Pazartesi günkü yazıma ‘büyüme sıkıntısı’ başlığını koymuştum. Yazımda
erken öncü göstergeler dikkate alındığında bu yıl büyümenin iyi bir başlangıç
yapamadığından söz ettim. Aynı gün mart ayı Tüketici Güven Endeksi yayınlandı.
Şubat ayında 68,1 düzeyinde olan endeks 3,7 puan azalarak 64,4’e düşmüş
durumda. Vahim olan şu ki tüketici güveni geçen yılın nisan ayından beri
azalıyor. 2014 Nisan’ında endeks 78,5 düzeyindeydi.
Özel
tüketimin yüzde 70’in üzerinde paya sahip olduğu bir ekonomide tüketici
güveninin ekonomik büyüme açısından önemli bir gösterge olduğu çok açık.
Dolayısıyla ekonomik büyümenin beklenenden de düşük gelme ihtimali gündeme
girdi. Pazartesi günkü yazımda sözünü ettiğim Betam ‘Ekonomik Görünüm’ notu ilk
üç ayın GSYH çeyreklik büyüme oranını yüzde 0,2 tahmin ediyor. Yeni öncü
göstergeler, ki tüketici güven endeksi bunlardan biri, bu tahmini negatife
çevirebilir.
Bu
koşullarda Tüketici Güven Endeksi’ne biraz daha ayrıntılı bakmakta yarar
görüyorum. 2001 krizinden çıkıldıktan sonra bu endeks 2004 yılında 100 puana
yakındı. Küresel kriz Türkiye ekonomisini vurmadan önce hâlâ 80’lerin
üzerindeydi. Kriz sırasında Türkiye ekonomisi, özellikle de özel tüketim
daraldı. Ekonomik krizin dip noktası olan 2009 ilk çeyreğinde tüketici güven
endeksi 60 civarına kadar düşmüştü. Ardından bildiğiniz gibi krizden hızlı bir
çıkış oldu. Özel tüketim 2010-2011 yıllarında büyük ölçüde arttı. GSYH büyümesi
de bu yıllarda yüzde 8-9 düzeyinde gerçekleşti. Haziran 2011’de tüketici güveni
bu dönemin tepe noktası olan 83 puana yükselmişti.
2011
yılı sonunda hükümet tamamen iç talebe dayalı yüksek büyümenin oluşturduğu
yüksek cari açığı düşürme zorunluluğunu kabul etti. GSYH’nin yüzde 10’una
yükselen dış açık sürdürülemez hale gelmişti. ‘Dengeli büyüme’ adı verilen yeni
bir büyüme rejimi tasarlandı. Bu rejimde özel tüketim mütevazı ölçüde artacak,
ihracat ise ithalattan hızlı artarak net ihracatın büyümeye pozitif katkı
yapmasını sağlayacaktı. Bu sayede yüzde 5 civarında, daha düşük ama cari açığı
azaltan dengeli bir büyüme gerçekleştirilecekti.
Bu yeni
tasarım yarı yarıya başarılı oldu. Cari açık azalarak yüzde 6’nın altına
geriledi ancak ortalama büyüme yüzde 3’te kaldı. Planlanandan daha düşük
büyümenin bir nedeni de özel tüketimin çok zayıf seyretmesi oldu. Tüketici
güvenin başaşağı seyri özel tüketimdeki zafiyetin devam ettiğini, hatta daha da
kötüleştiğini gösteriyor. Büyümenin geleceği açısından bu zafiyetin üzerinde
durmakta yarar var.
‘Büyüme
sıkıntısı’ yazımda tüketici güvenindeki gerilemeyi reel faiz düzeyine
bağlamanın doğru olmadığını savunmuştum. Kredi faizlerinin düzeyi ve enflasyon
beklentisi birlikte hesaplandığında reel faiz yüzde 4 civarında çıkıyor.
Türkiye koşullarında yüksek sayılmaz. Şahsen daha çok geçmiş yıllarda hanelerin
hızlı borçlanması üzerinde durmaktan yanayım. Hanehalkı borç/gelir oranı halen
çok yüksek değil ama çok hızlı arttı. Bu artış gelecekle ilgili olumsuz beklentilerle
birleşince kredi ile tüketim iştahının kapanması bana normal geliyor.
Tüketici
Güven Endeksi’ni oluşturan alt kalemlerde bu görüşü destekleyen bilgiler var.
Endeks 18 alt kalemden oluşuyor. Bu kalemler ailelerin finansal durumlarını ve
genel ekonomik durumu nasıl gördükleri, borçlanma ve tasarruf istekleri,
işsizlik ve ücret beklentileri türü sorulardan oluşuyor. Bu kalemlerin ezici
çoğunluğu son 11 aydır düşüyor. Özellikle üç tanesi borçlanma iştahı ile
yakından ilgili. Ailelerin finansal durum endeksi 79,6’dan 70,8’e, işsizlik
beklentisi 85,4’ten 65,3’e, ücret artış beklentisi ise 95,4’ten 91,2’ye
gerilemiş durumda. Özetle, tüketici güvenindeki kayıplar büyümeyi de peşinden
sürükleyebilecek düzeyde.
(Zaman, Mart 2015)