2 Kasım 2012 Cuma

Gaz-Fren tartışması bitti mi?


Son bir kaç hatadır ekonomi cephesinde sessizlik hakim. Doğrusu heyecanla izlediğimiz gaz-fren tartışmasının bitip bitmediğini merak ediyorum. Merakımı giderme umuduyla TCMB’nin kısa süre önce yayınladığı son çeyrek Enflasyon Raporunu dikkatle okudum. Kanaatim tartışmanın bitmediği, sadece bir kaç aylık ateş kes dönemine girdiği şeklindedir. Buyurun beraber bakalım.

Para politikası gevşedi

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan frene fazla basıldığından balatalardan yanık kokusu geldiğini öne sürüyordu. TCMB aynı görüşte değil. Para politikasını gevşettiğini savunuyor: Enflasyon Raporunda, “2012 yılının ortalarından itibaren para politikası kademeli olarak daha destekleyici bir konuma gelmiştir” dendikten sonra, bu konuma cari açığı azaltan dış dengeleme sayesinde gelindiğini, piyasaya verilen likiditenin artırılması ve faiz koridorunun daraltılması ile kısa vadeli faizlerde “belirgin bir düşüş” sağlandığı belirtiliyor.  Raporda, kredi faizlerinde de düşüş eğiliminin başladığı ve gevşetmenin (bu deyim bana ait) gecikmeli olarak talebe ve krediye yansıyacağı şöyle ifade ediliyor: “Yılın üçüncü çeyreğinde iç talebin zayıf seyrine bağlı olarak kredilerin yıllık artış  hızı yavaşlamaya devam etmiştir. Son çeyrekte ise hem arz hem de talep yönlü unsurların kredi hacmini destekleyici yönde çalışacağı düşünülmektedir.”

            Kısacası, TCMB, “ayağımı biraz geç de olsa frenden çektim, biraz sabırlı olun” diyor. Ama aynı zamanda gaza da fazla basmayacağını, kredi artışını yüzde 14 civarında tutacağını, aksi takdirde cari açığa yönelik düzeltmenin son bulacağını, enflasyon hedefinden uzaklaşılacağını, nihayetinde de ekonomin yoldan çıkacağını kendisine özgü üslup içinde vurgulamaya devam ediyor.

Kritik varsayımlar

            TCMB’nin fiyat istikrarı konusunda inandırıcı olması için gerektiğinde düşük büyüme ortamında baskılara direnebilmesi lazım. Bu durum henüz test edilmedi. TCMB, cari açıkta düzeltme devam ederken, ki bu ihracatın ithalattan hızlı artmaya devam etmesi gerektiği anlamına geliyor, iç talepte de kontrollü bir artışa yer olduğunu düşünüyor ve politikasını bu çerçevede düzenleyeceğini belirtiyor. Büyümenin de bu sayede yüzde 3’den yüzde 5 civarına yükselmesini bekliyor. Her zaman olduğu gibi büyüme rakamı tabu ama çıktı açığı grafiği büyümenin yavaş yavaş potansiyel büyüme hızına yönelmesinin beklendiğini ele veriyor.

            Bu olumlu senaryonun gerçekleşebilmesi bir dizi kritik varsayıma bağlı. Bir kere, bu yıl büyümeyle birlikte düşen vergi gelirlerine karşılık artan harcamaların sonucunda kendiliğinden gevşeyen mali politikanın sıkılaştırılmasının gerektiğini TCMB şöyle ifade ediyor: “Konjonktürel etkilerden arındırılmış olarak hesaplanan yapısal faiz dışı fazlasının potansiyel GSYİH’ye oranının 2012 yılında bir önceki yıla göre 0,3 puan düşeceği öngörülmektedir...OVP hedefleri, kamu maliyesinde 2012 yılındaki bozulmanın ardından,izleyen yıllarda maliye politikasında sınırlı bir sıkılaşmaya ve kamu borç stokundaki azalma eğiliminin devam edeceğine işaret etmektedir.”

Ancak TCMB işaretle yetinmeyerek uyarıyor: “Bununla birlikte, orta vadede mali disiplinin tekrar kalıcı bir  şekilde sağlanabilmesi açısından mali çerçevenin OVP’de öngörülen kurumsal ve yapısal iyileştirmelerle güçlendirilmesinin kritik önemini koruduğu vurgulanmalıdır.” Sokak diline tercüme edersek, TCMB, “ben seçim meçim anlamam, bütçeyi toparlamaz, yapısal reformları yapmazsan, benden günah gider, para politikasını sıkılaştırmak zorunda kalırım’ diyor. Bu varsayımlar tutar mı? Yanıtını siz verin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder