26 Haziran 2013 Çarşamba

Durgunluk tehlikesi

TCMB döviz kurunu tutabilecek mi?
Baştan söyleyeyim, niyetim yangına körükle gitmek değil. Ama ne yazık ki uç gösteren yangını da görmezlikten gelemeyiz. Geçen hafta “Eğer yabancı sermaye akımlarına tahdit konmayacaksa spekülatif hareketlerle baş etmeyi bileceksiniz... Komplo iddiaları ilerde TCMB’yi köşeye sıkıştırabilir. Faizleri arttırması gerektiğinde ne yapacak? Komplonun bir parçası olmamak için doğru politikayı uygulamaktan imtina mı edecek?” diye sormuştum. Çok geçmedi, FED’in ilerde parayı sıkılaştıracağına dair sinyaller vermesi üzerine pek çok ekonomi yoğun sermaye çıkışlarına maruz kaldı. Doğal olarak ve belki de fazlasıyla, Türkiye ekonomisi de bu çıkışlardan nasibini aldı. Döviz sepeti hızla değer kaybederek 2.20’yi, gösterge faiz de yüzde 8’i aştı. 

Oysa TCMB’nin faiz koridorunun üst sınırı yüzde 6,5’te duruyor. Makul ve bağımsız pek çok iktisatçı TCMB’nin faiz silahını çekmek zorunda olduğunu savunuyor. Bir yandan Rezerv Opsiyon Mekanizması yoluyla bankalar zorunlu karşılık için yatırdıkları dövizi çekiyor, diğer yandan TCMB döviz satıyor. Bu araçlarla döviz talebinin kalıcı olarak sakinleşeceği şüpheli. Önümüzdeki aylarda FED’in sıkılaştırma planlarını daha belirgin hale getirmesi durumunda sermaye çıkışları devam eder. O zaman ne olur? Yatırımcılar TCMB’nin rezervlerinin yetersiz olduğunu ve bu nedenle kurun yükselmeye devam edeceğini düşünmeye başlarlar ve sermaye çıkışları daha da hızlanır. İktisatçılar buna ‘kendini doğrulayan kehanet’ diyor. 

‘Faiz lobisi’ TCMB’yi esir aldı 

Böyle bir gidişatı engellemenin yegâne yolu Merkez Bankası’nın en önemli silahı olan faiz politikasında elinin serbest olmasıdır. Oysa ‘Faiz lobisi’ heyulası TCMB’yi esir almış durumda. Ne zamandır Başbakan ve kimi bakanlar düşük faizi adeta bir saplantı haline getirmiş durumdalar. Salt iç talep artışlarıyla büyüyebilen, yeterince iç tasarruf üretemediğinden yüksek cari açık veren, üstelik bu açığı büyük ölçüde sıcak para tabir edilen portföy yatırımları ve dış banka kredileri ile finanse edebilen bir ekonomi, uluslararası faizler yükselme eğilimine girdiğinde ve kur riski arttığında negatif reel faizi sürdüremez. 

Düne kadar düşük büyümeyi tartışıyorduk. İç talepte canlanma belirginleşiyor, büyüme yüzde 2’den yüzde 3’ün üzerine çıkmış görünüyordu. Makul bir kur düzeltmesi gerçekleşmişti. Enflasyon kontrol altındaydı. Ama artık bu noktada değiliz. Faiz arttırmadan döviz sepetinin mevcut düzeyinde (2,25 civarı) tutunabileceğini kabul etsek dahi, TCMB’nin enflasyon tahmini artık boşluktadır. TCMB hedeften uzaklaşan enflasyona tahammül edebilir mi? Enflasyonla mücadele konusunda inandırıcılığını kaybetmek istemiyorsa faiz arttırarak tepki vermesi gerekir. Bu tepkiyi mevcut ortamda verebilir mi? Umarım verir. 

Merkez Bankası faizleri arttırdığında canlanmakta olan iç talep kısa süre için duraklayabilir ama en azından büyümenin geleceği kurtarılmış olur. Elbette tatmin edici bir büyüme için çok daha fazlası gerekiyor. Barış sürecini ve demokratikleşmeyi tamamlamak, aynı zamanda da ertelenen ekonomik reformları yapmak farz. 

Peki, halen siyasal baskı altında olduğunu düşündüğüm TCMB gereken tepkiyi zamanında veremezse ne olur? Kur daha da yükselir, enflasyon hedefinden iyice uzaklaşır. Bu durumda ekonomi bugünkünden daha şiddetli bir ‘ani duruş’ (sudden stop) şokuna maruz kalır. Döviz açığı olan firmaların bilançoları bozulur, yatırımlarını kısmak zorunda kalırlar. Yerli bankalar krediyi kısmaya, yabancı bankalar da verdikleri kredileri yenilememeye başlarlar. Bozulan ortam, özel tüketimi de olumsuz etkiler. Tek teselli cari açığın daralması olur. Benden söylemesi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder