Bu hafta açıklanan ekim dönemi işgücü piyasası rakamları aylardır devam
eden işsizlik artışının durduğunu gösterdi.
Mevsim
etkilerinden arındırılmış rakamlara baktığımızda işsizlik oranının yüzde
10,6’da, tarım dışı işsizlik oranının da yüzde 12,7’de kaldığını görüyoruz. Bir
yıl önce bu oran yüzde 11,1 idi. Bir yıl öncesine kıyasla tarım dışı işgücü 1
milyon 692 bin (yüzde 7,7), istihdam da 1 milyon 128 bin (yüzde 5,8) artmış.
Halen 3 milyon işsiz var.
Tarım
hariç sanayi, inşaat ve hizmetlerde eylül ayına kıyasla istihdam artışları söz
konusu. İnşaatta temmuza kadar istihdam düşüyordu ardından artmaya başladı.
Aynı olgu sanayide de ağustostan bu yana söz konusu. İnşaatta durgunluktan,
sanayide ise çok düşük büyümeden söz edilirken istihdamın artmaya devam etmesi
ilginç. Bu artışlar bir canlanmanın öncü göstergeleri olabilirler mi?
İstihdamın ekonomik faaliyeti gecikmeyle takip ettiğini unutmayalım. Bunu Ekim
sonrası rakamlardan anlayacağız.
İşgücü
ve istihdamdaki olağanüstü artışların ekonomik büyümenin yüzde 3 civarında
kaldığı bir ortamda şaşırtıcı olduğunu belirtmeliyim. Özellikle Şubat 2014’ten
beri böyle gidiyor. Bu tarihte TÜİK’in istatistik serilerde yaptığı
değişikliklerin bir etkisi olabilir ama krizden bu yana işgücü ve istihdam
ekonomik büyümenin üzerinde artıyor. Bunun böyle devam etmesi mümkün değil
çünkü emek verimliliği sürekli azalıyor. Halen tartıştığımız “orta gelir
tuzağı” olgusunun en önemli yapısal nedeni emek verimliliğindeki bu azalma. Bu
tuhaf durumun daha uzun süre devam etmeyeceğini düşünüyorum. Ekonomik büyüme
yüzde 4-5’lere yükselmedikçe işsizliğin de artmaya devam edeceği kanaatindeyim.
İşsizlik
konusunda bazı yapısal sorunları ihmal ediyoruz. Bu sorunlardan bir tanesine
bugün kısaca değinmek istiyorum. İşsizlikte cinsiyet farklılığı çok büyük. Bu
özellikle eğitimli bireyler için böyle. İlkokul ve altı düzeyinde işsizlik
oranında cinsiyet farkı çok sınırlı: Yüzde 7 civarında. Ancak lise düzeyine
gelince işsizlik oranı farkı muazzam artarak kadınlarda yüzde 19,1’e çıkarken
erkeklerde yüzde 8,9’da kalıyor. Yüksekokul mezunları arasında da benzer
büyüklükte bir fark var: Bu eğitim düzeyinde kadın işsizlik oranı yüzde 18,1,
erkek oranı yüzde 8,2. Dahası bu fark son iki yılda özellikle yüksekokul
düzeyinde arttı. Bu oranlar 2012’de sırasıyla yüzde 14,7 ve 7,2 idi. Özellikle
eğitimli kadınlarda işsizlik artışı dikkat çekici.
Yüksekokul
düzeyindeki işsizlikte cinsiyet farkı Avrupa ülkelerinde büyük farklılık
gösteriyor. Hatta bazı ülkelerde (Birleşik Krallık, Fransa, Bulgaristan) kadın
işsizlik oranı erkeklerin oranından biraz daha düşük ama çoğu ülkede kadın
işsizlik oranları yüksek. Ancak Yunanistan ve Makedonya hariç hiçbir ülkede
oran farkı bizim kadar yüksek değil. Avrupa İstatistik Enstitüsü Türkiye için
bu farkı 2013’te 7 yüzde puan olarak veriyor. Bizden hemen sonra gelen
İspanya’da fark 3,2 yüzde puana düşüyor ve diğer ülkeler için azalarak devam
ediyor.
Bildiğim
kadarıyla Türkiye’de bu konuda yapılmış araştırma yok. Dışarıda yapılan
araştırmalar bu farklılığı genelde başlıca iki nedene bağlıyorlar. Rezervasyon
ücretinin farklılığı ve kadınlara yönelik ayırımcılık. Kadınlar çalışmaya daha
uzak olduklarından çalışmlk için kabul edecekleri en düşük ücret (rezervasyon
ücreti) nispeten yüksek oluyor. Bir de malumunuz çeşitli ayrıcalıklar nedeniyle
kadın emeği daha pahalı olabiliyor, bu da ayırımcılığı getiriyor. Ancak mesele
bunlardan mı ibaret emin değilim.
Kadın
erkek işsizliği arasında bu kadar büyük farkı mutlaka araştırmak gerekiyor.
(Zaman, Ocak 2015)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder