5 Kasım 2012 Pazartesi

Devlet eliyle özel tekel yaratmak


Geçenlerde gazetelerde okumuşsunuzdur. IDO’nun yeni sahipleri Afken-Tepe ve İskoç ortağı kıyamet koparmışlar. Neymiş, en çok para kazandıkları Eskihisar-Topçular arabalı vapur hattına bir rakip girmeye kalkmış. NAGEMAR adlı firma Yunanistan’dan 3 gemi ısmarlamış ve Bayram’da seferlere başlamayı planlamış. Vay efendim, IDO’nun en karlı hattına nasıl girerlermiş. IDO Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın “gireceklerse girsinler ama onlar da 860 milyon Doları ödesinler” diyor. İskoç ortak Souter  ise, Financial Times’a verdiği demeçte, “rakip gelirse zarar eden hatları bırakacakları” tehdidini savurmuş. Ayrıca “özelleştirme kuralları çiğnenirse yabancı sermayenin güvenini kaybedeceğini” eklemeyi de unutmamış.

Tüketiciyi yolmak

            Neyse, merak etmeyin, Hamdi Akın’ın ifadesiyle “Hükümet arkalarında durmuş, rakip gemiler izin alamamış ve sorun çözülmüş”.  Bravo Hükümete! Demek ki IDO bizi kaz gibi yolmaya devam edecek. Aslında biz de yolunmaya müstahakız. Çünkü Hükümet’in “en çok verene veririm” şeklinde özetlenebilecek özelleştirme stratejisine karış çıkmıyoruz. Bu strateji Devlet eliyle özel tekel yaratmaya dayanıyor. Hükümet’in derdi özelleştirmelerle Hazinenin kasasına olabildiğince çok para koymak. Bunun yolu da özelleştirme ihalesini kazanacak özel firmaya tekel imtiyazları bahşetmekten geçiyor. Örneğin, Hamdi Akın İDO’nun işletmesini “otuz yıllığına aldıklarını, rakiplerin girmesi için belli kuralların olduğunu” söylüyor. Kendine göre haklı.

Bu koşullarda kıran kırana geçen ihalelerde firmalar tekliflerini tekelci fiyatlar üzerinden yaptıkları hesaba kitaba göre veriyorlar. Özelleştirme bedelleri uçuyor, Hükümet ger ger geriniyor ama fatura tüketiciye çıkıyor. Bu durumun başlıca nedeni Rekabet Kurumu’nun kamu ihalelerine karışamaması. Rekabetin olmadığı piyasalarda oluşan fiyatların sosyal refah kayıplarına yol açtığı Ekonomiye Giriş derslerinde öğretilir ama nafile.
Doğru strateji

Yanlış özelleştirme stratejisinin ekonomik sonuçları itibariyle daha vahimi elektrik sektöründe yaşandı ve yaşanıyor.  Geçen yıl bu konuya değinmiştim (“Enerji özelleştirmelerinde yanlış strateji”, 26 Mayıs 2011, Radikal). Elektrik dağıtımında ihaleler en çok parayı verene verildi. Fiyatlar öylesine yükseldi ki, hatırlayacaksınız, kazanan firmalar bankalardan kredi bulamadı, çünkü tekel fiyatlarıyla bile para kazanmak olanaksız hale gelmişti. Oysa, ihaleleri en düşük elektrik fiyatını verene vermek ve rekabeti geliştirmek gerekiyor. Ancak bu yolla firmaların dağıtımdaki kaçak ve kayıplarda yapacakları iyileştirmeler sanayiye ve tüketiciye ucuz elektrik olarak dönebilir. Ama bu durumda Hazinenin kasasına girecek para da doğal olarak çok düşük olacaktır.

Sorun da burada düğümleniyor. Ak Parti Hükümeti bütçe disiplinine inanıyor. Bu iyi. Ama aynı zamanda kamu harcamalarını artırmaya da devam etmek istiyor. Bunun en kolay yolu da bütçeye çeşitli özelleştirmelerle olabildiğince çok taze para devşirmek. Bu ekonomik açıdan rasyonel değil ama siyasal açıdan düşük bedelli bir yol. Nasıl olsa sıradan vatandaş rekabetçi piyasa ekonomisinin inceliklerinden bihaber.Yine de durum tamamen umutsuz olmayabilir. Bu yılın Orta Vadeli Programı’nda (OVP)  “Elektrik dağıtım ve üretim özelleştirmeleri, piyasada oluşacak fiyat yapısı ve diğer sektörel öncelikler göz önünde bulundurularak gerçekleştirilecektir” ilkesini benimseniyor. Ne ki, geçen yılki OVP’sinde de aynı ilke benimsenmişti ama uygulandığını duymadım. Neyse, Fransızlar “iyi bir şey yapmak için hiç bir zaman geç değildir’ derler. 

2 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Rekabet Kurumu özelleştirmeden önce rekabet açısından hatların ikiye veya üçe bölünmesini tavsiyede bulunmuş ama bi yaptırımı malesef yokmuş. bizim econ454 dersine rekabet kurumundan gelen hocanın lafı ;)

    YanıtlaSil