AKP’nin ardından CHP de seçim beyannamesini açıkladı. Bir sonraki yazının
konusu CHP’nin seçim beyannamesi olacak. AKP’nin beyannamesi ile devam edelim.
Önceki
yazımda bu seçimin en kritik konusu olan başkanlık sistemini ele almıştık.
Ayrıntılardan kaçınan, temel ilkeler itibarıyla da tutarsız, çelişkili bir
tasarımın söz konusu olduğunu hatırlatayım. Ekonomi başkanlık sisteminin aksine
olabildiğince geniş tutulmuş. Bu köşenin sınırları içinde birkaç kritik konuyla
yetinmek zorundayım.
Beyanname
önce “ne yaptık?” sorusunu ardından da “ne yapacağız?” sorusunu yanıtlıyor. “Ne
yaptık?” kısımlarında haklı övünmeler olduğu kadar tartışmalı iddialar da var
ama yer kıtlığından bunları pas geçip “ne yapacağız?” bölümüne gelelim. Temel
sorunlara yönelik öneriler şöyle özetlenebilir: Verginin tabana yayılması,
fiyat istikrarını koruyacak para politikası çerçevesinin korunması, cari açığın
kalıcı çözüme kavuşturulması, yurtiçi tasarrufların ve işgücüne katılımın
artırılması, eğitimin niteliğinin geliştirilmesi.
Bu
amaçlar gerçekleştirildiği takdirde Türkiye ekonomisinin daha yüksek bir
ekonomik büyümeye sıçrama yapacağına kuşku yok. Peki, AKP hangi politika
araçları ile bu hedeflere varmayı öneriyor? Sırayla gidelim. Vergi alanında
temel ilke belli: Vergi ödeyenlerden daha fazla vergi almamak, buna karşılık
vergi tabanını genişletmek. Yani vergi kaçıranların üzerine gidilecek. Bu nasıl
yapılacak? “Vergi mevzuatı sadeleştirilecek ve ilgili tarafların katkılarıyla
düzenlenecek”. Somut hiçbir politika önerisi yok. Yegâne istisna, gayrimenkul
rantlarından kamunun pay alacağı. Doğrusu, seçim arifesinde vergi kaçırılması
konusunda AKP’den daha fazlasını bekleyemezdik.
İkinci
kritik konu enflasyon. Yakın geçmişte yaşanan şiddetli faiz savaşı nedeniyle bu
konuda beyannamenin ne diyeceğini merakla bekliyordum. “Para politikasının
temel amacı olan fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek konusunda kararlılık
devam etmektedir.” deniliyor. Güzel. “Merkez Bankası’nın fiyat istikrarını
sağlamak için uygulayacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisinin
belirlemesi esas olmaya devam edecektir.” diye devam ediliyor. Yani Merkez
Bankası bağımsız politika hakkını koruyacak. Bu da güzel. Anlaşılan
bağımsızlıktan taviz yok. Ama şöyle bir uzlaşma söz konusu. Merkez Bankası
“Fiyat istikrarını sağlama amacıyla çelişmemek kaydıyla, hükümetin büyüme ve
istihdam politikalarını destekleyecektir.” diyor. Merkez Bankası yasasına böyle
bir ifade ekleneceğini tahmin edebiliriz. İktisaden bunun bir anlamı yok ama
yeni faiz kavgalarını kışkırtıcı bir zemin de oluşur.
Maliye
politikasından sürpriz yok. Düşük bütçe açıklarına devam. Eğer vergi gelirleri
artacak olursa bu artışın kamu harcamalarının GSYH içindeki payının artmasına
izin verilmeyeceği de vurgulanıyor. Eğer AKP ille neoliberallikle suçlanacaksa,
bu vurgu iyi bir fırsat teşkil eder. Diğer kritik konu tasarruf. Daha yüksek
büyüme için iç tasarrufların artması şart. Beyannamede iç tasarruf oranının
yüzde 19’a çıkarılacağı vaadi var. Bu 4 yüzde puan gibi çok yüksek artış demek.
Ekonomi programlarından biliyoruz ki zaten yeterince yüksek olan kamu
tasarrufları belki bir puan daha artırılabilir. Kalanı özel tasarruflardan
gelecek. Bu konuda ise dişe dokunur hemen hiçbir politika yok. Ne kadar
olduğunu dahi bilmediğimiz firma tasarrufları için sadece Banka ve Sigorta
Muameleleri vergisinden istisna sağlanacağı söyleniyor. Ne alakası var?
Hanehalkı tasarruflarını artırmak için, özel emeklilik, bilinçlendirilme
kampanyası gibi öneriler var. Açıkçası hiçbiri bir iktisatçının ciddiye alacağı
şeyler değil.
(Zaman, Nisan 2015)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder