AKP 2015 seçimlerine seçim sisteminde değişiklik yaparak
gitmek istiyor. Seçim sistemi reformunu AKP geçen yıl Kürt sorunu bağlamında
gündeme getirmişti. Bir yandan PKK’ya “silah bırak siyaset yap” diyeceksiniz
diğer yandan “Kürt partisinin” parti olarak seçime girmesine, hazine
yardımından yaralanmasına engel
olacaksınız. Bu çelişkinin üstesinden gelmek gerekiyordu. Ama yanı zamanda
Tayyip Erdoğan mevcut parlamenter sistemin başkanlık sistemine dönüştüğu
koşullarda cumhurbaşkanı seçilmek istiyordu. Bunun için AKP’nin kendi
anayasasını yapabilmesi, bunun ilk adımı olarak da genel seçimde referandum
çoğunluğunu (330+ milletvekili) elde etmesi şarttı.
Bozulan
hesap
AKP iki alternatif reform önerisinde bulundu:
1) Baraj yüzde 5’e düşsün buna karşılık seçim çevreleri en fazla 5 milletvekili
çıkaracak şekilde daraltılsın. Buna “Daraltış Bölge” sistemi diyoruz. 2) Baraj
sıfırlansın buna karşılık 550 seçim çevresi oluşturulsun, seçim çevresinde
birinci gelen parti milletvekilini kazansın. Yani tek turlu çoğunluk sistemi.
Bu sisteme de kısaca “Dar Bölge” diyoruz. Eğer AKP yüzde 46 ve üzerinde bir
seçmen desteğini koruyabilseydi, Daraltılmış Bölge sistemi AKP’ye referandum
çoğunluğunu sağlıyordu. Böylelikle siyasal dengeleri zorlamadan bir taşla iki
kuş vurmak mümkündü: BDP’ye parlamento yolunu açmak aynı zamanda da referandum
çoğunluğunu garantilemek.
30 Mart seçimlerinden çıkan
sonuç bu hesabı bozdu. İktidar partisinin oy oranı yüzde 50’den yüzde 44’ün
altına geriledi. Bu sonuçla AKP referandum çoğunluğunun çok uzağına düşmüş
oldu. Benim simülsayon modeli bu oy oranı
ile AKP’nin ancak 310 civarında miletvekili kazanabileceğini gösteriyor.
330’u risksiz bir şekilde elde edebilmesi için de oy oranını 2015 seçimlerinde
yüzde 46’nın üzerine çıkarması gerekiyor. AKP kurmayları bunun zayıf bir
ihtimal olduğunun farkındalar. Bu nedenle Daraltılmış Bölge sistemi başkanlık
sistemine geçiş stratejisinde kullanışlı olmaktan çıkmış durumda.
Koşulları zorlamak
Geriye diğer alternatif Dar
Bölge sistemi kalıyor. 30 Mart seçimlerinde il oy dağılımından yola çıkarak
yaptığım kaba bir tahmin bu seçim sisteminin AKP’ye referandum çoğunluğunu
fazlasıyla garantilediğini gösteriyor. Bu beklenen bir sonuç: AKP düşen oy
oranına rağmen ülke genelinde uzak ara birinci parti olmaya devam ediyor ve
illerin (seçim çevrelerinin) büyük bölümünde de birinci parti. Buna karşılık
Dar Bölge sistemi siyasal dengeleri altüst etmeye teşne bir sistem.
AKP bu sistemi benimsediği
takdirde mevcut oy dağılımı çerçevesinde 2015 genel seçimlerinde
karşılaşacağımız manzara özetle şöyle olacak: BDP Güneydoğuda birinci parti
olduğundan bu bölgedeki milletvekillerinin büyük çoğunluğunu kazanacaktır. 40
üzerinde milletvekili çıkarması büyük olasılıktır. Şu nokta çok açık: Dar Bölge
sistemi BDP’ye Güneydoğu’da kesin bir siyasal egemenlik sağlayacaktır. Buna
karşılık BDP’nin iki katından daha fazla seçmen desteğine sahip olan MHP
tahminime göre ancak 30-34 kadar miletvekili çıkarabilecektir. Bu sonuç mevcut
siyasal gerilimi daha da arttıracaktır. Dahası, Anayasa’nın 67. Maddesinin
çiğneneceği de iddia edilebilir. Bu madde, seçim sisteminin yönetim istikrarı
ile temsilde adaleti bir arada gözetmesini öngörüyor. BDP ile MHP arasındaki oy
oranları ile milletvekili sayıları arasındaki aşırı dengesizliğin yönetim
istikrarına hiç bir katkı yapmaksızın temsil adaletini bariz biçimde çiğnediği
pekala idda edilebilir.
AKP Dar Bölge sisteminde
karar kıldığı takdirde çok ciddi siyasal riskleri de göze almak durumundadır.
Ama öte yandan başkanlık sisteminde ısrar edcekse elindeki yegane koz da Dar
Bölge sistemidir.