Son
bir kaç hatadır ekonomi cephesinde sessizlik hakim. Doğrusu heyecanla
izlediğimiz gaz-fren tartışmasının bitip bitmediğini merak ediyorum. Merakımı
giderme umuduyla TCMB’nin kısa süre önce yayınladığı son çeyrek Enflasyon
Raporunu dikkatle okudum. Kanaatim tartışmanın bitmediği, sadece bir kaç aylık
ateş kes dönemine girdiği şeklindedir. Buyurun beraber bakalım.
Para politikası gevşedi
Ekonomi
Bakanı Zafer Çağlayan frene fazla basıldığından balatalardan yanık kokusu geldiğini
öne sürüyordu. TCMB aynı görüşte değil. Para politikasını gevşettiğini savunuyor:
Enflasyon Raporunda, “2012 yılının ortalarından itibaren para politikası
kademeli olarak daha destekleyici bir konuma gelmiştir” dendikten sonra, bu
konuma cari açığı azaltan dış dengeleme sayesinde gelindiğini, piyasaya verilen
likiditenin artırılması ve faiz koridorunun daraltılması ile kısa vadeli faizlerde
“belirgin bir düşüş” sağlandığı belirtiliyor.
Raporda, kredi faizlerinde de düşüş eğiliminin başladığı ve gevşetmenin
(bu deyim bana ait) gecikmeli olarak talebe ve krediye yansıyacağı şöyle ifade
ediliyor: “Yılın üçüncü çeyreğinde iç talebin zayıf seyrine bağlı olarak
kredilerin yıllık artış hızı yavaşlamaya
devam etmiştir. Son çeyrekte ise hem arz hem de talep yönlü unsurların kredi
hacmini destekleyici yönde çalışacağı düşünülmektedir.”
Kısacası, TCMB, “ayağımı biraz geç de olsa frenden
çektim, biraz sabırlı olun” diyor. Ama aynı zamanda gaza da fazla basmayacağını,
kredi artışını yüzde 14 civarında tutacağını, aksi takdirde cari açığa yönelik
düzeltmenin son bulacağını, enflasyon hedefinden uzaklaşılacağını, nihayetinde
de ekonomin yoldan çıkacağını kendisine özgü üslup içinde vurgulamaya devam
ediyor.
Kritik varsayımlar
TCMB’nin fiyat istikrarı konusunda inandırıcı olması için
gerektiğinde düşük büyüme ortamında baskılara direnebilmesi lazım. Bu durum
henüz test edilmedi. TCMB, cari açıkta düzeltme devam ederken, ki bu ihracatın
ithalattan hızlı artmaya devam etmesi gerektiği anlamına geliyor, iç talepte de
kontrollü bir artışa yer olduğunu düşünüyor ve politikasını bu çerçevede
düzenleyeceğini belirtiyor. Büyümenin de bu sayede yüzde 3’den yüzde 5 civarına
yükselmesini bekliyor. Her zaman olduğu gibi büyüme rakamı tabu ama çıktı açığı
grafiği büyümenin yavaş yavaş potansiyel büyüme hızına yönelmesinin
beklendiğini ele veriyor.
Bu olumlu senaryonun gerçekleşebilmesi bir dizi kritik
varsayıma bağlı. Bir kere, bu yıl büyümeyle birlikte düşen vergi gelirlerine
karşılık artan harcamaların sonucunda kendiliğinden gevşeyen mali politikanın
sıkılaştırılmasının gerektiğini TCMB şöyle ifade ediyor: “Konjonktürel
etkilerden arındırılmış olarak hesaplanan yapısal faiz dışı fazlasının
potansiyel GSYİH’ye oranının 2012 yılında bir önceki yıla göre 0,3 puan
düşeceği öngörülmektedir...OVP hedefleri, kamu maliyesinde 2012 yılındaki
bozulmanın ardından,izleyen yıllarda maliye politikasında sınırlı bir
sıkılaşmaya ve kamu borç stokundaki azalma eğiliminin devam edeceğine işaret
etmektedir.”
Ancak
TCMB işaretle yetinmeyerek uyarıyor: “Bununla birlikte, orta vadede mali
disiplinin tekrar kalıcı bir şekilde
sağlanabilmesi açısından mali çerçevenin OVP’de öngörülen kurumsal ve yapısal
iyileştirmelerle güçlendirilmesinin kritik önemini koruduğu vurgulanmalıdır.”
Sokak diline tercüme edersek, TCMB, “ben seçim meçim anlamam, bütçeyi
toparlamaz, yapısal reformları yapmazsan, benden günah gider, para politikasını
sıkılaştırmak zorunda kalırım’ diyor. Bu varsayımlar tutar mı? Yanıtını siz
verin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder