Dünün (çarşamba) en önemli olayı kuşkusuz Merkez Bankası Başkanı’nın
Cumhurbaşkanı’na yapacağı para politikası sunumuydu.
Ancak
bu yazıyı toplantı saatinden (16.45) daha önce yollamam gerektiğinden sonuçları
bilmiyorum. Sadece tahminde bulunabilirim. Bülent Arınç’ın Merkez Bankası
yönetimine kısa süre önce verdiği destek önemli bir işaretti. Ardından salı
günü hükümet ekonomik gidişat konusunda uzun bir toplantı yaptı.
Yapılan
açıklama açıkça Merkez Bankası’na destek veriyor. Merkez Bankası Yasası’nın
araç bağımsızlığı öngördüğü vurgulanıyor ve “Merkez Bankası geçmişte başarılı
sınavlar vermiş ve kapasitesini kanıtlanmıştır.” deniliyor. Açıklamanın şu
bölümü çok önemli: “Bugün de Merkez Bankası para politikaları hedefi doğrultusunda
gereken zamanda gereken tedbirleri almaktadır.” Bu açıklama üzerine
Cumuhurbaşkanı’nın Merkez Bankası’na baskı yapmaktan vazgeçmesini muhtemel
görüyorum. Başçı da sanırım uygun bir üslupla Cumhurbaşkanı’na üzerlerindeki
baskı son bulursa yükselen kurun aşağıya yöneleceğini, enflasyonun da
düşeceğini, dolayısıyla bir miktar daha faiz indirimi yapabileceklerini
söyleyecektir.
Tahminim
ne ölçüde doğrulanacak pazartesi günkü yazımda konuşuruz. Salı günkü 8 saatlik
toplantının diğer önemli konusunun düşük büyüme olduğu anlaşılıyor. Toplantıda
sanayi üretimini ve istihdamı destekleyici bir program tartışılmış ve kabul
edilmiş. Açıklandığında tartışırız. Hükümetin giderek zayıflayan ekonomiyi dert
etmesi sürpriz değil. İşsizlik yavaş da olsa artışta. Son bir yılda işsizlik
oranı 1,5 puana yakın arttı. Halen yüzde 11’e doğru tırmanıyor.
Pazartesi
günü açıklanan ocak ayı sanayi üretim endeksi üç yıldır hüküm süren düşük
büyümenin daha da düşmekte olduğu sinyalini verdi. Aralık ayına göre mevsim
etkisinden arındırılmış endeks yüzde 1,4 geriledi. 2014 Ocak ayına göre de
yüzde 2,2 düşüş var. Son aylarda tüketici güven endeksindeki gerileme ile bu
sonuçlar tutarlı. Şubat ve mart ayında sanayi üretimi nasıl bir gelişme
gösterecek şimdilik bilmiyoruz. Bildiğimiz Merkez Bankası’na olan güvenin iyice
zayıflaması sonucu Türk Lirası bu aylarda kur sepetine karşı değer kaybetmeye
devam etti. Sermaye çıkışı olduğu görülüyor. Dolayısıyla birinci çeyrekte
önceki çeyreğe kıyasla GSYH düşüş gösterebilir. Geçen yılın son çeyreğinin GSYH
rakamları henüz açıklanmadı. Ancak bir düşüş olması kuvvetle muhtemel. Bu
durumda iki çeyrek üst üste GSYH gerilemiş olacak. Tanım icabı bu durgunluk
(resesyon) demek. Doğrusu böyle bir gelişmeyi beklemiyordum. Ocak ayı başında
geçen yıl olduğu gibi bu yıl da büyümenin yine yüzde 3 civarında kalacağını
tahmin etmiştim.
Oysa
son gelişmeler büyümenin daha da düşük olabileceğini gösteriyor. Seçimlerden
sonra nasıl bir yol izleneceği ise çok belirsiz. AKP iktidarı bu gelişmeler
karşısında tedirgin olmakta haklı. Sorun ekonominin nasıl canlandırılabileceği
konusunda görüş birliği olmaması. Cumhurbaşkanı bu canlanmanın esaslı bir faiz
indirimi ile gerçekleşebileceğine inanmış durumda. Bu görüşe katılmadığımı
sürekli vurguladım. Davutoğlu başkanlığındaki hükümet ise bu canlanmanın
radikal faiz indirmek ile olamayacağını sanırım görüyor. Yapısal reformların
gereğini kavramış durumda. Ancak yerli-yabancı ekonomik aktörlerin
ekonomi yönetimine bir bütün olarak güvenmeleri ile canlanma umut edilebilir.
Hazırlanan paket bu amaca hizmet edecek. Ne var ki seçimlerden önce dişe
dokunur bir atılım yapılabileceği konusunda çok kuşkuluyum.
(Zaman,
Mart 2015)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder