Ekmeleddin İhsanoğlu |
Geçen haftaki yazımı “belirttiğim üç koşul itibariyle ve
eksik bilgiler ışığında şimdilik Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olma ihtimalinin çok
yüksek olduğunu” söyleyerek noktalamıştım. Oysa, son bir hafta içinde yaptığım gözlemler
umut verici gelişmeler olduğunu gösteriyor. Geçen hafta fazla kötümser bir ruh
hali içinde olduğumu fark ediyorum.
Ekmeleddin İhsanoğlu seçim
kampanyasını doğru strateji üzerine bina etmeye başladı. Seçmen esas olarak
sistem tercihi yapacak: Türkiye, demokrasi, güçler arası denge ve yönetim
etkinliği açısından en iyi hangi sistem ile yönetilir? Parlamenter sistem ile
mi, yoksa başkanlık / yarı başkanlık sistemi ile mi? Seçim kampanyası sıradan
seçmenin anlayabileceği şekilde bu sorunun oluşturduğu zemine oturtulabilirse,
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun şansı artacaktır.
AKP seçmenine mesaj
Aydın’da vatandaşlarla
yaptığı sohbette İhsanoğlu’nun dile getirdiği görüşler bu stratejinin iyi bir
örneği. “Başbakan’ın görevlerini de uygulayacağım derseniz kriz yaşanır...Rolleri
değiştirmek veya birleştirmek olamaz, bu çok tehlikeli bir yolucluk olur”
dedikten sonra şu kritik saptamayı yapıyor İhsanoğlu: “Siz istediğiniz partiye
oy veriniz, bu sizin hakkınız...parti tercihinizi bir yana bırakacaksınız, onu
gelecek yıl kullanırsınız. Bu benim devletimin başkanı olsun diyeceksiniz.”
Ortak aday tartışması
başlayalı beri ısrarla Başbakan’ın “fiili başkanlık” zorlaması Türkiye’yi
siyasal ve ekonomik istkrarsızlığa sürükleyecek yolun başlangıcı olacaktır
tezini savundum. Bunu istemiyorsak, diğer ifade ile Recep tayyip Erdoğan’ın
cumhurbaşkanı olmasını istemiyor otoriterleşmeye dur diyecek bir cumhurbaşkanı
istiyorsak ortak adayın şart olduğunu, ama bunun yetmeyeceğini, ortak adayın
seçimi kazanabilmesi için bağımsız AKP seçmeninden de oy almasının şart
olduğunu belirttim. Bunun için Erdoğan’ın karşısına çıkacak adayın,
cumhurbaşkanı seçiminin bir genel seçim olmadığını, bu seçimle iktidarın
değişmeyeceğini, parlamento çoğunluğunun tayin ettiği hükümete saygılı
olacağını, buna karşılık cumhurbaşkanının anayasanın kendisine verdiği yetkiler
çerçevesinde demokrasinin, özgürlüklerin ve kuvvetler ayrılığının bekçisi
olacağını ısrarla vurglumasanın gerektiğini her fırsatta ifade ettim.
İhsanoğlu bu kritik noktayı
iyi kavramış görünüyor. İhsanoğlu’nun yukarıda alıntıladığım görüşleri doğru
zemine oturuyor. AKP’nin bağımsız seçmenlerine yönelik bu mesajı bıkmadan
usanmadan tekrarlaması gerekiyor.
CHP tabanında tepki sönüyor
Ancak İhsanoğlu’nun seçimi
kazanması için bu yaklaşım yeterli olmayabilir. İkinci bir koşul CHP seçmeninin
büyük çoğunluğunun kendisini desteklemesi gerekiyor. Bu konuda da İhsanoğlu’nun
giderek daha ikna edici olduğunu görüyorum. Gerek yakın çevremde gerek günlük
yaşamda karşılaştığım sıradan CHP’li seçmen kararlılıkla İhsanoğlu’nu
destekliyor. Bu gözlemelerin elbette istatistiki bir değeri yok. Bununla
birlikte CHP tabanında İhsanoğlu’nun ortak aday olarak açıklandığı ilk
günlerdeki olmusuz havanın dağılmakta olduğu aşikar. Eğer İhsanoğlu AKP
seçmeninden belli ölçüde destek görür,CHP seçmeni de sandığa giderse seçimin
ikinci tura kalacağı kesin gibi gözüküyor.
HDP’nin anahtar rolü
Bu durumda seçimin anahtarını
birinci turda HDP adayı Selahattin Demirtaş’a oy verecek seçmenler oluşturacak.
Diyarbakır’da yaptığım temaslar, HDP’nin ikinci turda sandığı boykot etme
çağrısı yapmasının ya da seçmenlerini serbest bırkamasının çok yüksek olasılık
olduğunu göstermişti. Boykot seçeneği tercih edilirse, ki bunu engellemek için
AKP asgari ölçülerde de olsa müzakerelerin içini doldurma telaşı içinde,
İhsanoğlu’nun birinci turda ipi önde göğüslemesi gerekiyor. Bu başarılabilirse
HDP boykotu İhsanoğlu’nu Köşk’e çıkartır.
Buna karşılık HDP seçmenini serbet bırakırsa,
ki bu seçenek HDP-BDP-PKK açısından barış sürecinin yolunda ilerlediğinin
kabulü anlamına gelir, Erdoğan’ın seçimi kazanma ihtimali çok büyük ölçüde
artar. HDP-BDP-PKK cenahı zor bir seçimle karşıkarşıya: Tek adam rejimine doğru
ilerleyen Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasını gerçekten istiyorlar mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder