Şu sıralar piyasaların en
gözde tartışması Para Poltikası Kurulu’nun (PPK) yarın yapacağı toplantıda faiz
indirimine gidip gitmeyeceği, giderse de kaç puan indireceği. Pazartesi akşamı
Bloomberg Tv’de Barış Esen’in programına davetliydim. Doğal olarak program faiz
tartışmasıyla başladı. Programa katılan Denizbank’ın araştırmacısı Özlem
Derici’den piyasaların PPK’nın yüzde 8,75 olan politika faizini 50 baz puan
indirmesini beklediğini öğrendim. Barış Esen bana yöneldiğinde genç
meslektaşımız Emre Deliveli’nin Hürriyet Daily News’taki son yazısında
aktardığı bir anektod ile faiz topuna giriş yaptım.
Emre 2000’lerin ortasında
bir finans kuruluşunun araştırmacısı olarak işe başladığında müdürü kendisine
“akademik iktisatçı” ile “piyasa iktisatçısı” arasındaki farkı sormuş. Çaylak
Emre duraksamış. Müdür farkı gayet yalın bir şekilde açıklamış: Akademik
iktisatçı Merkez Bankası’nın ne yapması gerektiğine kafa yorar. Oysa bu bizim
müşterilerimizi hiç ilgilendirmez. Onlar merkez Bankası’nın ne yapacağı ile
ilgilidirler. Piyasa iktisatçısı da Merkez Bankası’nın ne yapacağı sorusuna
yanıt ararar.
Faiz indirimi hata olur
Akademik iktisatçı olarak
kendimi bu şekilde güven altına aldıktan sonra Merkez Bankası’nın bu kez faiz
indirimine gitmemesi gerektiğini savundum. Bunu söylerken geçtiğimiz dönemde
faiz indirimlerini savunduğumu, dolayısıyla faiz tartışmasında şahin kanatta
yer almadığımı hatırlatmayı da ihmal etmedim. Piyasaların iyimserliği gösterge
faizin (iki yıllık tahvilin faizi) politika faizinin yaklaşık 50 baz puan
altında olmasına bağlanıyor. Bir de sanayi istihdamının son dönemde yüzde 1
düşmüş olması ileri sürülüyor. Olabilir. Ama Merkez Bankası’nın işi bu kadar
basit olamaz. Son dönemde enflasyonda düşüş beklendiği kadar güçlü olmadı.
Enflasyon beklentisinde de hafif artışlar görüldü. Dahası PPK geçen ayki 75 baz
puanlık indirimden sonra iç talebin ılımlı seyrettiğini, enflasyonda düşüş
belirginleşinceye kadar sıkı duruşun devam edeceğini belirtmişti.
Geçen Cuma Betam’ın
yayınladığı son Ekonomik Görünüm notunda büyümenin ihracattaki yavaşlama ve
yatırımlardaki durgunluk nedniyle büyümenin ikinci çeyrekte bir miktar
zayıfladığı tahmin ediliyor. Ama dengeli büyüme devam ediyor ve cari açık
düşüyor. Dahası kredi faizleri de politika faizindeki indirimlere paralel
olarak 200 baz puan kadar düştü. Bu düşüşün talebe yansıması için zamana
ihtiyaç var. Bunu görmeden PPK’nın yeni bir indirime gitmesi doğru olmaz.
Peki herşeye rağmen bir kez
daha politika faizini indirir mi? Bunu yapabilir ama ben şahsen bu adımı
siyasal baskı altında alınmış bir karar olarak yorumlarım. Bundan kaçınmak için
PPK faiz korudorunu (yüzde 12 ile 8 arası) aşağıya çekebilir ve bunu bahane ederek
belki politika faizini de 25 baz puan indirebilir. Bu ara çözüm makul
görülebilir. Bakalım ne yapacaklar?
Abdullah Gül opsiyonu
Programda piyasaların orta
vadede (piyasaların orta vadesi bir kaç ay oluyor) çok daha iyimser bir
senaryoyu satın almakta olduğunu da öğrendim. Piyasalar Tayyip Erdoğan’ın
birinci turda iyi bir oyla seçilmesini ardın da Abdullah Gül’ün AKP’nin başına
geçmesini ve Babacan’ın ekonomi ekibi ile yola devam edilmesini bekliyormuş. Bu
beklentide ciddi bir tutarsızlık gördüğümü söyledim. Eğer Erdoğan birinci turda
nispeten yüksek bir oyla seçilirse yeni hükümette Babacan ekibine yer
vermeyeceğini ve kendi ekonomik görüşleri ile uyumlu bir ekibin ekonominin başına
geçeceğini düşünüyorum.
Benim iyimser senaryom
farklı. Erdoğan’a destek birinci turda düşük kalırsa, AKP içindeki huzursuzluk
artarken genel seçim endişesi tavan yapacaktır. Bu koşullarda AKP
milletvekilleri genel seçimlere güçlü bir lider ile gitmek isterler. Abdullah
Gül opsiyonu ancak bu koşullarda gündeme gelir. Erdoğan ikinci turda
cumhurbaşkanı seçilirse hangi opsiyonu tercih eder bilemem. Yayın sırasında
Gül’ü TOBB’da yaptığı konuşmada canlı olarak izledik. Ekonomi konusunda gayet
mantıklı konuştu ve büyük alkış aldı. Bir kenara not edelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder