Zaman’da yazmaya
başlayalı düşük büyümeden çok söz ettim. Betam olarak 2. çeyrek büyümesini
yüzde 3,1 olarak tahmin ettiğimizi de biliyorsunuz. Oysa, dün açıklanan büyüme
rakamı sadece Betam’ınkini değil tüm tahminleri alt etti; TÜİK 2. çeyrekte GSYH
büyüme oranını yüzde 2,1 olarak açıkladı. Birinci çeyrekte büyüme yüzde 4,3
olarak gerçekleşmişti. Ortaya çıkan büyük düşüşün nedeni çeyrekten çeyreğe
Türkiye ekonomisinin yüzde 0,5 daralması.
Büyümedeki gidişatı mevsim etkilerinden arındırılmış çeyrekten çeyreğe
gelişmeler gayet iyi açıklıyor. Tüm göstergeler kırmızıda: Özel tüketim yüzde
0,4, özel yatırımlar yüzde 0,7, kamu yüzde 3,3, mal ve hizmet ihracatı yüzde
0,7 düşmüş. Bir süredir azalmakta olan ithalat ise yüzde 1,3 artmış. Böylelikle
net ihracatın büyümeye katkısı da negatife dönmüş durumda.
Bundan sonra büyüme ne olur? Doğrusu milyarlarca dolarlık zor bir soru. 3.
çeyrekte büyümenin bir miktar yükseleceğine dair kimi göstergeler yok değil.
Sanayi üretim endeksi temmuzda önceki aya kıyasla yüzde 1,8 arttı. Ara malı
ithalatı da artışta. Son aylarda düşen kredi faizlerinin iç talebi bir ölçüde
canlandırmakta olduğu anlaşılıyor. Buna karşılık dolar güçlenirken Euro’nun
zayıflaması, aynı zamanda da Ortadoğu’ya ihracatımız düşerken Avrupa
ekonomisinin durgunluk belirtileri göstermeye başlaması hayra alamet değil. 2.
çeyrekte Euro Bölgesi’nde büyüme yüzde 0 oldu. Avrupa’da büyüme oranları
aşağıya doğru revize ediliyor.
Bu
ortamda iç talepte sınırlı bir canlanma ile birlikte büyüme hızının bir miktar
yükselmesi mümkün görünüyor. İlk çeyrekte özel tüketim ve yatırımda daralma
daha yüksekti. Kamu kesimi de bu sınırlı canlanmaya ölçülü bir destek
verebilir. 2. çeyrekte sürpriz çok ama bence en büyük sürpriz kamu kesiminin
yüzde 3,3 küçülmesi oldu. İlk çeyrekte kamunun büyümeye katkısı yüzde 1,4
olmuştu. Bir süre önce bu köşede bütçe performansının zayıflamakta olduğunu
savunmuştum. Anlaşılan hükümet de bu tehlikenin farkında olarak 2. çeyrekte
frene fena halde basmış. Bundan böyle freni bir miktar gevşetebilir. Bunun için
bütçe yeterli manevra alanına sahip.
Ancak
büyüme bir miktar yükselse bile bu yıl için hedeflenen yüzde 4’lük büyümenin
yakalanması mevcut koşullarda bir hayli zor görünüyor. Düşen büyümeye bağlı
olarak işsizlik artmaya başladı. Mayıs döneminde (nisan-mayıs-haziran) mevsim
etkilerinden arındırılmış genel işsizlik oranı yüzde 9,2’den 9,5’e, tarım dışı
işsizlik oranı da yüzde 11,1’den 11,4’e yükseldi. Önümüzdeki pazartesi haziran
dönemi işsizlik rakamları açıklanacak. Öncü göstergeler işsizliğin artmaya
devam edeceğine işaret ediyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı ilk kez ekonomide kalıcı bir bozulma
ile karşı karşıya. Bu, kriz çıkacak anlamına gelmiyor. Mevcut para ve maliye
politikaları buna izin vermez. Tabii eğer sürdürürlerse... Ancak yüksek
enflasyon-düşük büyüme durumu ile yeni hükümetin nasıl baş edeceği açık değil.
Tekrarlamaktan usandım ama yine hatırlatmak zorundayım. Esaslı yapısal
reformlar yapılmadan yüksek enflasyon-düşük büyümenin deli gömleğinden
kurtulmak mümkün değil. Seçimlere en fazla 8 ay kaldı. AKP ve cumhurbaşkanı
Erdoğan, başkanlık sistemine geçebilmek için mutlaka referandum çoğunluğunu
(330+milletvekili) elde etmek istiyor. Bunun için AKP’ye yüzde 50’nin üzerinde
oy lazım. Bu ekonomik gidişle yakalanması çok zor bir hedef.
Bu
koşullarda küllenmiş görünen iç talebi ne pahasına olursa olsun canlandırma
tutkusunun yeniden depreşmesi pekâlâ mümkün. Yakında faiz tartışması geri
dönerse şaşırmayın. Ekonomik gidişat aynı zamanda CHP için de fırsat doğuruyor.
Tabii tutarlı ve inandırıcı bir ekonomik muhalefet ortaya koyabilirse.
(Bu yazı 11 Ağustos 2014'te Zaman'da yayınlanmıştır)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder