliğe’ karşı çıkanlara müjdem var. Hemen hemen her üç emekliden biri halen çalışıyor. Bu oran 55 yaş altında ikiye bire yükseliyor. 2010’da GYK anketine göre toplam 5,5 milyon emekli erkekten 1,9 milyonu çalışıyordu. 1,7 milyon emekli kadından ise sadece 128 bini. Kadın emekli sayısının düşüklüğünün nedeni, geçmişte az sayıda kadının kayıtlı işlerde çalışmış olmasından kaynaklanıyor. Görülüyor ki kadınlar emekli olduktan sonra evde oturmayı tercih ediyorlar. Bu arada 40-54 yaş arasında yarım milyon emekli kadın bulunduğunu not edeyim. Ayrıca kadınlarda genç emekliliğin, Türkiye’nin çok düşük olan kadın işgücüne katılım oranında (yüzde 30) pay sahibi olduğunu da belirteyim.
Reformdan daha fazlası
Emekli maaşları son tahlilde çalışanların ödediği vergilerle ödeniyor. Hiçbir şey yapılmazsa bizim çocukların kuşağı ağır bir yükle karşı karşıya kalacak çünkü günümüzde her üç çalışana bir emekli düşerken 2030’larda aşağı yukarı her iki çalışana bir emekli düşecek. Ne yapılabilir? Avrupa emeklilik yaşını 65’ten 67’ye çıkarıyor. Bizde de emekli yaşı arttırılmak, emeklilik koşulları da sıkılaştırılmak zorunda. Ancak kazanılmış haklara dokunulamayacağından esaslı bir reform bugün yapılsa meyveleri ancak 2040’larda toplanır. Geriye kadın istihdamını daha hızla arttırmak, bir de daha çok emekliyi kayıtlı işlerde çalıştırmak kalıyor. Çalışan emeklilerin sadece beşte biri kayıtlı işlerde çalışıyor. Dolayısıyla az da olsa vergi ve prim ödüyorlar. Bu sayının artması şart. Ama nasıl? Doğrusu bilmiyorum. Kafa yormak lazım.
Ama olan olmuş, Türkiye genç emekliler ülkesi haline gelmişti. Bilindiği gibi kazanılmış haklar geri alınmaz. Dolayısıyla genç emekliliğe hak kazananlar genç yaşta emekli olmaya devam ettiler ve ediyorlar. Ancak Demirel’in ‘gençlere yer açma’ projesi fos çıkmış görünüyor çünkü hatırı sayılır miktarda emekli halen çalışıyor. Betam TÜİK’in 2006’dan itibaren yayımladığı Gelir ve Yaşam Koşulları anketi verilerini kullanarak emekliliğin fotoğrafını çeken iki araştırma notu açıkladı (“Artık daha geç emekli oluyoruz” ve “Her üç emekliden biri çalışıyor”). Durum kuşaklar arası adalet açısından hiç iç açıcı değil.
Emekli yükü artıyor
Genç emekliliği babası Süleyman Demirel |
2010 yılında 45-54 yaş nüfusunda yaklaşık her dört kişiden biri emekli maaşı alıyordu. 1999’da yapılan reform, etkisini yeni yeni göstermeye başladı. 2006’da aynı yaş grubunda emekli oranı yüzde 24,9’dan 2010’da ancak 0,2 puan gerileyerek yüzde 24,7’ye düştü. Genç emeklilerin (55 yaş altı) çağ nüfusa oranı tedrici ölçüde azalmaya devam edecek ama buna karşılık emeklilerin sayısı ve toplumsal yükü hızla artacak. 2006’da 5,8 milyon olan emekli sayısının toplam istihdama oranı yüzde 28,3’tü. 2010’da emekli sayısı 7,1 milyona, istihdama oranı da yüzde 31,6’ya çıktı. Bu artışın istihdamda yüksek artışların gerçekleştiği bir dönemde meydana geldiğini kaydetmek isterim.
Bu arada ‘mezarda emekliliğe’ karşı çıkanlara müjdem var. Hemen hemen her üç emekliden biri halen çalışıyor. Bu oran 55 yaş altında ikiye bire yükseliyor. 2010’da GYK anketine göre toplam 5,5 milyon emekli erkekten 1,9 milyonu çalışıyordu. 1,7 milyon emekli kadından ise sadece 128 bini. Kadın emekli sayısının düşüklüğünün nedeni, geçmişte az sayıda kadının kayıtlı işlerde çalışmış olmasından kaynaklanıyor. Görülüyor ki kadınlar emekli olduktan sonra evde oturmayı tercih ediyorlar. Bu arada 40-54 yaş arasında yarım milyon emekli kadın bulunduğunu not edeyim. Ayrıca kadınlarda genç emekliliğin, Türkiye’nin çok düşük olan kadın işgücüne katılım oranında (yüzde 30) pay sahibi olduğunu da belirteyim.
Reformdan daha fazlası
Emekli maaşları son tahlilde çalışanların ödediği vergilerle ödeniyor. Hiçbir şey yapılmazsa bizim çocukların kuşağı ağır bir yükle karşı karşıya kalacak çünkü günümüzde her üç çalışana bir emekli düşerken 2030’larda aşağı yukarı her iki çalışana bir emekli düşecek. Ne yapılabilir? Avrupa emeklilik yaşını 65’ten 67’ye çıkarıyor. Bizde de emekli yaşı arttırılmak, emeklilik koşulları da sıkılaştırılmak zorunda. Ancak kazanılmış haklara dokunulamayacağından esaslı bir reform bugün yapılsa meyveleri ancak 2040’larda toplanır. Geriye kadın istihdamını daha hızla arttırmak, bir de daha çok emekliyi kayıtlı işlerde çalıştırmak kalıyor. Çalışan emeklilerin sadece beşte biri kayıtlı işlerde çalışıyor. Dolayısıyla az da olsa vergi ve prim ödüyorlar. Bu sayının artması şart. Ama nasıl? Doğrusu bilmiyorum. Kafa yormak lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder