Ali Babacan Başbakanı nasıl ikna etti? |
Ak Parti hükümetinin içinde ekonomi
politikaları konusunda zaman zaman görüş ayrılıklarının ortaya çıktığını
biliyoruz. Örneğin önemli bir görüş ayrılığı ‘mali kural’ konusunda yaşanmıştı.
O dönemde ‘mali kural’ taslağının hamisi ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan’ın ne kadar zor durumda kaldığını çok iyi hatırlıyorum. Para
poltikası-döviz kuru bağlamında Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın zaman zaman
Merkez Bankası’na yönelttiği eleştiriler de hafızamızda tazeliğini
koruyor.
Ama sanırım en önemli görüş ayrılığı haziran ayında Başbakan’ın ‘faiz lobisi’ çıkışı sırasında yaşandı. Bu şaşırtıcı çıkışı zamanında çok tartıştık. ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Bernanke’nin tahvil alımlarına yavaş yavaş son vereceklerine dair açıklaması Gezi Parkı protestolarının en yoğun yaşandığı günlere denk gelmiş, döviz kuru ve piyasa faizleri sermaye çıkışları sonucu hızla yükselmeye, borsa düşmeye başlamıştı. Bu ortamda bizzat Başbakan ve yakın çevresi tarafından ortaya atılan komplo teorisine göre düşük faiz politikasından memnun olmayan büyük oyuncular Ak Parti iktidarını yıpratmak için sermayelerini çekmeye başlamışlardı.
Bir pazar akşamı, Dolmabahçe’de
Olan bitenin aslında hiç de gizemli bir tarafı yoktu. Yüksek cari açık veren pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de yerli/yabancı pek çok yatırımcı FED’in para politikasını sıkılaştırma perspektifi karşısında gardlarını alıyorlardı. Buna karşılık ‘faiz lobisi’ iddiası, dünya ekonomisi ile bütünleşmiş bir açık piyasa ekonomisinin yönetilme kabiliyetinin sorgulanmasına neden oldu ve ekonomiye yaklaşımda radikal bir değişiklik ihtimali tartışılmaya başladı. Sonra ne olduğunu biliyoruz. Durum daha fazla vahimleşmeden bir pazar akşamı Başbakan’ın başkanlığında ekonomiden sorumlu tüm bakanlar ile Dolmabahçe’de kritik bir toplantı yapıldı. Toplantının ardından yapılan kısa açıklamada ekonominin açık piyasa ekonomisinin kurallarına göre yönetilmeye devam edeceği vurgulandı. Ertesi gün de Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı yaptığı basın toplantısında bağımsız para politikasına halel gelmeyeceğini kesin bir dille vurguladı.
Hükümetin içinde nasıl bir tartışma yaşandığını, toplantı için kimin bastırdığını, toplantıda Başbakan’ın nasıl ikna edildiğini bilmiyoruz. Umarım günün birinde öğreniriz. Toplantının ardından ‘faiz lobisi’ söylemi son buldu ve işler normale döndü. İlk günden itibaren Dolmabahçe toplantısının çok kritik bir dönüm noktası olduğunu düşünüyorum. Tahminim faiz lobisi suçlamaları ayyuka çıkarken suskunluğunu korumayı başaran Babacan’ın bir şekilde Başbakan’ı gidişatın vahameti konusunda ikna etmeyi başardığı.
‘İlerleme Raporu’nun iması
“İyi de bu geriye dönüş nereden çıktı” dediğinizi duyar gibiyim. Şuradan çıktı: AB’nin kısa süre önce açıklanan ‘İlerleme Raporu’nun ekonomi bölümüne göz gezdirirken oldukça gizemli bir ifadeyle karşılaştım. AB Bakanlığı’nın gayri resmi Türkçe çevirisinden aynen aktarıyorum: “Devlet kurumlarının sorumluluklarındaki parçalı yapı, bütçeleme ve orta vadeli ekonomi politikalarının oluşturulmasında koordinasyonu karmaşık kılmaya devam etmektedir. Bununla birlikte, ekonomi politikaları son dönemde iç anlaşmazlıklar ve gerginliklerden etkilenmemiş gözükmektedir. Sonuç olarak, ekonomi politikasının temel unsurlarına ilişkin mutabakat korunmaktadır.”
Bu oldukça kapalı ifade bana göre açıkça yukarıda özetlemeye çalıştığım ekonomi yönetiminde bu yaz yaşanan çatlağa gönderme yapıyor. Konunun ‘İlerleme Raporu’nda yer alması önemli. Ama daha önemlisi küçük bir ayrıntıda yatıyor. İngilizce orijinal metinde son cümlede “mutabakat görünürde (apparently) kurtarıldı” yazıyor. Türkçe çeviride nedense ‘görünürde’ kelimesi atlanmış.
Ama sanırım en önemli görüş ayrılığı haziran ayında Başbakan’ın ‘faiz lobisi’ çıkışı sırasında yaşandı. Bu şaşırtıcı çıkışı zamanında çok tartıştık. ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Bernanke’nin tahvil alımlarına yavaş yavaş son vereceklerine dair açıklaması Gezi Parkı protestolarının en yoğun yaşandığı günlere denk gelmiş, döviz kuru ve piyasa faizleri sermaye çıkışları sonucu hızla yükselmeye, borsa düşmeye başlamıştı. Bu ortamda bizzat Başbakan ve yakın çevresi tarafından ortaya atılan komplo teorisine göre düşük faiz politikasından memnun olmayan büyük oyuncular Ak Parti iktidarını yıpratmak için sermayelerini çekmeye başlamışlardı.
Bir pazar akşamı, Dolmabahçe’de
Olan bitenin aslında hiç de gizemli bir tarafı yoktu. Yüksek cari açık veren pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de yerli/yabancı pek çok yatırımcı FED’in para politikasını sıkılaştırma perspektifi karşısında gardlarını alıyorlardı. Buna karşılık ‘faiz lobisi’ iddiası, dünya ekonomisi ile bütünleşmiş bir açık piyasa ekonomisinin yönetilme kabiliyetinin sorgulanmasına neden oldu ve ekonomiye yaklaşımda radikal bir değişiklik ihtimali tartışılmaya başladı. Sonra ne olduğunu biliyoruz. Durum daha fazla vahimleşmeden bir pazar akşamı Başbakan’ın başkanlığında ekonomiden sorumlu tüm bakanlar ile Dolmabahçe’de kritik bir toplantı yapıldı. Toplantının ardından yapılan kısa açıklamada ekonominin açık piyasa ekonomisinin kurallarına göre yönetilmeye devam edeceği vurgulandı. Ertesi gün de Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı yaptığı basın toplantısında bağımsız para politikasına halel gelmeyeceğini kesin bir dille vurguladı.
Hükümetin içinde nasıl bir tartışma yaşandığını, toplantı için kimin bastırdığını, toplantıda Başbakan’ın nasıl ikna edildiğini bilmiyoruz. Umarım günün birinde öğreniriz. Toplantının ardından ‘faiz lobisi’ söylemi son buldu ve işler normale döndü. İlk günden itibaren Dolmabahçe toplantısının çok kritik bir dönüm noktası olduğunu düşünüyorum. Tahminim faiz lobisi suçlamaları ayyuka çıkarken suskunluğunu korumayı başaran Babacan’ın bir şekilde Başbakan’ı gidişatın vahameti konusunda ikna etmeyi başardığı.
‘İlerleme Raporu’nun iması
“İyi de bu geriye dönüş nereden çıktı” dediğinizi duyar gibiyim. Şuradan çıktı: AB’nin kısa süre önce açıklanan ‘İlerleme Raporu’nun ekonomi bölümüne göz gezdirirken oldukça gizemli bir ifadeyle karşılaştım. AB Bakanlığı’nın gayri resmi Türkçe çevirisinden aynen aktarıyorum: “Devlet kurumlarının sorumluluklarındaki parçalı yapı, bütçeleme ve orta vadeli ekonomi politikalarının oluşturulmasında koordinasyonu karmaşık kılmaya devam etmektedir. Bununla birlikte, ekonomi politikaları son dönemde iç anlaşmazlıklar ve gerginliklerden etkilenmemiş gözükmektedir. Sonuç olarak, ekonomi politikasının temel unsurlarına ilişkin mutabakat korunmaktadır.”
Bu oldukça kapalı ifade bana göre açıkça yukarıda özetlemeye çalıştığım ekonomi yönetiminde bu yaz yaşanan çatlağa gönderme yapıyor. Konunun ‘İlerleme Raporu’nda yer alması önemli. Ama daha önemlisi küçük bir ayrıntıda yatıyor. İngilizce orijinal metinde son cümlede “mutabakat görünürde (apparently) kurtarıldı” yazıyor. Türkçe çeviride nedense ‘görünürde’ kelimesi atlanmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder