Başkanlığın yolu barajdan mı geçiyor? |
Geçen haftaki yazımda “AK Parti seçim
barajını indirmekten neden korkuyor” diye sormuştum. Yanıt bu haftaya kalmıştı.
Bu arada Başbakan, Şırnak ‘Şerafettin Elçi’ Havalimanı’nın açılışında yaptığı
konuşmada yüzde 10 barajını siyasal istikrar gerekçesiyle indirmeyi
düşünmediklerini açıkladı. Bu tartışmaya nokta konulmuş oldu mu? Doğrusu hâlâ
emin olamıyorum. Geçen haftaki yazımı şöyle bitirmiştim:
“Mevcut sistem ile düşük barajlı daraltılmış bölge sisteminin karşılaştırılması açık: Barajı yüzde 7’ye çekmek BDP’yi engellemez. AK Parti’nin de böyle bir amaç güttüğünü sanmıyorum. Aksi takdirde barış sürecinde samimi olduğuna kimseyi inandıramaz. Öte yandan milletvekili sayısı açısından AK Parti’nin barajı büyük ölçüde indirmekle, hatta sıfırlamakla kaybedeceği bir şey yok. Aksine yüzde 40’ın üzerindeki oy oranlarında avantajlı görünüyor. Yüzde 40’ın altında tek başına iktidar olmak ise ne AK Parti’ye yarar ne de Türkiye’ye. Dolayısıyla kritik soru şu: AK Parti barajı indirmekten neden korkuyor?
Siyasal istikrar bahane
Barajı yüzde 7’ye dahi çekmenin Sayın Başbakan’ın açıklamadığı endişelerini gidermeye yetmediği anlaşılıyor. Siyasal istikrar gerekçesi kabul edilir değil. Anketlerde AK Parti için en düşük oy oranı tahminleri bile yüzde 40’ın bir hayli üzerinde. Yüzde 40 çıtasının üzerinde AK Parti yine banko tek başına iktidar. Yüzde 40’ın altına düştüğü takdirde ise tek parti iktidarını seçim barajı ile elde etmeye çalışmak bu kez meşruiyet sorunları yaratacağından siyasal istikrardan dem vurmak anlamsız. Öyleyse barış sürecinde seçim barajı nedeniyle ciddi sorun yaratmanın riski neden göze alınıyor?
Tahminim şu: AK Parti baraj düşürülürse Saadet Partisi’ne (SP) ve Demokrat Parti’ye (DP) seçmen kaybetmekten korkuyor. Aslında bu partiler oylarını yüzde 5 civarına yükseltseler bile seçim çevrelerinin daraltılması sonucunda ancak birkaç milletvekili çıkarabiliyorlar. Halen DP tamamen marjinalleşmiş durumda. SP oy oranı ise yüzde 1,5 civarında. Baraj yüzde 7’ye düşürülürse AK Parti ne kadar oy kaybedebilir? Doğrusu bilmiyorum. Ama öyle anlaşılıyor ki AK Parti’nin birkaç puan kayba dahi tahammülü yok.
Başkanlığa giden yol
Peki neden? Bana öyle geliyor ki AK Parti’nin yüzde 10 barajı ısrarının ardında başkanlık sistemi ısrarı yatıyor. AK Parti’nin TBMM’de milletvekili sayısı, referandum çoğunluğu olan 330’un altında. CHP ve MHP başkanlık sistemine karşı. BDP ise en azından AK Parti’nin önerdiği sisteme karşı. Başkanlığı dengelemek için güçlü kuvvetler ayrılığını şart koşuyor. Mevcut koşullarda yeni anayasa kısmen ya da tamamen yapılsa bile başkanlık sistemini içermeyecek. Sanırım bu konuda bir tereddüt yok. Dolayısıyla beklenmedik bir gelişme olmazsa
Sayın Erdoğan Temmuz 2014’te Köşk’e Cumhurbaşkanı’nın mevcut yetkileriyle çıkacak. Bu durum siyasal istikrar açısından da sürdürülebilir değil.
Geriye tek yol kalıyor: Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra erken genel seçime giderek referandum çoğunluğunu yakalamak. Eğer seçim çevreleri en fazla 6 milletvekili içerecek şekilde daraltılırsa yaptığım simülasyonlar AK Parti’nin yüzde 46’nın üzerinde oy oranında 330 sandalyeyi aşabildiğini gösteriyor. Oysa BDP’nin yine bağımsız adaylar aracılığı ile 35 civarında milletvekili çıkarması varsayımı altında, mevcut sistemde referandum çoğunluğu için AK Parti’ye en az yüzde 50 gerekiyor.
Kritik sorunun yanıtı bu noktada düğümleniyor. AK Parti’nin SP ve DP’ye birkaç puan dahi kaybetme lüksü yok. Barajı birkaç puan düşürmek bu riski arttırıyor. Sanırım mesele tek başına iktidarı garantilemek değil, başkanlık sistemine geçişin yolunu açmak.
“Mevcut sistem ile düşük barajlı daraltılmış bölge sisteminin karşılaştırılması açık: Barajı yüzde 7’ye çekmek BDP’yi engellemez. AK Parti’nin de böyle bir amaç güttüğünü sanmıyorum. Aksi takdirde barış sürecinde samimi olduğuna kimseyi inandıramaz. Öte yandan milletvekili sayısı açısından AK Parti’nin barajı büyük ölçüde indirmekle, hatta sıfırlamakla kaybedeceği bir şey yok. Aksine yüzde 40’ın üzerindeki oy oranlarında avantajlı görünüyor. Yüzde 40’ın altında tek başına iktidar olmak ise ne AK Parti’ye yarar ne de Türkiye’ye. Dolayısıyla kritik soru şu: AK Parti barajı indirmekten neden korkuyor?
Siyasal istikrar bahane
Barajı yüzde 7’ye dahi çekmenin Sayın Başbakan’ın açıklamadığı endişelerini gidermeye yetmediği anlaşılıyor. Siyasal istikrar gerekçesi kabul edilir değil. Anketlerde AK Parti için en düşük oy oranı tahminleri bile yüzde 40’ın bir hayli üzerinde. Yüzde 40 çıtasının üzerinde AK Parti yine banko tek başına iktidar. Yüzde 40’ın altına düştüğü takdirde ise tek parti iktidarını seçim barajı ile elde etmeye çalışmak bu kez meşruiyet sorunları yaratacağından siyasal istikrardan dem vurmak anlamsız. Öyleyse barış sürecinde seçim barajı nedeniyle ciddi sorun yaratmanın riski neden göze alınıyor?
Tahminim şu: AK Parti baraj düşürülürse Saadet Partisi’ne (SP) ve Demokrat Parti’ye (DP) seçmen kaybetmekten korkuyor. Aslında bu partiler oylarını yüzde 5 civarına yükseltseler bile seçim çevrelerinin daraltılması sonucunda ancak birkaç milletvekili çıkarabiliyorlar. Halen DP tamamen marjinalleşmiş durumda. SP oy oranı ise yüzde 1,5 civarında. Baraj yüzde 7’ye düşürülürse AK Parti ne kadar oy kaybedebilir? Doğrusu bilmiyorum. Ama öyle anlaşılıyor ki AK Parti’nin birkaç puan kayba dahi tahammülü yok.
Başkanlığa giden yol
Peki neden? Bana öyle geliyor ki AK Parti’nin yüzde 10 barajı ısrarının ardında başkanlık sistemi ısrarı yatıyor. AK Parti’nin TBMM’de milletvekili sayısı, referandum çoğunluğu olan 330’un altında. CHP ve MHP başkanlık sistemine karşı. BDP ise en azından AK Parti’nin önerdiği sisteme karşı. Başkanlığı dengelemek için güçlü kuvvetler ayrılığını şart koşuyor. Mevcut koşullarda yeni anayasa kısmen ya da tamamen yapılsa bile başkanlık sistemini içermeyecek. Sanırım bu konuda bir tereddüt yok. Dolayısıyla beklenmedik bir gelişme olmazsa
Sayın Erdoğan Temmuz 2014’te Köşk’e Cumhurbaşkanı’nın mevcut yetkileriyle çıkacak. Bu durum siyasal istikrar açısından da sürdürülebilir değil.
Geriye tek yol kalıyor: Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra erken genel seçime giderek referandum çoğunluğunu yakalamak. Eğer seçim çevreleri en fazla 6 milletvekili içerecek şekilde daraltılırsa yaptığım simülasyonlar AK Parti’nin yüzde 46’nın üzerinde oy oranında 330 sandalyeyi aşabildiğini gösteriyor. Oysa BDP’nin yine bağımsız adaylar aracılığı ile 35 civarında milletvekili çıkarması varsayımı altında, mevcut sistemde referandum çoğunluğu için AK Parti’ye en az yüzde 50 gerekiyor.
Kritik sorunun yanıtı bu noktada düğümleniyor. AK Parti’nin SP ve DP’ye birkaç puan dahi kaybetme lüksü yok. Barajı birkaç puan düşürmek bu riski arttırıyor. Sanırım mesele tek başına iktidarı garantilemek değil, başkanlık sistemine geçişin yolunu açmak.