Son birkaç yıldır akademik çalışmalarımda gelir eşitsizliği ve yoksulluğa
dönüş yaptım.
Şu
sıralarda makaleler hariç Thamos Picektty’nin satış rekorları kıran “21.
Yüzyılda Kapital” kitabını okuyorum. Gelir eşitsizliği konusunda yazacak
çizecek çok şey var. Bugün gündemdeki boşluktan yararlanıp Türkiye’de gelir
eşitsizliğinin yüksek olmasını önemli ölçüde açıklayan bir unsuru sizlerle
paylaşmak istedim.
Yıllar
önce TÜSİAD’a yaptığımız gelir eşitsizliği raporu üzerine çalışırken önemli bir
eksiklikle karşılaşmıştık. Pek çok ülkede “piyasa gelir dağılımı” ölçümleri
mevcut iken bizde ne yazık ki yoktu. Bu eksikliğin nedeni gelir vergisinin
önemli ölçüde kaynaktan kesilmesi, ücretli olmayan kesimde fazla yaygın
olmaması ve vergi kaçırmanın adeta milli spor olmasından kaynaklanıyordu. Bu
önemli bir eksiklikti çünkü bizdeki gelir eşitsizliği yüksekliğinin piyasadan
mı kaynaklandığı, yoksa devletin yeterince yeniden gelir dağılımı yapmamasından
mı -ya da yapamamasından mı- kaynaklandığı bilinemiyordu.
Geçenlerde
IMF’nin Finance and Development dergisinde rastladığım bu konudaki bir grafik
dikkatimi çekti. (“Measure to Measure” J.D.Ostry, A.G.Berg) ‘Bir gün
kullanırım’ diye bir kenara koydum. Grafikte 25 ülkenin piyasa Ginisi ile nihai
gelir dağılımı Ginisi bir arada gösteriliyor. Gini 0 ile 1 arasında değer
alıyor. Ne kadar yüksek olursa gelir eşitsizliği de o kadar yüksek oluyor.
Piyasa eşitsizliği ise devlet araya girmeden önce, diğer ifadeyle vergi öncesi
gelir eşitsizliğini gösteriyor. Grafikte yatay eksende piyasa Ginileri, dikey
eksende nihai Giniler yer alıyor. Beklendiği gibi tüm ülkeler diyagonalin alt
tarafında kalıyor. Ancak Peru, Brezilya, Kolombiya gibi Latin Amerika ülkeleri
diyagonale çok yakın. Bu ülkelerde piyasa eşitsizliği ile nihai eşitsizlik
arasında büyük fark yok.
Buna
karşılık Rusya dahil Avrupa ülkelerinde bu fark daha büyük. Bu ülkelerin büyük
çoğunluğunun piyasa Ginisi 0,40 ile 0,50 arasında. Örneğin Rusya, İtalya,
Almanya’da piyasa Ginisi 0,45’in üzerinde. Nihai Gini ise Rusya’da 0,38
civarındayken, Almanya’da 0,26 civarında. İsveç, Danimarka gibi ülkelerde ise
piyasa eşitsizliği biraz daha düşük ama nihai eşitsizlik de çok düşük;
0,22-0,23 kadar. Demek ki kimi ülkede devletin araya girerek yüksek gelirleri
törpülemesi, ardından elde ettiği gelirin önemli bir bölümünü düşük gelirlilere
aktarması gelir eşitsizliğini düşük tutmada başlıca rolü oynuyor.
Türkiye’ye
gelince... Piyasanın oluşturduğu gelir eşitsizliği Ginisini 0,45 ile 0,50
arasında kestirebiliriz. Daha dar bir alan kestirmek gerekirse 0,47-0,48
diyelim. Nihai Gini ise TÜİK hesaplamalarına göre 2006’da 0,428. Sonra düşmeye
başlıyor. 2013’te 0,40 oluyor. Eşitsizlikte sınırlı bir azalma var. Ama
Avrupa’nın en yüksek Ginileri ile karşılaştırdığımızda aradaki fark büyüyor.
Örneğin Büyük Britanya ve İtalya’da Giniler 0,35 civarında. Oysa piyasa
eşitsizliklerinin Türkiye ile çok yakın olduğunu söyleyebiliriz.
Bu
gözlemler bize Türkiye’de gelir eşitsizliği yüksekliğinin devletin yeniden
dağıtımcı rolünü doğru dürüst oynamamasından kaynaklandığını anlatıyor. Doğrusu
buna şaşırmıyorum. Türkiye’de gelire dayalı bir vergi sistemi hiçbir zaman
olmadı. Bugün bile gelir vergilerinin yaklaşık üçte ikisi dolaylı vergilerden
oluşuyor. Gelir vergisi kaçağı son derece yaygın. Bu nedenle gelir vergisi
reformunu çok önemsiyorum. Gelir eşitsizliğini ancak böyle makul düzeylere
indirebiliriz. Dahası IMF ‘ne kadar eşitlik o kadar büyüme’ demeye başladı.
Lütfen not edelim.
(Zaman, Ocak 2015)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder