Nihayet cumhurbaşkanı seçiminin adayları kesinleşti.
Sürpriz yok. Gerek bu köşede gerek katıldığım televizyon programlarında
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun üç koşula bağlı olarak kazanabileceğini savunageldim;
1) 10 Ağustos’ta CHP seçmeninin fazla fire vermeden sandığa gitmesi, 2)
İhsanoğlu’nun Başbakan’ın ekonomi anlayışından ve dış politikasından tedirgin
olan bağımsız AKP seçmeninin bir bölümünden oy alması, 3) İkinci turda HDP
seçmeninin az da olsa bir bölümünden destek görmesi.
CHP’nin
ulusalcı kesimi İhsanoğlu’nun adaylığına imza vermeyerek tavrını netleştirdi.
Belli ki açıktan olmasa bile alttan alta İhsanoğlu’na oy verilmemesi için
çalışacaklar. İhsanoğlu ne radar az oy alırsa, dolayısyla Erdoğan ne kadar çok
oy alırsa, muhtemel bir olağanüstü kurultayda Kılıçdaroğlu’nu devirme
şanslarının o kadar yüksek olacağını düşünüyorlar. Bu elbette dar görüşlü
siyasetten başka bir şey değil ama CHP’de işler ne yazık ki böyle yürüyor. Buna
karşılık, CHP’nin sol kesim seçmeninin önemli bir bölümü ilk turda HDP’nin
adayı Selahattin Demirtaş’a oy verebilir. Şimdilik CHP seçmeninin ne kadarının
seçimi boykot edeceğini ne kadarının HDP adayına yöneleceğini kestirmek zor. CHP’li
dostlarım İhsanoğlu Erdoğan’ın seçilmesinin Türkiye’yi hangi badirelere
sürükleyeceğini iyi anlatabilirse, firenin minimize olacağını söylüyorlar.
Umarım haklı çıkarlar.
Öte
yandan İhsanoğlu’nun AKP’nin tedirgin seçmenlerinden ne ölçüde oy alabileceğine
dair herhangi bir anket sonucu ya da emare göremiyorum. Seçim kampanyası belli
bir kıvama geldikten sonra yapılacak güvenilir seçim araştırmalarını beklemek
gerekiyor. Buna karşılık 30 Martta MHP’ye oy veren 2 milyon kadar eski AKP’li
seçmenin bir bölümünün Erdoğan’a oy
vermesi olası. Ne kadarının oy verebileceğini de kestirmek zor.
Diyarbakır’dan
bakınca
Geçen
hafta sonu dostum Şahin Alpay ile Diyarbakır’daydık. Hemen hemen tüm görüşten
siyasal parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile görüşmeler yaptık.
Kürdistan coğrafyasının siyasal, toplumsal ve kültürel açıdan ne kadar karmaşık ve çoğulcu bir gerçekliğe
sahip olduğunu görmek hem şaşırtıcı hem de sevindiriciydi. Diyarbakır
izlenimlerimi ve yorumlarımı gelecek yazılarda paylaşmak istiyorum.
Cumhurbaşkanlığı
seçimine gelince...Hangi görüşten olursa olsun Kürt seçmenler İhsanoğlu’na
sıcak bakmıyor. Halepçe katliamı konusunda, genel olarak Kürt sorunu konusunda
tek söz etmemiş olmasını kınıyorlar. İhsanoğlu’nu Türk devletinin seçkin bir
temsilcisi olarak algılıyorlar ve daha ziyade MHP’nin adayı gibi görüyorlar.
Kaldı ki CHP’nin İhsanoğlu’na verdiği destek de Kürtleri ikna etmekten hayli
uzak. Kılıçdaroğlu’nun kısa süre önce gerçekleştirdiği Diyarbakır toplantısı
düş kırıklığı yaratmış. Özellikle anadilde eğitim talebine Kılıçdaroğlu’nun bu
konuyu pedagoglarla görüşmek lazım şeklindeki tepkisine çok içerlemişler.
Bölgede iyice yaygın hale gelen ifadeyle Kuzey Kürdistanda anadilde eğitim
hakkı, AKP’liler dahil çok geniş bir taban tarafından çözümün “olmazsa olmaz”
koşulu olarak görülüyor
Dahası, Türkiye genelinde
AKP’li Kürt seçmenlere ilk turda Selahattin Demirtaş’a oy vermeleri çağrıları
yapıldığını öğrendim. Selahattin Demirtaş’ın HDP’nin yüzde 6,5 çekirdek oyundan
daha fazla oy alacağı anlaşılıyor. İkinci turda ise HDP ya boykot çağrısı
yapacak ya da kseçmeni serbest bırakacak. Bu iki seçenekten hangisini tercih
edeceği Erdoğan’ın Kürt hareketinin temel taleplerine ne karşılık vereceğine
bağlı.
Yazımın başında belirtiğim
üç koşul itibariyle ve eksik bilgiler ışığında şimdilik söylenebilecek olan
Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olma ihtimalinin çok yüksek olduğu. Eğer CHP fazla
fire verirse seçim birinci turda da bitebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder