AKP’nin 2003 Kasım seçimlerindeki yüzde 35’lik seçmen
desteğini Haziran 2011 seçimlerine kadar yüzde 50’ye yükselttiği herkesin
malumu. Bu başarıyı nasıl yakaladığı konusunda ise derin görüş ayrılıkları var.
Ana muhalefet yıllarca kafasını kuma gömdü. Kimi zaman yüksek gelir
artışlarının yapay olduğundan, dış borçla elde edildiğinden, kimi zaman iktidar
partisinin kömür dağıtarak oyları satın aldığından dem vurdu. Oysa Hatice değil
netice önemliydi.
AKP’nin
trımanışı benim için hiç bir zaman bilmece teşkil etmedi. Bu yükselişte esas
olarak iki etken rol oynadı: Bir, son on yılda tüm halkın, özellikle de düşük
gelirli kesimlerinin refahında hatırı sayılır iyileşme oldu. İki, AKP, MHP dışındaki
tüm diğer sağ partilerin seçmenlerini büyük ölçüde bünyesinde toplamayı
başardı. Bu ikinci etkende birincinin önemli payı olduğunu da belirteyim.
Bu
tartışmaya TÜİK’in geçen hafta yayınladığı 2013 yılı Yaşam Memnuniyeti
Anketinin (YMA) farklı bir açıdan ışık tutuyor. Medya daha çok “mutluluk” ile
ilgilendi. Türkiye hakının yüzde 59’u geçen yıl “mutlu” olduğunu beyan etmiş.
2003’ten bu yana yapılan YMA sonuçları zaman içinde bu oranın pek değişmediğini
gösteriyor; 2003’te oran yüzde 61. Dahası mutlu vatandaş sayımız göreli olarak
yüksek sayılmaz. Yeni yayınlanan “OECD Toplumsal Göstergeler 2014” raporuna
göre Türkiye mutluluk endeksinde 42 ülke arasında 31. sırada ve yüzde 70’e
yaklaşan OECD ortalamasının bir hayli altında. Şaşırtıcı değil. Gelişmişlik ve
özgürlük düzeyeleri ile sıralama arasında yüksek bir korelasyon olduğu hemen
göze çarpıyor: Brezilya, Çin, Rusya ve Suudi Arabistan en alt sıraları,
İsviçre, İsveç, Norveç, Danimarka en üst sıraları işgal ediyorlar.
Esas
sağlığa bak
Oysa, YMA
sonuçlarının üzerinde pek durulmayan daha ilginç bir boyutu var: Kamu
hizmetlerinden memnuniyet düzeyi. Önemli saydığım üç temel alanda, sağlık,
eğitim ve adli hizmetlerden memnuniyetin AKP döneminde nasıl geliştiğine bir
göz atalım. 2003’te vatandaşın yüzde 39,5’i sağlık hizmetinden memnunmuş. Bu
oran 2013 yılında yüzde 74,7’ye yükseliyor. Eğitim hizmetinde bu oran yüzde
48,7’den 69,7’ye, adli hizmette yüzde 45,7’den 52,8’e çıkıyor. Genelde belirgin
artış var ama en dramatik artış sağlık hizmetlerinde.
Öte
yandan YMA mutluluk kaynağı olan değerler arasında en önemlisinin uzak ara sağlık
olduğunu söylüyor. Vatandaşın yaklaşık
yüzde 70’i sağlığı işaret ediyor. Sevgi yüzde 15 ile ikinci, başarı ve para
yüzde 8 ve yüzde 4 ile bayağı arkadan geliyorlar. “Parayla saadet olmaz”
atasözü ile Kanuni’nin “Olmaya Cihan’da Devlet bir nefes sıhhat gibi” dizesi
böylece doğrulanmış oluyor. Bu olgulardan vatandaş açısından sağlık
hizmetlerinin ne kadar önemli olduğunu kestirmek zor değil. Sağlık
hizmetlerindeki çarpıcı iyileşmeye düşük gelirli grupların reel gelirinin son
on yılda yüzde 50 kadar arttığı olgusunu ekleyin, AKP’nin yüzde 35’ten yüzde
50’ye nasıl tırmandığı konusunda kafanızı fazla yormanıza gerek kalmaz.
Bundan sonra ne olur? Önce
ilginç bir bulguyu not edelim. Sağlık hizmetinden memnuniyet oranı 2010’dan bu
yana yüzde 70 civarında dalgalanıyor, yani yerinde sayıyor. Dramatik memnuyet
artışı ilk yedi yılda olmuş. Düşen reel faizler, AKP iktidarına küçük bir
kesimin devlet tahvillerinden elde ettiği yüksek faiz gelirini önemli ölçüde
azaltma, ortaya çıkan kaynağı da alt yapıya, eğitime, sağlığa ve sosyal
yardımlara harcama fırsatını verdi. Son dönemde bu kaynak transferinin
sınırlarına ulaşılmış gibi duruyor. Reel fazilerin daha fazla düşecek yeri yok.
Bundan böyle ancak gelir vergisi artışları ile sosyal harcamalarda reel
artışlar sağlanabilir. Bu ise daha zor bir iş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder