Ak Parti çıkmazda |
Normal bir zaman olsaydı dün sabah
açıklanan 2013 1. Çeyrek büyümesini yazacak ve özetle şunları söyleyecektim:
Beklenenden yüksek gelen yıllık büyüme oranı yüzde 3’e yükseldi. Çeyrekten
çeyreğe büyüme ise yüzde 1,6. İç talebin durgunlaşmaya başladığı 2011’in ikinci
yarısından itibaren en yüksek büyüme hızı. Büyüme esas olarak iç tüketimdeki
canlanmanın eseri. Özel yatırımlar hâlâ zayıf. Kamu bayağı katkı yapmış;
özellikle yatırımlar üzerinden. Net ihracat katkısı ise beklediğim gibi
negatif. Cari açıkta az da olsa bir artış var. Yani Türkiye ekonomisi
normalleşiyor!
Ama zamanlar normal değil. Gezi Parkı gençlerinin başlattığı kitlesel kalkışma siyasal gündeme damgasını vurdu. Bu eylemin Türkiye’nin tarihinde hiç yaşamadığı liberal demokrasiye geçişin işaret fişeği olduğuna dair yorumlar yapılıyor. AK Parti, toplumu muhafazakârlaştırma çabası ile esasen çoğulcu bir ülke olan Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu liberal demokrasinin gerekleri arasına sıkışmış durumda. Kürt sorununun kalıcı olarak demokratik zemine oturması da liberal demokrasinin inşasına bağlı.
Hayaletlerle boks
Başbakan’ın Gezi Parkı kalkışmasını doğru okumaya çabalamak yerine komplo iddialarına sığınması, Ak Parti iktidarının bu sıkışmışlık halini kolay kolay aşamayacağını gösteriyor. Artık siyasal istikrar da ekonomik istikrar da risk altında. Günlerdir Fransızından Amerikalısına, Almanından Japonuna laf anlatmaya çalışıyorum. Hep aynı soru: “Gezi Parkı olayları ekonomiyi nasıl etkiler?” Evet Borsa çakıldı, faizler ve kur fırladı ancak bu yönde bir gelişme, içeride bizim Merkez Bankası dışarıda ise FED’in yaklaşımları nedeniyle zaten hesapta vardı. Bu ortamda bir miktar sermaye çıkışının olması makuldü. Ancak Gezi Parkı kalkışması bu çıkışı şiddetlendirdi çünkü yatırımcıların içine Ak Parti iktidarının Türkiye’nin temel sorunlarının farkında olmadığına dair kurt düşürdü.
Güncel ekonomik sarsıntıdan meçhul bir ‘faiz lobisini’ sorumlu tutan, teşhis edilemeyen ‘karanlık güçlerin’ Türkiye’nin ekonomik güç olmasını engellemek için harekete geçtiğini savunan bir iktidarın, açık piyasa ekonomisini yönetme kabiliyetinin sorgulanması doğaldır. İktisatçı meslektaşlarım kendi mecralarında faiz lobisi ve komplo saçmalığına yeterince değindiler. Onlara katılıyorum. Türkiye ekonomisinin karşı karşıya olduğu sorunun esasına bakalım.
Yeni yol haritası
Bir taraftan demokratik reformlar diğer taraftan ekonomik reformlar yapılmadıkça istikrar tehlikede demektir. Ekonomik reformlardan ümit kesilmiş durumda. İşgücü piyasası reformları çoktan rafa kaldırıldı. Gezi Parkı kalkışması nedeniyle tartışılamayan vergi reformunun içi büyük ölçüde boş. Vergi kaçağını köklü bir şekilde azaltarak elde edilecek vergi gelirlerini daha dengeli bir büyüme için kullanmak bir başka bahara kaldı. Demokratik reformlar ise adeta Godot’yu bekliyor. Abdullah Öcalan son İmralı görüşmesinde “Ben yapacağımı yaptım şimdi sıra hükümette” demiş. Haklı. Ak Parti ise oralı değil. Ceza yasasında, seçim yasasında, siyasal partiler yasasında anayasa değişikliği gerektirmeyen değişiklikler için iktidar neyi bekliyor?
Bana öyle geliyor ki, Ak Parti’nin hâkim kanadı barış sürecini başkanlık rejimi için kullanmayı tasarlamıştı. Bu strateji zaten can çekişiyordu. Taksim Parkı’nın korunmasının sınırlarını çoktan aşan ve iktidarın otoriter ahlakçı dayatmasına itiraza dönüşen Gezi Parkı kalkışması bu stratejiyi tümüyle çökertti. Şimdi Ak Parti’nin yeni bir yol haritasına ihtiyacı var. Aksi takdirde siyaset giderek istikrarlaşacak. Gezi Parkı’nın ekonomiye etkisini o zaman görürsünüz.
Ama zamanlar normal değil. Gezi Parkı gençlerinin başlattığı kitlesel kalkışma siyasal gündeme damgasını vurdu. Bu eylemin Türkiye’nin tarihinde hiç yaşamadığı liberal demokrasiye geçişin işaret fişeği olduğuna dair yorumlar yapılıyor. AK Parti, toplumu muhafazakârlaştırma çabası ile esasen çoğulcu bir ülke olan Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu liberal demokrasinin gerekleri arasına sıkışmış durumda. Kürt sorununun kalıcı olarak demokratik zemine oturması da liberal demokrasinin inşasına bağlı.
Hayaletlerle boks
Başbakan’ın Gezi Parkı kalkışmasını doğru okumaya çabalamak yerine komplo iddialarına sığınması, Ak Parti iktidarının bu sıkışmışlık halini kolay kolay aşamayacağını gösteriyor. Artık siyasal istikrar da ekonomik istikrar da risk altında. Günlerdir Fransızından Amerikalısına, Almanından Japonuna laf anlatmaya çalışıyorum. Hep aynı soru: “Gezi Parkı olayları ekonomiyi nasıl etkiler?” Evet Borsa çakıldı, faizler ve kur fırladı ancak bu yönde bir gelişme, içeride bizim Merkez Bankası dışarıda ise FED’in yaklaşımları nedeniyle zaten hesapta vardı. Bu ortamda bir miktar sermaye çıkışının olması makuldü. Ancak Gezi Parkı kalkışması bu çıkışı şiddetlendirdi çünkü yatırımcıların içine Ak Parti iktidarının Türkiye’nin temel sorunlarının farkında olmadığına dair kurt düşürdü.
Güncel ekonomik sarsıntıdan meçhul bir ‘faiz lobisini’ sorumlu tutan, teşhis edilemeyen ‘karanlık güçlerin’ Türkiye’nin ekonomik güç olmasını engellemek için harekete geçtiğini savunan bir iktidarın, açık piyasa ekonomisini yönetme kabiliyetinin sorgulanması doğaldır. İktisatçı meslektaşlarım kendi mecralarında faiz lobisi ve komplo saçmalığına yeterince değindiler. Onlara katılıyorum. Türkiye ekonomisinin karşı karşıya olduğu sorunun esasına bakalım.
Yeni yol haritası
Bir taraftan demokratik reformlar diğer taraftan ekonomik reformlar yapılmadıkça istikrar tehlikede demektir. Ekonomik reformlardan ümit kesilmiş durumda. İşgücü piyasası reformları çoktan rafa kaldırıldı. Gezi Parkı kalkışması nedeniyle tartışılamayan vergi reformunun içi büyük ölçüde boş. Vergi kaçağını köklü bir şekilde azaltarak elde edilecek vergi gelirlerini daha dengeli bir büyüme için kullanmak bir başka bahara kaldı. Demokratik reformlar ise adeta Godot’yu bekliyor. Abdullah Öcalan son İmralı görüşmesinde “Ben yapacağımı yaptım şimdi sıra hükümette” demiş. Haklı. Ak Parti ise oralı değil. Ceza yasasında, seçim yasasında, siyasal partiler yasasında anayasa değişikliği gerektirmeyen değişiklikler için iktidar neyi bekliyor?
Bana öyle geliyor ki, Ak Parti’nin hâkim kanadı barış sürecini başkanlık rejimi için kullanmayı tasarlamıştı. Bu strateji zaten can çekişiyordu. Taksim Parkı’nın korunmasının sınırlarını çoktan aşan ve iktidarın otoriter ahlakçı dayatmasına itiraza dönüşen Gezi Parkı kalkışması bu stratejiyi tümüyle çökertti. Şimdi Ak Parti’nin yeni bir yol haritasına ihtiyacı var. Aksi takdirde siyaset giderek istikrarlaşacak. Gezi Parkı’nın ekonomiye etkisini o zaman görürsünüz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder