Ordu Mısır tarihinde ilk kez
demokratik bir seçimle gelen Mursi’yi görevden aldı. Demokrasinin gelişmediği
bir ülkede darbe yapmak kolaydır. Çöküşün eşiğindeki bir ekonomiyi kurtarmak
ise o kadar kolay olmayabilir. Ordu’nun atadığı “geçici” yönetimin işi oldukça
zor. Siyasal sorunlar bir yana, hızla bozulan makro ekonomik dengeleri yeniden
tesis etmek ve Mısır ekonomisini büyüme rayına acilen oturtmak zorunda.
Ekonomiyi kurtarmak darbe yapmaktan daha zor olabilir |
Hızlı bir araştırma bu talihsiz ülkede ekonomik durumun tahminimden
daha kötü olduğunu ortaya koydu. Büyümeden başlayalım. Mübarek’in devrildiği
yıl olan 2011’de büyüme yüzde 1,8’e düşmüş. Geçen yıl ise yüzde 2,2’den ibaret.
IMF’in 2013 tahmini yüzde 2. Düşen büyümenin ardında büyük ölçüde gerileyen
yatırımlar ve turizm gelirleri bulunuyor. Siyasal belirsizlikler ve toplumsal
çatışmalar yatırımcı güvenini alıp götürmüş. Düşük büyüme, nüfusu hızla artmaya
devam eden Mısır’da beklenebileceği gibi işsizliği ciddi ölçüde artırmış.
Devrim öncesi yüzde 9 olan işsizlik oranı halen yüzde 13. 2000 yılında yüzde 17
olan ve Mübarek’in son yıllarında da yükselme eğiliminde olan yoksulluk oranı
2011’de yüzde 25’e yükselmiş.
Ürkütücü kamu açığı
Bu tablo bize halkın önemli bir bölümünün, kısa ömürlü
Müslüman Kardeşler yönetiminden sadece siyasal nedenlerle değil, aynı zamanda
ekonomik nedenlerle de düş kırıklığına uğradığını söylüyor. Ancak durum daha da
kötüleşebilir. Kamu kesimi açığı 2011’de
yüzde 10’a yükselmiş. 2012 ‘de ise yüzde 11’i geçmiş. Kamu borcunun GSYH’ya
oranı da artarak yüzde 87’ye ulaşmış. Cari denge fazla verirken, son yıllarda
eksiye geçmiş. Cari açık oranı halen yüzde 3’ün üzerinde. Yüksek sayılmaz ama
Mısır Merkez Bankası’nın zaten yetersiz olan rezervleri hızla eriyerek ancak
2,5 aylık ithalatı karşılayacak düzeye inmiş durumda.
Durum açık: Yeni yönetimin acilen ekonomik güven ortamını
sağlayacak bir istikrar programını devreye sokması lazım. Devasa kamu kesimi
açığını hızla azaltacak bir mali planın yapılması ve uygulanması gerekiyor.
Başta petrol ürünleri ve elektrik olmak üzere çeşitli fiyat desteklerinin
GSYH’nın yüzde 6’sına ulaştığını hayretle öğrendim. IMF sosyal ve ekonomik
açıdan yanlış hedeflere yönlendirildiğini söylediği bu desteklerin
azaltılmasını, elde edilecek ekstra gelirlerin ise kamu açığının azaltılmasının
yanı sıra yoksul kesimin desteklenmesine, alt yapı yatırımlarına, eğitime ve
sağlığa harcanmasını savunuyor. Bu manevrayı geçiş hükümeti başarabilir mi?
Açıkçası bilmiyorum.
IMF ile anlaşmanın zorluğu
Mursi Hükümeti IMF ile stand-by müzakereleri yaparken
devrildi. 5 milyar dolarlık bir anlaşma söz konusuydu. Türkiye ölçeğinde 15
milyar dolar demek. Şimdi ordunun yönetime getirdiği hükümet IMF ile anlaşmak
durumunda. Ekonomik güveninin tesis edilmesi ve acilen gereken taze paranın
bulunmasının başka bir yolu yok. En azından ben bilmiyorum. Fiyat desteklerinin
geri alınması, önemli ölçüde orta ve üst gelirlilerin ve firmaların rantlarına
son vereceğinden, tam da bu kesimlere dayanmak durumunda olan bir iktidarın
kolay kolay göze alacağı bir iş değil. Ama öte yandan kamu açıkları
düşürülmezse, zaten yükselmekte olan hazine tahvillerinin faizleri zıvanadan
çıkacak ve kamu borcu çevrilemez hale gelecek. Yukarı tükürsen bıyık, aşağı
tükürsen sakal vaziyeti.
Darbe, zahmetli de olsa iç dinamiklerle gelişebilecek
demokratik bir sürecin önünü tıkadığı gibi, Müslüman kardeşlerin çok daha güçlü bir şekilde geri gelmelerinin yolunu da
açmış oldu. Sizi bilmeme ama bana bayağı tanıdık geliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder