7 Kasım 2012 Çarşamba
Not artışının ekonomik ve siyasal sonuçları
Heyecanla beklenen artış nihayet geldi. Derecelendirme
kuruluşu Fitch yabancı para cinsinden kredi notumuzu BBB’ye yükselterek yatırım
yapılabilir seviyeye getirdi. Daha teknik ifadeyle açıklayacak olursak, Fitch
döviz cinsinden Hazine borçlanma kağıtlarının geri ödeme riskinin yatırım
yapılabilecek kadar düşük olduğunu ilan etti. Piyasalarda bir ülkenin borçlanma
riskinin barometresi olan risk primi farkları Türkiye’nin zaten yatırım
yapılabilir ülkelerin riskine sahip olduğunu çoktan tescil etmişti. Yine de Fitch’in
bu durumu kabul etmesi muazzam yankı uyandırdı. Yerden yere vurduğumuz derecelendirme
kuruluşlarını demek hala çok önemsiyormuşuz.
Önemsediğimize
göre Fitch’in bu kararı hangi gerekçelere dayandırdığını, not artışının
sonuçlarına ve notu korumanın muhtemel güçlüklerine yakından bakalım. Önce bir
itirafta bulunayım. Bir hafta kadar önce bir haber kanalında not arştı
beklentim sorulduğunda Fitch’in durağandan pozitife geçeceğini, ancak bir kaç
ay daha dengeleme sürecini izledikten sonra not arştı yapacağını beyan
etmiştim. Yanıldım. Ama öyle anlaşılıyor ki, Fitch’in karar komitesinde not
arştı bir oy farkla 5’e karşı 4 oyla alınabilmiş. Deme ki, komitede tereddüt
eksik değilmiş.
Artışın gerekçeleri
Fitch
gerekçelerini şöyle açıklıyor: Türkiye ekonomisinin yumuşak inişe doğru
ilerlemesi, yakın dönem makro finansal risklerdeki iyileşme, kamu borcundaki
azalış, güçlü bankacılık. Bu gerekçelerin içinde yeni ve kritik olanı “yumuşak
inişe doğru ilerleme”. Diğer üçü zaten öteden beri genel kabul gören gerekçeler. “Yumuşak iniş”ten
kasıt malum: İhracat ithalattan hızlı artacak, bu sayede cari açık GSYH’ya
kıyasla azalmaya devam ederek kur şoku, ekonomik kriz ve geri ödeme riskini
azaltmış olacak. Bu yıl sonu itibariyle Fitch cari açık oranını yüzde 7,2, kamu
borç oranını da yüzde 37 olarak tahmin ediyor. Katılıyorum.
Geçen
yılın 3. çeyreğinden itibaren ihracat ithalattan daha hızlı artıyor, diğer
ifadeyle net ihracat pozitif tarafa geçmiş durumda. Büyümeyi de iç talep değil
esas olarak net ihracat sürüklüyor. Ancak sorun şu ki büyüme Hükümet’in
beklentilerinin altında seyrediyor. Bu yıl için Orta Vadeli Program yüzde 4
büyüme öngörüyordu. Oysa Fitch’in de belirttiği gibi büyüme hızı yüzde 3 civarına
düşmüş durumda. Bu yıl için düşük büyümeyi piyasalar da Hükümet de kabullenmiş
durumda. Kritik nokta gelecek yıllarda büyümenin nasıl bir seyir izleyeceği.
Büyüme düşük kalırsa
Bu konudaki görüşümü
bu köşede sık sık ifade ediyorum: Yapısal reformlar acilen devreye girmediği
takdirde Türkiye orta vadede yüzde 3-4 arasında seyredecek yetersiz bir büyüme
oranına mahkum olabilir. İşsizliği artırması kaçınılmaz olan düşük büyümeyi
Hükümet üç seçimi kapsayan 2013-15 döneminde kaldırabilir mi? Doğrusu çok kuşkuluyum.
Hükümet büyümeyi tekrardan iç talebe dayandıracak politikalara yönelebilir.
Böyle bir gelişme notun geri alınma riskini de gündeme getirecektir.
Bu
bağlamda Fitch’in 2013 ve 2014 büyüme tahminleri önem kazanıyor. Bu kuruluş gelecek
yıl büyüme oranını yüzde 3,8 ardından da yüzde 4,5 olarak tahmin ediyor. Bu
oranları da “sürdürülebilir” büyüme olarak tanımlıyor. Yüzde 4’ün altında
büyümeyi işsizlik açısından yetersiz bulduğumu bu nedenle de bu düzeydeki
büyümeyi “yumuşak” değil “tatlı sert” iniş olarak adlandırdığımı biliyorsunuz. Buna
karşılık işsizliğin Fitch’in kapsama alına girmediğini de biliyoruz.. İşi icabı
cari açığa, kamu borç oranına, banka sistemine bakıyor. Ancak seçim döneminde
demokratik bir Hükümet’in işsizliği görmezden gelme lüksü yok .
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder