Gelir
eşitsizliği Adalet ve kalkınma Partisi’nin iktidar döneminde azaldı mı? Bu
soruya hükümet kanadı ile muhalefet kanadının birbirine zıt yanıtlar verdiği
herkesin malumu. Bu çok da şaşırtıcı değil. Tartışmanın siyasal polemik boyutu
bir yana, gelir eşitsizliği ekonomi kuramının en çetrefilli konularından biri.
Bireyler arasındaki gelir eşitsizliğini ölçen fazlasıyla ölçüt mevcut. Bu
ölçütlerin her biri gelir eşitsizliğinin farklı bir boyutuna ışık tutuyor.
Dahası, belirli bir zaman kesitinde ölçütlerden biri eşitsizliğin arttığını
söylerken diğeri aksini işaret edebiliyor.
TÜİK düne kadar gelir eşitsizliğini Hane Halkı Bütçe
anketlerini (HBA) kullanarak ölçüyordu. Bunun yerine TÜİK 2006’dan itibaren
Avrupa İstatistik Enstitüsünün standartlarına uygun olan ve 12 bölge için
geçerli Gelir ve Yaşam Koşulları (GYK) anketini kullanıyor. Ancak bu
istatistikler 2005-2010 yıllarının hane gelirlerini kapsadığından Ak parti
iktidarı ile tam örtüşmüyor. Yine de gelir eşitsizliği-siyaset ilişkisini
tartışmak için yeterli sayılabilirler.
TÜİK hane gelirlerini hane kişi sayısına göre
düzelttikten sonra iki gelir eşitsizliği ölçütü hesaplıyor: Gini Katsayısı (GK)
ve Yoksulluk Riski (YR) oranı. GK bireyler arası eşitsizliğin daha ziyade orta kesimindeki
gelir farklarına duyarlı iken, ortanca gelirin yüzde 60’nın altında gelire
sahip bireylerin toplam içindeki payı şeklinde tanımlanan YR alttakilerin gelir
artışlarına duyarlılık gösteriyor.
Dönemin bütününe baktığımızda 2005’ten 2010’a her iki
ölçütün de azaldığı görülüyor: GK yüzde 42,8’den 40,4’e, YR ise yüzde 25’den
22,6’ya geriliyor. Bu sonuçlar incelenen dönemde gelir eşitsizliğinin sınırlı
ama kesin şekilde azaldığına işaret ediyor. Bununla birlikte, bu iyileşmeye
rağmen Türkiye’nin Avrupa’nın en eşitsiz ülkesi olmaya devam ettiğini
belirteyim.
Öte yandan gelir eşitsizliğinin yeknesak bir seyir
izlemediğini görüyoruz. GK ve YR 2005’den 2007’ye ülke genelinde önemli ölçüde
azalıyor. Dahası, Kuzeydoğu ve Orta Anadolu bölgeleri hariç diğer 10 bölgenin
tümünde iki ölçütte de azalma söz konusu. Bu sonuç şaşırtıcı değil. Bu iki
yılda yüksek büyüme sayesinde kişi başına gelirde yüzde 9 artış oldu. Bu
artışın gelir eşitsizliğini azaltıcı nitelikte olduğu açıkça görülüyor. Bu
bakımdan, Ak Parti’nin Temmuz 2007 seçimlerinde oy oranını yüzde 35’den yüzde
46’ya yükseltmesi bana hiç de şaşırtıcı gelmiyor.
2008’in 2. çeyreğinde hafiften başlayan ve giderek
ağırlaşan durgunluğun gelir eşitsizliğindeki iyileşmeye büyük ölçüde tersine
çevirdiği anlaşılıyor. GK bir yüzde puan artarken, YR hemen hemen sabit kalıyor.
Bununla birlikte 12 bölgenin sekizinde her iki ölçütte de artış söz konusu. Bu
nedenle ekonomik krizin genelde eşitsizliği artırıcı etki yaptığı söylenebilir.
İşsizliğin tavan yaptığı Mart 2009
seçimlerine Ak Parti’nin il genel meclisi oy oranının yüzde 38’e düşmesinin
rastlantı olmadığını düşünüyorum.
GYK istatistikleri ne yazık ki krizi takip eden
yüksek büyüme döneminin (2009-2011) tümünü kapsamıyor. 2008-10 dönemi dikkate
alındığında GK’da 1,1 yüzde puan, YR’de ise 1,2 yüzde puan düşüş söz konusu. Bununla
birlikte bölgelerde durumun daha karışık olduğunu görüyoruz. Dört bölgede her
iki ölçüt azalırken, üç bölgede her ikisi de artıyor. Kalan beş bölgede ise,
kiminde GK azalıp YR artarken, kiminde tersi söz konusu. Bu manzara canlanma
döneminde gelir eşitsizliğinin yönünün tam belirginleşmediğini gösteriyor.
Ancak 2011’de yüksek büyümenin devam ettiğini dikkate alırsak, Haziran 2011
seçimlerinde iktidarın kaybettiği oyların neden geri alabildiğine de ışık
tutmuş oluruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder